ANASAYFA arrow right Güncel

31 Mart seçimleri umutsuz kitlelere yeni bir ışık yaktı

31 Mart seçimleri umutsuz kitlelere yeni bir ışık yaktı
YAYINLAMA: 05 Nisan 2024 / 12.32
GÜNCELLEME: 05 Nisan 2024 / 12.32

Rıza Türmen seçim sonuçlarını Artı Gerçek'e değerlendirdi: 31 Mart seçimleri umutsuzluk içindeki kitlelere yeni bir ışık yaktı. Şimdi yeni bir heyecanla, yeni bir umutla, yeni bir demokratik Türkiye projesiyle bu ışığa doğru yürümek gerekir."

31 Mart yerel seçimlerinde AKP ağır kayıplar yaşadı. İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir belediyelerini elinde tutmayı başaran CHP, AKP’nin elinden üç büyükşehir ve yedi il merkez belediyelerini daha aldı. MHP, Yeniden Refah Partisi (YRP) ile DEM Parti de AKP’den ikişer il alırken, AKP’den İYİ Parti ile Büyük Birlik Partisi’ne de birer il geçti. 2019 yerel seçiminde Türkiye genelinde oyların yüzde 44,33’ünü alan AKP’nin 2024 mahalli idareler seçimindeki toplam oy oranı 35,48’e düştü. Türkiye yeni bir döneme girdi, 31 Mart yerel seçimlerinin Türkiye toplumunda nasıl bir sinerji yarattığını ve muhalefetin bundan sonra neler yapması gerektiğini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı Rıza Türmen ile konuştuk.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı Rıza Türmen, 31 Mart seçimleriyle siyaset sahnesinde önemli değişiklikler meydana geldiğini, Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini söylüyor. 22 yıldan beri kemikleşen siyaset paradigmasının değiştiğini ve yeni oy bandının çıktığını belirten Türmen şöyle devam ediyor:

“CHP’nin hiçbir dönemde kazanamadığı Manisa, Amasya, Afyonkarahisar gibi İç Anadolu kentlerinde kazanması, Karadeniz’de Sinop, Bartın, Aydın, Giresun gibi kentleri alarak küçümsenmeyecek varlık göstermesi, kimliklere dayanan kutuplaştırma siyasetinin artık geçerliliğini yitirmeye başladığını, seçim kazanmaya yetmediğini gösteriyor. ‘Ne olursa olsun AKP’ye oy veririm’ diyen seçmen yok artık”

Seçim sonuçlarını etkileyen pek çok faktör olduğunun altını çizen Türmen, “Elbette ekonomik kriz, kitlesel yoksullaşma, emeklilerin durumu, halkın geçim sıkıntısı, gelir adaletsizliği önemli faktör” diyor. Bunun yanında CHP’deki değişimin, adayların kişiliklerinin de seçim sonucunu etkileyen faktörler olduğunu söyleyen Türmen, bunların hepsinin birlikte bu sonucu doğurduğunu ifade ediyor ve şöyle devam ediyor:

“AKP’nin 22 yıl sonra ilk kez ikinci parti durumuna düşmesi, beş milyon oyun yanı sıra dört büyükşehir ve 12 il belediyesini kaybetmesi bu parti bakımından çok ağır bir sonuç. Seçim, AKP bakımından sadece tek meşruiyet kaynağı değil, aynı zamanda bir varoluş nedenidir. AKP’nin yükselişi, yeni bir Türkiye kurma projesi, seçim başarılarıyla yakından bağlantılıdır. O nedenle AKP için seçim kampanyası kesintisiz bir süreçtir. Bir seçim bitince sonraki seçim süreci başlar. Kurulduğundan bu yana tek bir başkan gören, tek bir başkanın yönettiği, bütün kararların tek başkan tarafından alındığı AKP, kurumsallaşmasını
tamamlayamadı. O nedenle iktidardan düştüğü ya da tek adamın başkanlığı sona erdiğinde varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği belli değil”

31 Mart yerel yönetim seçimlerinin bir iktidar değişikliğine yol açıp açmayacağını sorduğumuz Türmen şöyle soruyu yanıtlıyor:

“31 Mart yerel yönetim seçimlerinin bir iktidar değişikliğine yol açıp açmayacağı birçok faktöre bağlı. Bir kere, 31 Mart seçimlerinde muhalefete verilen oyların ne oranda CHP’nin oyları ne oranda protesto oyları olduğunu bilmiyoruz. İkincisi yerel seçimler için verilen oyların ne ölçüde genel seçimler için bir gösterge olduğunu da bilmiyoruz. Özgür Özel’in de seçim akşamı değindiği gibi, bunu bir başlangıç olarak görmek gerekir. İktidar değişikliğine giden yolun başlangıcı. İktidar değişikliğinin gerçekleşmesi bir yandan CHP’nin elindeki yerel yönetimlerin başarılı bir yönetim göstermesine, öbür yandan genel merkezin sahip olduğu çoğunluk desteğini, muhalefette birinci parti olmayı iyi yönetmesine bağlı. Genel seçimlere giden yol CHP’li yerel yönetimler bakımından riskler taşıyor. Enerjilerini yerel halka hizmet yerine seçim kazanma üzerine yoğunlaştırmaları, sahip oldukları desteğin kaybolmasına yol açabilir”

31 Mart seçim sonuçlarının CHP bakımından büyük bir değişimin ifadesinin yanında “CHP, Atatürk’ün partisi, Cumhuriyetin kurucusu” olduğunu söyleyen Türmen, CHP’nin haklı olarak bunlarla övündüğünü, gurur duyduğunu ama geçmişte kazanılan büyük başarıların bugün seçim kazanmaya yetmediğini
belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

“CHP görkemli geçmişine gömülüp nostalji partisine dönüşmüş durumdaydı. Halka sunabileceği ileriye dönük bir projesi yoktu. Elbette bir siyasal partinin yapması gereken etkinlikleri yapıyordu. Ama bunların da çoğu AKP’nin çizdiği oyun alanı içinde kalıyordu. Böyle olunca da kişiliği belirsiz bir görüntü çiziyor,
halka güven vermiyordu. 31 Mart seçimi hem CHP’de bir dönüşümün göstergesi hem de sonucu. CHP kendi oyun alanını çizen, geçmişiyle gurur duyan ama ileriye bakan, halka anlatacak bir Türkiye projesi bulunan, bir sosyal demokrat parti olma yolunda. Bu görünüşüyle halka güven verdiğini 31 Mart seçimleri
gösterdi”

CHP’nin bu değişiminde Özgür Özel’in büyük bir payı olduğunu söyleyen Türmen, ancak değişimin Genel Başkan ve kadrolarının değişimiyle sınırlı kalmaması gerektiğini, yeni, demokratik bir Türkiye projesinin ortaya konulması gerektiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

“Seçim kampanyası sırasında CHP daha çok kimleri nereden aday gösterirse kazanabileceği üzerinde odaklandı. Tutarlı, bütüncül bir yerel yönetim politikası ortaya koymadı. Oysa AKP son derece merkezi bir yerel yönetim anlayışına sahip. Yereli merkezin bir uzantısı olarak görüyor. Kayyım atamaları, en son
Van’da seçilen belediye başkanının mazbatasının seçimi kaybeden AKP’li adaya verilmesi, Erdoğan’ın yerel yönetimle merkezi yönetim arasında uyum olması gerektiği yolundaki sözleri bu anlayışın sonuçları”

CHP’nin halkın katılımına dayanan, katılım kanallarını açan, halkın kendisiyle ilgili konularda karar almasını öngören bütünsel bir yerel yönetim politikasının ilkelerini saptamasına gereksinimi olduğunu söyleyen Türmen, “Bu yapılmazsa, her Belediye Başkanı’nın kendisine göre bir politika izlemesi kaçınılmaz olur” diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Oysa CHP’nin katılımcı bir demokrasiyi esas alan bir yerel yönetim politikasının temel ilkelerini saptadıktan sonra bunun uygulaması her yerel yönetim koşullarına göre değişebilir. Böyle bir politikanın ortaya çıkarılması CHP’nin yereldeki demokrasi anlayışını göstereceği gibi, CHP ile AKP arasındaki demokrasi farkını çarpıcı bir biçimde ortaya koyacaktır. 31 Mart seçimleri umutsuzluk içindeki kitlelere yeni bir ışık yaktı. Şimdi yeni bir heyecanla, yeni bir umutla, yeni bir demokratik Türkiye projesiyle bu ışığa doğru yürümek gerekir."

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *