Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Adayı Ali Babacan, potansiyel büyümenin aslında reformla doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayarak, “Reform yapmazsak yüzde 3-4 büyüme ancak olur. Merkez Bankası gevşerse bu yüzde 3'ü bile mumla ararız. Reformların amacı potansiyel büyümeyi artırmak. Bazı reformlar çok hızlı yapılmalı. Bu da zaman istiyor. Kaliteli büyüme deyince bazılarının işine gelmiyor. Akıllı politikalar uygulamak lazım.”
Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Adayı Ali Babacan, bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Babacan, yeniden milletvekili adayı olmasıyla ilgili “Olumsuz bakan belli çevreler var ama önemli bir bölüm oldukça olumlu değerlendirdi” ifadelerini kullandı.
Ali Babacan, Türkiye ekonomisinde orta gelir tuzağına düşmeden üst gelir grubuna çıkmayı hedeflediklerini belirterek bunun ekonomideki en öncelikli sorun olduğunu söyledi. Tasarruf oranlarının Türkiye için çok önemli olduğuna işaret eden Babacan, makro temellerin sağlam olduğunu ancak bunun üzerine reformlar inşa etmek gerektiğini ifade etti. Siyasi istikrarın olmadığı ülkede reform üretilemeyeceğini belirten Babacan, siyasette öngörülebilirlik sorunu bulunduğuna dikkat çekti.
Babacan "Ekonomide ne yaparsanız yapın, hukuk olmadan zenginlik olmuyor. Önce siyasi istikrar, ardından ekonomik istikrar ve reformlar olmalı. Siyasi istikrar gücünü demokrasiden almalı. Geçmişe bakarsak tek parti dönemlerinde daha fazla reform yapıldı" dedi.
"7 Haziran seçimi asla Rusya gibi olmayacağımızı gösterdi. Vaatlerimizin kaynağı 2015 bütçesinde yer alıyor, mali disiplinden taviz yok" diyen Babacan, mali disiplinin Türkiye'nin tutunduğu en önemli dal olduğunu söyledi.
Babacan, ilk açıkladıkları emekliye zam uygulamasının 1 Temmuz'da başladığı bilgisini de verdi. Babacan, bin 300 TL asgari ücretin iş dünyasına etkisinin yüksek olmayacağını ifade etti.
“AK Parti olarak baktığınız zaman Türkiye ekonomisinin en öncelikli çözüm bekleyen sorunu nedir?” şeklindeki bir soru üzerine Babacan, şunları kaydetti:
“Türkiye 2002 yılında alt-orta gelir ülke grubundayken şimdi üst-orta gelir ülke grubuna girmiş durumda. Bundan sonraki hedefimiz yüksek gelir ülke grubuna girmek. Orta gelirde patinaj tuzağına düşmeden nasıl üst gelir grubuna Türkiye çıkacak en önemli hedef herhalde bu. Ama bu hedefin gerçekleşmesinde ekonomik politikalar kadar ekonomi dışındaki politikalarda önemli. Şu anda Türkiye ekonomisinde makro ekonomik temellerin hala sağlam olduğunu görüyoruz. Düşük bir bütçe açığımız var, bankalarımız sağlam ve merkez bankamızın gerektiğinde gerekeni yapacağı ile ilgili belli bir kanaat var. Dolayısıyla bu üç ayak sağlam olduktan sonra üzerine bunun reformlar inşa etmek gerekiyor.
Türkiye'nin şiddetle ihtiyaç duyduğu konu reformlar. Biz bu ekonomi ile ilgili reformlarımızı aslıdan 25 başlık altında ilan ettik. Bin 248 eylemle 2018 sonuna kadar bütün atacağımız adımları ve tarihleri belirledik. Bunların içinde en önemlileri Türkiye'nin daha yüksek katma değerli üretimin sağlanması, daha ileri teknoloji seviyelerin ulaşması burada çok önemli. Aynı zamanda tasarruf oranlarının artması çok çok önemli. Biz para politikaları, maliye politikaları ve makro ihtiyati tedbirlerle cari açıkla mücadele açısından yapılması gerekenleri zaten yaptık. Yapılmaya da devam ediyor. Bunun üzerine reformlar inşa etmek gerekiyor.
Sadece ekonomi alanında değil örneğin yargı alanında. Yargı reformları Türkiye için çok çok önemli olacak. Gerçek anlamda bir hukuk devleti olması Türkiye'nin için önemli. Aksi halde ekonomi de ne yaparsanız yapın hukuk ayağı zayıfsa yeterince yatırım olmuyor o ülkede. Zenginler oluşuyor ama ülkenin zenginleşmesi mümkün olmuyor. Bunun yanında eğitim çok önemli bir mesele. Bütün bunların gerçekleşmesi içinde siyasi istikrara ihtiyaç var. Siyasi istikrarın olmadığı bir ülkede meclis düzgün çalışamaz. Bunun içindir ki önümüzdeki dönemde Türkiye'nin siyasi istikrarını güçlendirmesi çok önemli.”
Ali Babacan, “7 Haziran seçimleri için açıklanan ekonomik programdan farklı olarak neler var?” yönündeki bir soru üzerine de şunları söyledi: “Türkiye'yi son 13 yıldır dünyada yaşanan krizden ayrıştıran, krizin teğet geçmesini sağlayan temel politikalar aynen korunuyor. Biz seçim vaatlerinde bulunduk biliyorsunuz asgari ücretten emekli maaşına kadar. Aşağı yukarı 20 milyar TL'lik maliyeti olan bir paket açıkladık. Son orta vadeli program ve meclise gönderdiğimiz bütçe yasa tasarısı bütün bunları önemli ölçüde dikkate alan bir çalışma. Bunun kaynağı nerede sorunun cevabı 2016 bütçesinde. Mali disiplin şu anda Türkiye'nin bütün bu türbülansta tutunduğu daldır. Asla burada cin fikirliliğe girmemek gerekiyor. Hemen yanında bankacılık sistemimizin yapısının güçlü tutulması son derece önemli. Bir de merkez bankası politikaları. Merkez bankasının temel önceliği Türkiye'de fiyat istikrarını sağlamak ve güçlendirmek bu fiyat istikrarı hedefiyle çelişmemek şartı ile. Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemek gibi açık açık ifadeler var. Dolayısıyla seçim beyannamemizde bizim makro ekonomik istikrarımızı sağlayan üç ana ayağın sağa sağlam korunduğunu görüyorsunuz.
Bunun yanında çok farklı alanlarda çok farklı açılımlar var. Gençlerimize, kadınlara yönelik çalışmalar var. Emeklilerimize yönelik açıklamalarımız var. Memur emeklilerimiz için kanun gerekmediği için Eylül-Ekim gibi onlar artı 100 liralarını lamaya başladılar. Meclis açılıp kanun geçtiği zamanda Bağ-Kur ve işçi emeklilerimizde yıllık bin 200 lira aylık 100 lira farkı almaya başlayacaklar. Seçime giden bir siyasi partiyiz ama devlet sorumluluğunu da sırtında hisseden bir siyasi partiyiz. Türkiye'nin bunca terör sorunu, güvenlik sorunu varken, ekonomide dünyada bir türbülans yaşanırken bizim çok çok dikkatli hareket etmemiz lazım. Diğer partilerde biz böyle bir devlet sorumluluğu görmüyoruz. Seçimde bir iki puan daha fazla alayım gerisi önemli değil gibi bir yaklaşım var.”
“Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı ve bir tartışma başladı, acaba rakamlarda makyaj mı yapılıyor diye? Bugüne kadarki uygulamalardan farklı olarak ilk deva geçen hafta açıklanan OVP'de gayrisafi yurtiçi hasıla tahmininde satın alma gücü paritesine geçildi. Milli geliri daha yüksek gösterecek böylesi bir değişikliğe sizin bakışınız nasıl? Siz görevde olsaydınız, bu tür bir değişiklik karşısında ne derdiniz?” şeklinde yöneltilen bir soruya da Babacan, “Bunun arkasında çok da fazla bir şey aramaya gerek yok. Art niyet aramamak lazım. Alışkanlık ülkelerin dolar bazındaki milli gelirleri de yayınlanıyor satın alma gücü paritesine göre de milli gelirler yayınlanıyor. AB'nin kendi içerisindeki refah mukayesesi satın alma gücü paritesine göre yapılıyor” yanıtını verdi.
Ali Babacan, “Türkiye ekonomisi son birkaç yıldır potansiyelinin oldukça altında büyüyor. Son yıllarda görülen duraklamanın nedenleri nelerdir? Bu duraklamadan nasıl çıkılabilir?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Potansiyel büyüme aslında reformla doğrudan bağlantılı. Reform yapmazsak yüzde 3-4 büyüme ancak olur. Merkez Bankası gevşerse bu yüzde 3'ü bile mumla ararız. Reformların amacı potansiyel büyümeyi artırmak. Bu da zaman istiyor. Seçim sonrası kurulacak hükümetin ilk 90 günü çok kıymetli olacak. Bazı reformlar çok hızlı yapılmalı. Altın 90 gün çok önemli bir fırsat. G20 ülkelerin hiçbirisinde detaylı reform hazırlığı yok. Hiçbir ülkede 1248 eylem 25 başlık yok. Kaliteli büyüme deyince bazılarının işine gelmiyor. Akıllı politikalar uygulamak lazım.” ANKA
Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Adayı Ali Babacan, bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Babacan, yeniden milletvekili adayı olmasıyla ilgili “Olumsuz bakan belli çevreler var ama önemli bir bölüm oldukça olumlu değerlendirdi” ifadelerini kullandı.
