Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, yıl sonu enflasyon tahmininin 1 puan artırılarak yüzde 7.9'a yükseltildiğini bildirdi
Başçı enflasyon tahminleriyle ilgili, “Enflasyonun 2015 sonunda yüzde 70 olasılıkla yüzde 7.4-8.4 aralığında, orta noktası yüzde 7.9 olacağı öngörülüyor. Enflasyonun 2016 sonunda yüzde 70 olasılıkla yüzde 5-8 aralığında, orta noktası yüzde 6.5 olacağı öngörülüyor. Enflasyonun 2017 yılında yüzde 5'e yaklaşarak orta vadede yüzde 5'te istikrar kazanmasını öngörüyoruz” açıklamasında bulundu.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2015 yılı 4.Çeyrek Enflasyon Raporu’nu İstanbul’da düzenlenen toplantıda açıkladı. Başçı burada yaptığı konuşmada, 2015 yılının üçüncü çeyreğinin küresel finans piyasalarındaki oynaklıkların devam ettiği bir dönem olduğunu ifade etti. Küresel para politikalarına dair belirsizliklerin yanı sıra küresel büyümeye dair endişelerin ön plana çıktığını söyleyen Başçı, “Çizdiğim bu çerçevede, gelişmiş ülkelerdeki uzun vadeli faizlerin oynaklığı yüksek seviyelerini korurken belirsizlik göstergelerinde de artış gördük. Üçüncü çeyrek sonu ve dördüncü çeyrek başlarında ise ABD Merkez Bankası’nın ilk faiz artışı kararını öteleyeceğine dair algıların güçlenmesi, Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye devam edebileceğini açıklaması ve Çin Merkez Bankası’nın ekonomiyi destekleyici yönde aldığı kararlar sonrasında, finansal piyasalardaki oynaklıklar bir miktar azaldı.
Gelişmekte olan ülkelerin finansal varlık fiyatları da bahsettiğim bu dalgalanmalardan önemli oranda etkilendi. Küresel iktisadi faaliyette 2014 yılından beri yaşanan yavaşlama eğilimi 2015 yılı ikinci çeyreğinde de sürdü. Bu gelişmede, Çin ve diğer bazı gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama etkili oldu. Küresel iktisadi faaliyetteki zayıf seyir nedeniyle emtia fiyatlarında üçüncü çeyrekte düşüşler yaşandı. Bu dönemde, küresel piyasalarda yaşanan oynaklığın etkileri Türkiye ekonomisinde de gözlendi ve iç belirsizlikler ile birlikte finansal göstergelerde dalgalanmalar yaşandı. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak enflasyon görünümünü dikkate alarak sürdürdüğümüz sıkı para politikası duruşumuzun yanında, Ağustos ayında açıkladığımız yol haritası kapsamında finansal istikrarı destekleyici ve döviz likiditesini dengeleyici yönde adımlar attık.”
18 Ağustos 2015 tarihinde küresel para politikalarının normalleşmeye başlamasından önce ve sonra uygulayabilecekleri politikalara ilişkin bir yol haritası yayınladıklarını anımsatan Erdem Başçı, söz konusu metinde faiz koridorunun daraltılacağını ve bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı etrafında daha simetrik bir hale getirileceğini ifade ettiklerini belitti. Başçı, 28 Eylül 2015 tarihinden itibaren yürürlüğe giren söz konusu değişikliklerle bankaların likidite yönetimini etkinleştirmeyi amaçladıklarını da söyledi.
Merkez Bankası olarak, enflasyon beklentilerini, fiyatlama davranışlarını ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeleri dikkate alarak para politikasındaki sıkı duruşlarını gerekli görülen süre boyunca sürdüreceklerini kaydeden Başkan Başçı şöyle devam etti:
“Yıl genelinde negatif seyreden 5 yıllık piyasa faizi ile bankalararası gecelik repo faizi arasındaki fark, 2015 yılı Ekim ayı itibarıyla sıfıra yakın seviyelere geldi. Getiri eğrisi bu dönemde de yataya yakın konumunu sürdürdü.
