ANASAYFA arrow right Güncel

AKP’nin iktidar pratiği, 12 Eylül darbecilerini bile geride bıraktı

AKP’nin iktidar pratiği, 12 Eylül darbecilerini bile geride bıraktı
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 02.25
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 02.25
“Soldan yana ne varsa tank paletlerinin altında ezildi”
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasında yaşanan izlerin, hala silinmediğine dikkat çekerek, “AKP’nin 10 yıllık iktidar pratiği, 12 Eylül darbecilerini bile gölgede bırakmıştır. Türkiye uzunca bir süredir 12 Eylül`ü aratmayan pek çok uygulamayla karşı karşıyadır” dedi. Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclis Üyesi Müslüm Acar da, “12 Eylül darbesinden bu yana 32 yıl geçti. Yarattığı vahşet ve yıkımın sonuçları hala hükmünü koruyor, oluşturduğu kurumlar hala varlığını sürdürüyor” şeklinde konuştu.


Yaşanan acıların izleri hala silinmedi
Eğitim Sen’den yapılan açıklamada, 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen, yaşanan acıların izleri hala silinmediği belirtildi. 12 Eylül ile yaratılmak istenen düzen ve tüm toplumun hafızasına kazınmak istenen yönetim zihniyetinin, bugün AKP iktidarı eliyle biçimi değişmiş bir şekilde devam ettiği vurgulanan açıklamada, şöyle denildi: “AKP iktidarı, son yıllardaki uygulamalarıyla 12 Eylül`ü aratmayan, hatta Özel Yetkili Mahkemeler ve Özel Yetkili Savcılıkları kullanma bakımından 12 Eylül`ü bile geride bırakmış bir pratik içine girmiştir. Özellikle son yıllarda toplumun örgütlü ve muhalif güçlerine yönelik olarak başlatılan ‘operasyonlar’, tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi sendikacıların evine yapılan ‘şafak baskınları’, soyut suçlamalarla gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamalar, 12 Eylül düzeninin bugün AKP eliyle devam ettirildiğinin somut kanıtlarıdır.”

AKP, göz boyuyor
“AKP iktidarı birçok konuda olduğu gibi bu konuda da gözbağcılık yapıyor, el çabukluğu ile “12 Eylül’le hesaplaşıyoruz” havası yaratıyor” diyen Müslüm Acar, “Başlatılan yargılamada 12 Eylül faşist cuntasının yaşayan iki üyesinin bile mahkemeye bir türlü çıkarılmadığı ortada. Üstelik yaşayan sorumlular sadece askeri konsey üyeleri ile sınırlı da değil. 
Bugün AKP, 12 Eylül Anayasası ve kanunlarından, kurumlarından faydalanarak kendi iktidarını sürdürüyor. İçerde Kürt halkına karşı yürüttüğü, dışarıda Suriye’ye karşı planladığı savaş; kitlesel tutuklamalar ve davalar, emekçileri nefessiz bırakan sömürü ve baskı politikaları, en küçük bir demokratik muhalefete karşı yöneltilen sokak saldırıları bu gerçeğin kanıtlarıdır” diye konuştu. 




Yargıyla yürütmenin, yürütmeyle
yasamanın ayrılığı fiilen ortadan kaldırıldı
AKP’nin 12 Eylül darbesi sonrasında olduğu gibi “yargıyla yürütmenin, yürütmeyle yasamanın ayrılığı ve birbirini denetleme imkanı”nı fiilen ortadan kaldırdığı savunulan Eğtim Sen açıklamasında, şu ifadeler yer aldı: 
“-AKP iktidarı ile toplumun özellikle örgütlü ve muhalif güçleri, çeşitli adlar altında yaşanan gözaltı ve tutuklama operasyonları ile sindirilmeye çalışılmış, tüm toplum 12 Eylül’ün yarattığı korku atmosferine mahkum edilmek istenmiştir. . 
-12 Eylül sonrasında eğitim sisteminde benimsenen ‘Türk-İslam sentezi’ anlayışı, bugün 4+4+4 modeli üzerinden ‘dindar ve kindar nesil yetiştirmek’ hedefi ile sürdürülmektedir. 
-12 Eylül darbesi sonrasında dünyada en çok siyasi tutuklu olan ülke Türkiye iken, darbeden 32 yıl sonra, dünya üzerindeki 33 bin siyasi tutuklunun üçte biri Türkiye’dedir. 
-2012 itibariyle cezaevlerinde 12 Eylül döneminden daha fazla gazeteci bulunmakta, basın yayın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün kapsamı sürekli olarak daraltılmaktadır. 
-32. yılında Türkiye’nin en karanlık dönemini ifade eden 12 Eylül ile hesaplaşmak, her türden gericiliğe, şovenizme, ırkçılığa ve emperyalizme karşı barışın, kardeşliğin, eşitlik ve özgürlük düşüncelerinin yaygınlaştırılmasından geçmektedir.”