Ali Babacan, Türkiye ekonomisinde orta gelir tuzağına düşmeden üst gelir grubuna çıkmayı hedeflediklerini belirterek bunun ekonomideki en öncelikli sorun olduğunu söyledi. Tasarruf oranlarının Türkiye için çok önemli olduğuna işaret eden Babacan, makro temellerin sağlam olduğunu ancak bunun üzerine reformlar inşa etmek gerektiğini ifade etti. Siyasi istikrarın olmadığı ülkede reform üretilemeyeceğini belirten Babacan, siyasette öngörülebilirlik sorunu bulunduğuna dikkat çekti.
Babacan "Ekonomide ne yaparsanız yapın, hukuk olmadan zenginlik olmuyor. Önce siyasi istikrar, ardından ekonomik istikrar ve reformlar olmalı. Siyasi istikrar gücünü demokrasiden almalı. Geçmişe bakarsak tek parti dönemlerinde daha fazla reform yapıldı" dedi.
"7 Haziran seçimi asla Rusya gibi olmayacağımızı gösterdi. Vaatlerimizin kaynağı 2015 bütçesinde yer alıyor, mali disiplinden taviz yok" diyen Babacan, mali disiplinin Türkiye'nin tutunduğu en önemli dal olduğunu söyledi.
Babacan, ilk açıkladıkları emekliye zam uygulamasının 1 Temmuz'da başladığı bilgisini de verdi. Babacan, bin 300 TL asgari ücretin iş dünyasına etkisinin yüksek olmayacağını ifade etti.
“AK Parti olarak baktığınız zaman Türkiye ekonomisinin en öncelikli çözüm bekleyen sorunu nedir?” şeklindeki bir soru üzerine Babacan, şunları kaydetti:
“Türkiye 2002 yılında alt-orta gelir ülke grubundayken şimdi üst-orta gelir ülke grubuna girmiş durumda. Bundan sonraki hedefimiz yüksek gelir ülke grubuna girmek. Orta gelirde patinaj tuzağına düşmeden nasıl üst gelir grubuna Türkiye çıkacak en önemli hedef herhalde bu. Ama bu hedefin gerçekleşmesinde ekonomik politikalar kadar ekonomi dışındaki politikalarda önemli. Şu anda Türkiye ekonomisinde makro ekonomik temellerin hala sağlam olduğunu görüyoruz. Düşük bir bütçe açığımız var, bankalarımız sağlam ve merkez bankamızın gerektiğinde gerekeni yapacağı ile ilgili belli bir kanaat var. Dolayısıyla bu üç ayak sağlam olduktan sonra üzerine bunun reformlar inşa etmek gerekiyor.
Türkiye'nin şiddetle ihtiyaç duyduğu konu reformlar. Biz bu ekonomi ile ilgili reformlarımızı aslıdan 25 başlık altında ilan ettik. Bin 248 eylemle 2018 sonuna kadar bütün atacağımız adımları ve tarihleri belirledik. Bunların içinde en önemlileri Türkiye'nin daha yüksek katma değerli üretimin sağlanması, daha ileri teknoloji seviyelerin ulaşması burada çok önemli. Aynı zamanda tasarruf oranlarının artması çok çok önemli. Biz para politikaları, maliye politikaları ve makro ihtiyati tedbirlerle cari açıkla mücadele açısından yapılması gerekenleri zaten yaptık. Yapılmaya da devam ediyor. Bunun üzerine reformlar inşa etmek gerekiyor.
Sadece ekonomi alanında değil örneğin yargı alanında. Yargı reformları Türkiye için çok çok önemli olacak. Gerçek anlamda bir hukuk devleti olması Türkiye'nin için önemli. Aksi halde ekonomi de ne yaparsanız yapın hukuk ayağı zayıfsa yeterince yatırım olmuyor o ülkede. Zenginler oluşuyor ama ülkenin zenginleşmesi mümkün olmuyor. Bunun yanında eğitim çok önemli bir mesele. Bütün bunların gerçekleşmesi içinde siyasi istikrara ihtiyaç var. Siyasi istikrarın olmadığı bir ülkede meclis düzgün çalışamaz. Bunun içindir ki önümüzdeki dönemde Türkiye'nin siyasi istikrarını güçlendirmesi çok önemli.”
Ali Babacan, “7 Haziran seçimleri için açıklanan ekonomik programdan farklı olarak neler var?” yönündeki bir soru üzerine de şunları söyledi: “Türkiye'yi son 13 yıldır dünyada yaşanan krizden ayrıştıran, krizin teğet geçmesini sağlayan temel politikalar aynen korunuyor. Biz seçim vaatlerinde bulunduk biliyorsunuz asgari ücretten emekli maaşına kadar. Aşağı yukarı 20 milyar TL'lik maliyeti olan bir paket açıkladık. Son orta vadeli program ve meclise gönderdiğimiz bütçe yasa tasarısı bütün bunları önemli ölçüde dikkate alan bir çalışma. Bunun kaynağı nerede sorunun cevabı 2016 bütçesinde. Mali disiplin şu anda Türkiye'nin bütün bu türbülansta tutunduğu daldır. Asla burada cin fikirliliğe girmemek gerekiyor. Hemen yanında bankacılık sistemimizin yapısının güçlü tutulması son derece önemli. Bir de merkez bankası politikaları. Merkez bankasının temel önceliği Türkiye'de fiyat istikrarını sağlamak ve güçlendirmek bu fiyat istikrarı hedefiyle çelişmemek şartı ile. Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemek gibi açık açık ifadeler var. Dolayısıyla seçim beyannamemizde bizim makro ekonomik istikrarımızı sağlayan üç ana ayağın sağa sağlam korunduğunu görüyorsunuz.
Bunun yanında çok farklı alanlarda çok farklı açılımlar var. Gençlerimize, kadınlara yönelik çalışmalar var. Emeklilerimize yönelik açıklamalarımız var. Memur emeklilerimiz için kanun gerekmediği için Eylül-Ekim gibi onlar artı 100 liralarını lamaya başladılar. Meclis açılıp kanun geçtiği zamanda Bağ-Kur ve işçi emeklilerimizde yıllık bin 200 lira aylık 100 lira farkı almaya başlayacaklar. Seçime giden bir siyasi partiyiz ama devlet sorumluluğunu da sırtında hisseden bir siyasi partiyiz. Türkiye'nin bunca terör sorunu, güvenlik sorunu varken, ekonomide dünyada bir türbülans yaşanırken bizim çok çok dikkatli hareket etmemiz lazım. Diğer partilerde biz böyle bir devlet sorumluluğu görmüyoruz. Seçimde bir iki puan daha fazla alayım gerisi önemli değil gibi bir yaklaşım var.”
“Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı ve bir tartışma başladı, acaba rakamlarda makyaj mı yapılıyor diye? Bugüne kadarki uygulamalardan farklı olarak ilk deva geçen hafta açıklanan OVP'de gayrisafi yurtiçi hasıla tahmininde satın alma gücü paritesine geçildi. Milli geliri daha yüksek gösterecek böylesi bir değişikliğe sizin bakışınız nasıl? Siz görevde olsaydınız, bu tür bir değişiklik karşısında ne derdiniz?” şeklinde yöneltilen bir soruya da Babacan, “Bunun arkasında çok da fazla bir şey aramaya gerek yok. Art niyet aramamak lazım. Alışkanlık ülkelerin dolar bazındaki milli gelirleri de yayınlanıyor satın alma gücü paritesine göre de milli gelirler yayınlanıyor. AB'nin kendi içerisindeki refah mukayesesi satın alma gücü paritesine göre yapılıyor” yanıtını verdi.
Ali Babacan, “Türkiye ekonomisi son birkaç yıldır potansiyelinin oldukça altında büyüyor. Son yıllarda görülen duraklamanın nedenleri nelerdir? Bu duraklamadan nasıl çıkılabilir?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Potansiyel büyüme aslında reformla doğrudan bağlantılı. Reform yapmazsak yüzde 3-4 büyüme ancak olur. Merkez Bankası gevşerse bu yüzde 3'ü bile mumla ararız. Reformların amacı potansiyel büyümeyi artırmak. Bu da zaman istiyor. Seçim sonrası kurulacak hükümetin ilk 90 günü çok kıymetli olacak. Bazı reformlar çok hızlı yapılmalı. Altın 90 gün çok önemli bir fırsat. G20 ülkelerin hiçbirisinde detaylı reform hazırlığı yok. Hiçbir ülkede 1248 eylem 25 başlık yok. Kaliteli büyüme deyince bazılarının işine gelmiyor. Akıllı politikalar uygulamak lazım.” ANKA