Ağustos ayında paylaştığımız yol haritası çerçevesinde finansal istikrarı destekleyici önlemler aldık. Bu önlemler 2014 yılı Kasım ayından bu yana çekirdek dışı yabancı para yükümlülüklerin vadesinde gözlenen uzama eğilimini desteklemeye başladı. Özellikle üç yıldan uzun vadelerde gözlenen istikrarlı artış eğiliminin finansal istikrar açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. 29 Ağustos 2015 tarihinde yaptığımız bir diğer duyuruda Türk lirası cinsinden zorunlu karşılıklara ödediğimiz faizi Eylül, Ekim ve Aralık aylarında 50’şer baz puan artıracağımızı belirttik. Bu düzenleme bankacılık sektörünün aracılık maliyetini azaltmakta ve çekirdek yükümlülüklere ilave bir destek sağlamaktadır. Nitekim, yansıda da gördüğünüz gibi, bu düzenlemelerin ilk ilan edildiği Kasım 2014’ten itibaren Kredi/Mevduat oranındaki yükseliş yerini yatay bir seyre bıraktı.
Küresel para politikalarının normalleşmesi sürecinde yapacaklarımıza ilişkin yayınladığımız yol haritasında döviz likidite yönetiminin esnekliğini artırıcı tedbirlere de yer verdik. Bu doğrultuda, bankaların TCMB nezdindeki döviz ve efektif piyasalarında işlem yapma limitlerini 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren yaklaşık yüzde 130 oranında arttırarak 50 milyar ABD dolarına yükselttik. Böylelikle, bankalara tahsis edilen depo limitleri ile ROM kapsamında TCMB’de bulundurulan altın ve döviz varlıklarının toplamını bankaların gelecek bir yıldaki yurt dışı borç ödemelerinin tamamını fazlasıyla karşılayabilecek seviyeye getirdik. Ayrıca, küresel finansal piyasalarda artan oynaklık nedeniyle 19 Ağustos 2015 tarihinden itibaren döviz satım ihalesi tutarını bir gün önce ilan edilen asgari tutarın 70 milyon ABD doları fazlasına kadar artırılabileceğimizi duyurduk. Bu çerçevede, Merkez Bankası olarak döviz likiditesinde dengeleyici duruşumuzu sürdürüyoruz.
Sıkı para politikası duruşumuzun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle yıllık kredi büyüme hızları makul düzeylerde seyrediyor. Yakın zamanda artan yurt içi ve küresel belirsizliklerin etkisiyle kredilerin büyüme hızında ilave bir yavaşlama gözlemledik. Toplam kredilerin kur etkisinden arındırılmış yıllık büyüme hızı üçüncü çeyrek sonu itibarıyla yüzde 15.3 oranına geriledi. Bu dönemde, hem tüketici kredilerinin hem de ticari kredilerin büyüme hızında belirgin bir yavaşlama gerçekleşti. Tüketici kredileri yıllık büyüme oranı anılan dönem sonunda yüzde 12.2’ye, ticari kredilerin kur etkisinden arındırılmış yıllık büyüme oranı ise yüzde 17.8’e geriledi. Kredi büyümesindeki ve kompozisyonundaki bu gelişmeler hem dengelenme sürecine hem de finansal istikrara katkı sağlıyor.”
Açıklamalarında yakın dönemdeki enflasyon gelişmelerine de değinen Erdem Başçı, “2015 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık tüketici enflasyonu bir önceki çeyreğe kıyasla yaklaşık 0,75 puan artarak yüzde 7.95 oranına yükseldi ve Temmuz Enflasyon Raporu öngörüsünün üzerinde gerçekleşti. Yıllık enflasyondaki yükselişte gıda fiyatları ve döviz kuru gelişmeleri belirleyici oldu. Döviz kuru gelişmelerinin enerji fiyatlarına yansıması petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle diğer mal gruplarına kıyasla daha sınırlı kaldı” dedi.
Bu dönemde, çekirdek enflasyon göstergelerinin ana eğiliminin, önceki çeyreğe kıyasla bir miktar gerilemiş olsa da, yüksek seviyesini devam ettirdiğini belirten Başçı, “Bununla birlikte, para politikasındaki sıkı duruşumuz ve yurt içi talepteki ılımlı seyir sonucunda, döviz kuru artışlarının fiyatlara geçişinin geçmiş yıllardaki benzer dönemlere kıyasla daha sınırlı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu dönemde, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve bunun yemek hizmetleri fiyatlarına yansımaları sürerken, gıda ve yemek hizmetleri haricindeki kalemlerin enflasyonu önceki çeyreğe kıyasla yaklaşık yarım puan artarak yüzde 6,36 oranına yükseldi. Bu çerçevede, enflasyonun bir süre daha mevcut düzeylere yakın seyredeceğini sonrasında ise azalma eğilimine gireceğini tahmin ediyoruz. Kamu maliyesinin görünümüne bağlı olarak enflasyonun yüzde 5 hedefine orta vadede ulaşacağını değerlendiriyoruz” diye konuştu.
Başçı, 2015 yılı ikinci çeyreğine ilişkin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) verilerine göre iktisadi faaliyetin Temmuz Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünüme kıyasla daha güçlü bir seyir izlediğini ve milli gelirin dönemlik bazda yüzde 1.3, yıllık bazda ise yüzde 3.8 oranında arttığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Mevsimsellikten arındırılmış milli gelir bileşenlerini üretim yönünden incelediğimizde, sanayi katma değerinin milli gelir büyümesine en yüksek katkıyı sağladığını, diğer kalemlerin de büyümeye pozitif yönde katkıda bulunduğunu görüyoruz. 2015 yılının ilk yarısında yurt içi talebin büyümeye katkısı dış talepten yüksek oldu. Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler iktisadi faaliyette ılımlı seyre işaret ederken, yılın ikinci yarısında büyüme kompozisyonundaki değişimin net ihracat lehine olabileceği yönünde sinyaller içeriyor. Sanayi üretimi ve iç talebe ilişkin satış, üretim ve ithalat göstergeleri nihai yurt içi talebin büyümeye katkısının ılımlı seyredeceğini ima ediyor. Ayrıca, AB ülkelerinin talebindeki artışın önümüzdeki dönemde ihracatımızı olumlu etkilemesini bekliyoruz. Bu doğrultuda, iç talebin seyrine bağlı olarak ithalat talebinde gözlenebilecek yavaşlama ile beraber değerlendirdiğimizde, dış talebin yılın ikinci yarısında büyümeye katkısının artacağını öngörüyoruz.
2011 yılından itibaren uygulanan makroihtiyati politika çerçevesi ile birlikte milli gelir ılımlı bir büyüme eğilimi sergilerken, nihai yurt içi talep yaşanan dengelenme sürecinin ardından bir toparlanma sürecine girdi. İç ve dış gelişmeler nedeniyle finansal koşullarda gördüğümüz sıkılaşmanın iç talep üzerinde aşağı yönlü risk oluşturduğunu, ancak yurt içi belirsizliklerin azalması durumunda söz konusu sıkılaşmanın geçici olabileceğini değerlendiriyoruz. Ayrıca, küresel kriz sonrası gözlenen güçlü istihdam performansının gelir kanalından yurt içi talebi destekleyeceğini düşünüyoruz. Bunun yanı sıra, cari açıkta öngörülen düşüş ve güçlü kamu maliyesi de olası şoklara karşı ekonomi politikalarının dengeleyici yönde hareket edebilmesi açısından alan oluşturuyor.
Dış ticaret ortaklarımızdan Euro Bölgesi’ndeki toparlanmanın ihracatımızı desteklemesini beklerken, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Rusya ve Irak’a yapılan ihracata ilişkin belirsizlikler aşağı yönlü risk unsurları olarak ortaya çıkmakta. Fed faiz kararlarının ve Çin ekonomisindeki yavaşlamanın dünya ekonomisine etkileri ile Avrupa’daki toparlanmanın kalıcılığı konusundaki belirsizlikler de dış talebe ilişkin aşağı yönlü risklere işaret ediyor. Özetle 2016 yılında iç talebin ılımlı seyretmesi, dış talebin ise toparlanma eğilimi sergilemesi ve bu sayede büyüme kompozisyonundaki dengelenmenin sürmesini bekliyoruz. Yurt içi talepteki ılımlı seyrin, tüketici kredilerinde gözlenen yavaşlamanın ve dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmelerin katkısı ile cari açıkta gözlenen iyileşme eğiliminin devam etmesini bekliyoruz.”
ANKA
Başçı enflasyon tahminleriyle ilgili, “Enflasyonun 2015 sonunda yüzde 70 olasılıkla yüzde 7.4-8.4 aralığında, orta noktası yüzde 7.9 olacağı öngörülüyor. Enflasyonun 2016 sonunda yüzde 70 olasılıkla yüzde 5-8 aralığında, orta noktası yüzde 6.5 olacağı öngörülüyor. Enflasyonun 2017 yılında yüzde 5'e yaklaşarak orta vadede yüzde 5'te istikrar kazanmasını öngörüyoruz” açıklamasında bulundu.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2015 yılı 4.Çeyrek Enflasyon Raporu’nu İstanbul’da düzenlenen toplantıda açıkladı. Başçı burada yaptığı konuşmada, 2015 yılının üçüncü çeyreğinin küresel finans piyasalarındaki oynaklıkların devam ettiği bir dönem olduğunu ifade etti. Küresel para politikalarına dair belirsizliklerin yanı sıra küresel büyümeye dair endişelerin ön plana çıktığını söyleyen Başçı, “Çizdiğim bu çerçevede, gelişmiş ülkelerdeki uzun vadeli faizlerin oynaklığı yüksek seviyelerini korurken belirsizlik göstergelerinde de artış gördük. Üçüncü çeyrek sonu ve dördüncü çeyrek başlarında ise ABD Merkez Bankası’nın ilk faiz artışı kararını öteleyeceğine dair algıların güçlenmesi, Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye devam edebileceğini açıklaması ve Çin Merkez Bankası’nın ekonomiyi destekleyici yönde aldığı kararlar sonrasında, finansal piyasalardaki oynaklıklar bir miktar azaldı.
Gelişmekte olan ülkelerin finansal varlık fiyatları da bahsettiğim bu dalgalanmalardan önemli oranda etkilendi. Küresel iktisadi faaliyette 2014 yılından beri yaşanan yavaşlama eğilimi 2015 yılı ikinci çeyreğinde de sürdü. Bu gelişmede, Çin ve diğer bazı gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama etkili oldu. Küresel iktisadi faaliyetteki zayıf seyir nedeniyle emtia fiyatlarında üçüncü çeyrekte düşüşler yaşandı. Bu dönemde, küresel piyasalarda yaşanan oynaklığın etkileri Türkiye ekonomisinde de gözlendi ve iç belirsizlikler ile birlikte finansal göstergelerde dalgalanmalar yaşandı. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak enflasyon görünümünü dikkate alarak sürdürdüğümüz sıkı para politikası duruşumuzun yanında, Ağustos ayında açıkladığımız yol haritası kapsamında finansal istikrarı destekleyici ve döviz likiditesini dengeleyici yönde adımlar attık.”
18 Ağustos 2015 tarihinde küresel para politikalarının normalleşmeye başlamasından önce ve sonra uygulayabilecekleri politikalara ilişkin bir yol haritası yayınladıklarını anımsatan Erdem Başçı, söz konusu metinde faiz koridorunun daraltılacağını ve bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı etrafında daha simetrik bir hale getirileceğini ifade ettiklerini belitti. Başçı, 28 Eylül 2015 tarihinden itibaren yürürlüğe giren söz konusu değişikliklerle bankaların likidite yönetimini etkinleştirmeyi amaçladıklarını da söyledi.
Merkez Bankası olarak, enflasyon beklentilerini, fiyatlama davranışlarını ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeleri dikkate alarak para politikasındaki sıkı duruşlarını gerekli görülen süre boyunca sürdüreceklerini kaydeden Başkan Başçı şöyle devam etti:
“Yıl genelinde negatif seyreden 5 yıllık piyasa faizi ile bankalararası gecelik repo faizi arasındaki fark, 2015 yılı Ekim ayı itibarıyla sıfıra yakın seviyelere geldi. Getiri eğrisi bu dönemde de yataya yakın konumunu sürdürdü.