Kürtler Diyarbakır cezaevinde insanlık
dışı uygulamalara maruz kaldı.
Halkların Demokratik Kongresi Genel Meclis Üyesi Müslüm Acar, “Asla unutmayacağımız ve her zaman hatırlayıp, hatırlatacağımız 12 Eylül askeri darbesinin gaddarlıklarının sadece on binlerce gözaltı, işkence, tutuklama, sürgün, idam olmadığını biliyoruz. 12 Eylül’ün hala bütün kurumları, anayasası, hukuku ve uygulamaları ile devam ettiğini; ABD’nin “bizim çocuklar” dediği generallerin, neo liberal ekonomi politikalarının daha rahat uygulanabilmesi için sermayenin lehine olabilecek bir siyasi gericiliği darbe vasıtasıyla tesis ettiklerini de biliyoruz.

Bildiğimiz bir şey daha var: Soldan yana ne varsa tank paletlerinin altında ezildi, devrimciler kuytularda kurşuna dizildi ve cezaevlerinde zulüm çekti. Kürtler Diyarbakır cezaevinde insanlık dışı uygulamalara maruz kaldı. İşçiler, emekçiler her türlü hakları elinden alınmış, sendikasızlaştırılmış sömürüldü. Kadınlar, gençler, öğrenciler, Aleviler, farklı etnik kimlikte olanlar ve bir bütün olarak toplum kışla disiplini altına alındı. Farklı cinsel tercihi olanların saçları sıfır numaraya vurulup İstanbul il sınırları dışına zorla çıkartıldı. 


AKP 12 Eylül kurumlarına, yargılamalarına ve yasalarına sahip çıkıyor...

Ama aynı zamanda şimdi iktidarda olan AKP ve onun ortaklarının sırtları sıvazlandı, önlerindeki kapılar sonuna kadar aralandı. Bu yüzden 12 Eylül’den hesap soracağı ve onunla hesaplaşacağı iddiası AKP için tam anlamıyla boş laftır. Kendisinin büyüdüğü ve geliştiği siyasal ve ekonomik zemini yaratan ve olgunlaştıran bir süreçten AKP’nin gerçek anlamda hesap sorması mümkün olamaz.

12 Eylül’e karşı olmak, AKP
iktidarına da karşı olmak demektir

AKP’nin “yeni anayasa çalışması” da, Kürt sorununda ileri sürdüğü “açılım” politikalarının akıbetinden farklı olmayacak. Önceleri itiraz edip, ama zamanla başta YÖK olmak üzere 12 Eylül’ün bütün kurumlarını ele geçiren AKP’nin, eğitimde uygulamaya çalıştığı 4 4 4 sisteminin bir zorbalık, çocuklara ve ailelerine bir dayatma olduğunu ve 12 Eylül’ün bu alandaki uygulamalarından çok farkı bulunmadığını belirten Acar, “O nedenle bugün 12 Eylül’e karşı olmak, AKP iktidarına da karşı olmak demektir. 

Biz Halkların Demokratik Kongresi olarak, 12 Eylül darbe Anayasası’nın bütün kurumları ve hukuku ile ortadan kaldırılması, darbeden ve darbe koşullarından mağdur olanların zararlarının tazmin edilmesi için mücadele ediyoruz. Sadece iki cunta üyesinin değil, darbeye karar veren tüm komuta kademesinin ve dönemin tüm sorumlularının derhal insanlık suçu kapsamında yargılanmalarını talep ediyoruz. 

Ankara’da sürmekte olan ve 14 Eylül’de bir duruşması daha yapılacak davayı yakından izliyoruz ve 12 Eylül’le hesaplaşma adına yaşanmış gerçeklerin üstünün örtülmesine göz yummayacağımızı bir kez daha söylemek, taleplerimizi dile getirmek için o gün mahkeme önünde olacağımızı ilan ediyoruz” diye konuştu.






Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *