Bu sorunlar, devletin kurumları arasında çözülmeli
Türkiye’de derelerin, deniz ve göllerin giderek kirlenmesinin çevre sorunlarının başında geldiğini söyleyen Akcan, derelerin bir atıksu kanalı haline getirildiğini ve amacı dışında kullanıldığını belirterek, “Dere yataklarının imar ve şehirleşme açısından yanlış kullanımı sonucu zaman zaman meydana gelen taşkınlar çevrede mal ve can kaybına da yol açıyor. Bunun en yakın örnekleri Giresun Kastamonu ve Şanlıurfa yaşanan sel felaketleri kentleri yer bir etti ve can kaybına neden olmuştu. Öncelikle dere yataklarının mülkiyet durumunun belirlenmesi, ıslah edilmesi ve imar faaliyetlerinin şartlara göre düzenlenmesi gerekiyor” açıklamasında bulundu.
İnsanlar, hemen her yerde kendilerine bir yaşam alanı oluşturuyor
Akcan, “Kentler de ve daha küçük yerleşim yerlerinin nüfusları arttıkça, bu nüfusların barınacağı yer ihtiyaçları da artıyor. İnsanlar kendilerince uygun gördükleri hemen her yerde kendilerine bir yaşam alanı oluşturuyor. Hazırda bulunan yasal mevzuat birbiriyle çelişen kanunlar ve yönetmeliklerden ibaret olduğundan, bu yanlış yerleşimlere engel olunamıyor. İnsanlar tabiatın sahip olduğu doğal güzelliği bozarak, florlara ve faunanın kendi istekleri doğrultusunda gitmesini bekliyor” ifadelerini kullandı.
Su hayati tepkiler verebilen bir varlık
Suyun enerjisi yüksek bir meta olduğunu ve hayati tepkiler verebilen bir varlık olduğunu sözlerine ekleyen Akcan, “Doğa insanoğlunun en fazla müdahalede bulunduğu ortam veya sistem; su ile direkt ya da dolaylı olarak irtibatlı. Dereler; suları enginlerden, yeryüzünün en düşük noktaları olan göllere ve denizlere kavuşturan mecralardır, sucul sistemler. Teknik olarak bakıldığında dere; su için tabiatta ayrılmış olan transit bir yol. Bu yolu su; yıllarca üzerinde hareket ederek (aşındırarak, yontarak) oluşturduğundan, bu sistem artık kararlı bir hâle gelmiştir denilebilir. Bu kararlı yapının, kararsızlığa maruz bırakılması bu yönde zorlanması beraberinde bu teze konu olan sorunları da birlikte getiriyor” şeklinde konuştu.