Ağustos ayında paylaştığımız yol haritası çerçevesinde finansal istikrarı destekleyici önlemler aldık. Bu önlemler 2014 yılı Kasım ayından bu yana çekirdek dışı yabancı para yükümlülüklerin vadesinde gözlenen uzama eğilimini desteklemeye başladı. Özellikle üç yıldan uzun vadelerde gözlenen istikrarlı artış eğiliminin finansal istikrar açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. 29 Ağustos 2015 tarihinde yaptığımız bir diğer duyuruda Türk lirası cinsinden zorunlu karşılıklara ödediğimiz faizi Eylül, Ekim ve Aralık aylarında 50’şer baz puan artıracağımızı belirttik. Bu düzenleme bankacılık sektörünün aracılık maliyetini azaltmakta ve çekirdek yükümlülüklere ilave bir destek sağlamaktadır. Nitekim, yansıda da gördüğünüz gibi, bu düzenlemelerin ilk ilan edildiği Kasım 2014’ten itibaren Kredi/Mevduat oranındaki yükseliş yerini yatay bir seyre bıraktı.
Küresel para politikalarının normalleşmesi sürecinde yapacaklarımıza ilişkin yayınladığımız yol haritasında döviz likidite yönetiminin esnekliğini artırıcı tedbirlere de yer verdik. Bu doğrultuda, bankaların TCMB nezdindeki döviz ve efektif piyasalarında işlem yapma limitlerini 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren yaklaşık yüzde 130 oranında arttırarak 50 milyar ABD dolarına yükselttik. Böylelikle, bankalara tahsis edilen depo limitleri ile ROM kapsamında TCMB’de bulundurulan altın ve döviz varlıklarının toplamını bankaların gelecek bir yıldaki yurt dışı borç ödemelerinin tamamını fazlasıyla karşılayabilecek seviyeye getirdik. Ayrıca, küresel finansal piyasalarda artan oynaklık nedeniyle 19 Ağustos 2015 tarihinden itibaren döviz satım ihalesi tutarını bir gün önce ilan edilen asgari tutarın 70 milyon ABD doları fazlasına kadar artırılabileceğimizi duyurduk. Bu çerçevede, Merkez Bankası olarak döviz likiditesinde dengeleyici duruşumuzu sürdürüyoruz.
Sıkı para politikası duruşumuzun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle yıllık kredi büyüme hızları makul düzeylerde seyrediyor. Yakın zamanda artan yurt içi ve küresel belirsizliklerin etkisiyle kredilerin büyüme hızında ilave bir yavaşlama gözlemledik. Toplam kredilerin kur etkisinden arındırılmış yıllık büyüme hızı üçüncü çeyrek sonu itibarıyla yüzde 15.3 oranına geriledi. Bu dönemde, hem tüketici kredilerinin hem de ticari kredilerin büyüme hızında belirgin bir yavaşlama gerçekleşti. Tüketici kredileri yıllık büyüme oranı anılan dönem sonunda yüzde 12.2’ye, ticari kredilerin kur etkisinden arındırılmış yıllık büyüme oranı ise yüzde 17.8’e geriledi. Kredi büyümesindeki ve kompozisyonundaki bu gelişmeler hem dengelenme sürecine hem de finansal istikrara katkı sağlıyor.”
Açıklamalarında yakın dönemdeki enflasyon gelişmelerine de değinen Erdem Başçı, “2015 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık tüketici enflasyonu bir önceki çeyreğe kıyasla yaklaşık 0,75 puan artarak yüzde 7.95 oranına yükseldi ve Temmuz Enflasyon Raporu öngörüsünün üzerinde gerçekleşti. Yıllık enflasyondaki yükselişte gıda fiyatları ve döviz kuru gelişmeleri belirleyici oldu. Döviz kuru gelişmelerinin enerji fiyatlarına yansıması petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle diğer mal gruplarına kıyasla daha sınırlı kaldı” dedi.
Bu dönemde, çekirdek enflasyon göstergelerinin ana eğiliminin, önceki çeyreğe kıyasla bir miktar gerilemiş olsa da, yüksek seviyesini devam ettirdiğini belirten Başçı, “Bununla birlikte, para politikasındaki sıkı duruşumuz ve yurt içi talepteki ılımlı seyir sonucunda, döviz kuru artışlarının fiyatlara geçişinin geçmiş yıllardaki benzer dönemlere kıyasla daha sınırlı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu dönemde, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve bunun yemek hizmetleri fiyatlarına yansımaları sürerken, gıda ve yemek hizmetleri haricindeki kalemlerin enflasyonu önceki çeyreğe kıyasla yaklaşık yarım puan artarak yüzde 6,36 oranına yükseldi. Bu çerçevede, enflasyonun bir süre daha mevcut düzeylere yakın seyredeceğini sonrasında ise azalma eğilimine gireceğini tahmin ediyoruz. Kamu maliyesinin görünümüne bağlı olarak enflasyonun yüzde 5 hedefine orta vadede ulaşacağını değerlendiriyoruz” diye konuştu.
Başçı, 2015 yılı ikinci çeyreğine ilişkin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) verilerine göre iktisadi faaliyetin Temmuz Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünüme kıyasla daha güçlü bir seyir izlediğini ve milli gelirin dönemlik bazda yüzde 1.3, yıllık bazda ise yüzde 3.8 oranında arttığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Mevsimsellikten arındırılmış milli gelir bileşenlerini üretim yönünden incelediğimizde, sanayi katma değerinin milli gelir büyümesine en yüksek katkıyı sağladığını, diğer kalemlerin de büyümeye pozitif yönde katkıda bulunduğunu görüyoruz. 2015 yılının ilk yarısında yurt içi talebin büyümeye katkısı dış talepten yüksek oldu. Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler iktisadi faaliyette ılımlı seyre işaret ederken, yılın ikinci yarısında büyüme kompozisyonundaki değişimin net ihracat lehine olabileceği yönünde sinyaller içeriyor. Sanayi üretimi ve iç talebe ilişkin satış, üretim ve ithalat göstergeleri nihai yurt içi talebin büyümeye katkısının ılımlı seyredeceğini ima ediyor. Ayrıca, AB ülkelerinin talebindeki artışın önümüzdeki dönemde ihracatımızı olumlu etkilemesini bekliyoruz. Bu doğrultuda, iç talebin seyrine bağlı olarak ithalat talebinde gözlenebilecek yavaşlama ile beraber değerlendirdiğimizde, dış talebin yılın ikinci yarısında büyümeye katkısının artacağını öngörüyoruz.
2011 yılından itibaren uygulanan makroihtiyati politika çerçevesi ile birlikte milli gelir ılımlı bir büyüme eğilimi sergilerken, nihai yurt içi talep yaşanan dengelenme sürecinin ardından bir toparlanma sürecine girdi. İç ve dış gelişmeler nedeniyle finansal koşullarda gördüğümüz sıkılaşmanın iç talep üzerinde aşağı yönlü risk oluşturduğunu, ancak yurt içi belirsizliklerin azalması durumunda söz konusu sıkılaşmanın geçici olabileceğini değerlendiriyoruz. Ayrıca, küresel kriz sonrası gözlenen güçlü istihdam performansının gelir kanalından yurt içi talebi destekleyeceğini düşünüyoruz. Bunun yanı sıra, cari açıkta öngörülen düşüş ve güçlü kamu maliyesi de olası şoklara karşı ekonomi politikalarının dengeleyici yönde hareket edebilmesi açısından alan oluşturuyor.
Dış ticaret ortaklarımızdan Euro Bölgesi’ndeki toparlanmanın ihracatımızı desteklemesini beklerken, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Rusya ve Irak’a yapılan ihracata ilişkin belirsizlikler aşağı yönlü risk unsurları olarak ortaya çıkmakta. Fed faiz kararlarının ve Çin ekonomisindeki yavaşlamanın dünya ekonomisine etkileri ile Avrupa’daki toparlanmanın kalıcılığı konusundaki belirsizlikler de dış talebe ilişkin aşağı yönlü risklere işaret ediyor. Özetle 2016 yılında iç talebin ılımlı seyretmesi, dış talebin ise toparlanma eğilimi sergilemesi ve bu sayede büyüme kompozisyonundaki dengelenmenin sürmesini bekliyoruz. Yurt içi talepteki ılımlı seyrin, tüketici kredilerinde gözlenen yavaşlamanın ve dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmelerin katkısı ile cari açıkta gözlenen iyileşme eğiliminin devam etmesini bekliyoruz.”
ANKA