Nükleer güç santraller Türkiye’deki geleceği konusunda önemli endişelere yol açıyor
Zirve Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölüm Başkanı ve Zirve Üniversitesi Ortadoğu Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi Üyesi Yrd. Doç. Dr. İslam Rızvanoghlu, Son yıllarda teknolojideki gelişmeler sayesinde rüzgar ve güneş enerjisinden Türkiye’de ve Dünya’da aktif şeklide faydalanılmakladır. Kurulum ve birim maliyetinin verdiği avantajla popülerlik kazanan rüzgar ve güneş enerjisi, elektrik depolama kapasitesindeki eksikliklerden dolayı diğer enerji kaynakları ile rekabet etmekte zorlanıyor” dedi.
Yüksek kurulum maliyeti ve
çevre kirliliği riski taşısa da…
Nükleer güç santrallerine ilginin arttığını belirten Rızvanoghlu, “Yenilenebilir enerji kapasitesinin sınırlı olması ve sürekliliğinin az olması, belirli bir tarihsel geçmişe sahip nükleer güç santrallerine de ilgiyi artırmıştır.Her ne kadar yüksek kurulum maliyeti ve olası çevre kirliliği riski taşısa da, birim maliyetinin çok düşük olmasından dolayı gelişmiş̧ ve gelişmekte olan birçok ülkenin nükleer güç kapasitelerini artırdığı gözlemlenmektedir. 2030 yılına kadar tüm dünyada 164 nükleer reaktör yapılması planlanmakta olup, 317 nükleer reaktör ise ülkelerin nükleer programlarında yer alıyor” açıklamalarında bulundu.
2023 yılında tahmini elektrik
tüketim talebimizin ancak
yarısını yenilenebilir
Yerli ve yenilenebilir kaynakların üretimini de dikkate aldığımızda enerji ithal bağımlılık oranımızın oldukça yüksek olduğunu söyleyen Rızvanoghlu, “Ülkemizde, doğalgazın %98'i, petrolün yüzde 92’si ve kömürün yüzde 30’u ithal edilmektedir. Enerji arz kaynaklarımız dışa bağımlı ve kısıtlı iken, enerji talebimiz, hususiyle elektrik tüketim talebimiz, sürekli olarak artmaktadır. Bu durumda, artan elektrik talebinin sadece yenilenebilir enerjiden sağlanması pek mümkün görünmemektedir. Yenilenebilir enerjide 2023 yılına ait hedeflerimize ulaştığımızda, 2023 yılında tahmini elektrik tüketim talebimizin ancak yarısını yenilenebilir karşılayacaktır. Geri kalan ihtiyacın büyük bir kısmının ise doğalgazdan karşılanması beklenmektedir” diye konuştu.
Ülkemizin enerji ithal bağımlılığı yüksek
Türkiye’de nükleer güç santrallarının inşası enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacağın söyleyen İslam, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ülkemizin enerji ithal bağımlılığı yüksek olduğundan ve büyük oranda ilerleyen on yıllarda yüksek kalacağı öngörüldüğünden, ithal enerji kaynaklarının toplam enerji kaynakları içerisindeki payının azalması, ekonomik teori açısından, Türkiye ekonomisini değişen enerji kaynakları fiyatlarına karşı daha az kırılgan yapacaktır. Bu nedenle, Türkiye’de nükleer güç santrallarının inşası enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacağından ve dolayısıyla Türkiye ekonomisini daha az kırılgan yapacağından büyük önem arz etmektedir. Ancak bu, enerjide tamamen dışa bağımsız olmanın en iyi politika olduğu anlamına gelmez. Esasen, nükleer güç santrallerinin ekonomiyi daha az kırılgan yapmasına karşılık çevresel ve insan sağlığı açısından çok büyük risk taşıdığı bilinmektedir. Bu da nükleer güç santrallerinin Türkiye’deki geleceği konusunda önemli endişelere yol açmaktadır.”Adem Kesenek
Zirve Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölüm Başkanı ve Zirve Üniversitesi Ortadoğu Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi Üyesi Yrd. Doç. Dr. İslam Rızvanoghlu, Son yıllarda teknolojideki gelişmeler sayesinde rüzgar ve güneş enerjisinden Türkiye’de ve Dünya’da aktif şeklide faydalanılmakladır. Kurulum ve birim maliyetinin verdiği avantajla popülerlik kazanan rüzgar ve güneş enerjisi, elektrik depolama kapasitesindeki eksikliklerden dolayı diğer enerji kaynakları ile rekabet etmekte zorlanıyor” dedi.
Yüksek kurulum maliyeti ve
çevre kirliliği riski taşısa da…
Nükleer güç santrallerine ilginin arttığını belirten Rızvanoghlu, “Yenilenebilir enerji kapasitesinin sınırlı olması ve sürekliliğinin az olması, belirli bir tarihsel geçmişe sahip nükleer güç santrallerine de ilgiyi artırmıştır.Her ne kadar yüksek kurulum maliyeti ve olası çevre kirliliği riski taşısa da, birim maliyetinin çok düşük olmasından dolayı gelişmiş̧ ve gelişmekte olan birçok ülkenin nükleer güç kapasitelerini artırdığı gözlemlenmektedir. 2030 yılına kadar tüm dünyada 164 nükleer reaktör yapılması planlanmakta olup, 317 nükleer reaktör ise ülkelerin nükleer programlarında yer alıyor” açıklamalarında bulundu.
2023 yılında tahmini elektrik
tüketim talebimizin ancak
yarısını yenilenebilir
Yerli ve yenilenebilir kaynakların üretimini de dikkate aldığımızda enerji ithal bağımlılık oranımızın oldukça yüksek olduğunu söyleyen Rızvanoghlu, “Ülkemizde, doğalgazın %98'i, petrolün yüzde 92’si ve kömürün yüzde 30’u ithal edilmektedir. Enerji arz kaynaklarımız dışa bağımlı ve kısıtlı iken, enerji talebimiz, hususiyle elektrik tüketim talebimiz, sürekli olarak artmaktadır. Bu durumda, artan elektrik talebinin sadece yenilenebilir enerjiden sağlanması pek mümkün görünmemektedir. Yenilenebilir enerjide 2023 yılına ait hedeflerimize ulaştığımızda, 2023 yılında tahmini elektrik tüketim talebimizin ancak yarısını yenilenebilir karşılayacaktır. Geri kalan ihtiyacın büyük bir kısmının ise doğalgazdan karşılanması beklenmektedir” diye konuştu.
Ülkemizin enerji ithal bağımlılığı yüksek
Türkiye’de nükleer güç santrallarının inşası enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacağın söyleyen İslam, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ülkemizin enerji ithal bağımlılığı yüksek olduğundan ve büyük oranda ilerleyen on yıllarda yüksek kalacağı öngörüldüğünden, ithal enerji kaynaklarının toplam enerji kaynakları içerisindeki payının azalması, ekonomik teori açısından, Türkiye ekonomisini değişen enerji kaynakları fiyatlarına karşı daha az kırılgan yapacaktır. Bu nedenle, Türkiye’de nükleer güç santrallarının inşası enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacağından ve dolayısıyla Türkiye ekonomisini daha az kırılgan yapacağından büyük önem arz etmektedir. Ancak bu, enerjide tamamen dışa bağımsız olmanın en iyi politika olduğu anlamına gelmez. Esasen, nükleer güç santrallerinin ekonomiyi daha az kırılgan yapmasına karşılık çevresel ve insan sağlığı açısından çok büyük risk taşıdığı bilinmektedir. Bu da nükleer güç santrallerinin Türkiye’deki geleceği konusunda önemli endişelere yol açmaktadır.”Adem Kesenek