Veri tabanı güvenlik birimlerince görüntülenebilmeli
Kimliksiz çocuklar olarak kamuoyunda yer almış olan çocukların dışında deprem sırasında veya sonrasında hastanelere götürülmeyen ve refakatçisi bulunmayan çocuklardan da kayıpların söz konusu olduğunu söyleyen Yengil, “Deprem bölgesinden başka şehirlere tedavi için gönderilen çocukların da ailesi ile bağlantısı koptuğundan çocuklara ulaşılamıyor. Öncelikle bu çocuklara ulaşabilmek için ayrı bir veri tabanı oluşturulmalı ve arama kurtarma ekiplerince enkazlardan kurtarılan her çocuğun, her kişinin adı-soyadı, nerde bulunduğu, kimin bulduğu ve kime teslim edildiği gibi bilgiler eklenmeli. Enkaz çalışmaları sona erdiğinden bütün bu bilgilere erişmek ilk zamanlara göre çok daha zor. Bu veri tabanı güvenlik birimlerince görüntülenebilmeli” şeklinde konuştu.
Av. Yengil, “Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler diye bir gerçek olduğunu depremzede çocukların deprem bölgesinden alınıp cemaat ve tarikatların bünyesinde faaliyet gösteren dernek ve vakıfların yurtlarına yerleştirilmiş olması bize tekrar hatırlattı” ifadelerini kullandı.
Cemaat ve tarikatlar çoğu zaman gayri resmi şekilde örgütleniyor
Cemaat ve tarikatların resmi yapılar olmamakla birlikte çoğu zaman gayri resmi şekilde örgütlendiklerine dikkat çeken Yengil, “Bazılarının kendilerini temsilen vakıfları veya dernekleri bulunuyor. Sistemde cemaat ve tarikatları denetleyen bir mekanizma olmadığından ne barınma hizmetleri konusunda kısıtlama getirilebiliyor ne de faaliyetlerinin şeffaf bir şekilde gerçekleşmesi sağlanabiliyor. Aktarılmış olan işleyiş sebebiyle, kavramsal olarak demokratik bir hukuk devleti içerisindeki sivil toplum anlayışına oturtulamıyor. Böylesine kaotik bir ortamda çocukların ilk olarak bu yurtlara yerleştirilmesinin yerinde olmadığını söylemek mümkün” diye konuştu.
Çocuklar, ivedi bir şekilde koruma altına alınmalı
Cemaat ve tarikatlara bağlı yurtlara getirilen çocukların kimler olduğunu tespit edilmesi ve bu çocukların ailelerine teslim edilmesi aksi durumda devlet tarafından koruma altına alınması gerektiğini vurgulayan Av. Yengil, “Birçok tarikat ve cemaatin demokratik bir hukuk devletinin anayasal sınırlarının içerisinde faaliyet gösterip gösteremeyecekleri bile muammayken, Türkiye’de üst düzey baskı unsuru oluşturan bu ağ sistemini gençlerin hayatından uzaklaştırmaya çalışırken, bu yurtlarda depremden etkilenen küçük çocukların hiç yeri olmamalı ve en ivedi şekilde bu çocuklar koruma altına alınmalı. Öncelikle yapılması gereken kamu eliyle olmalı ve çocukların korunması için gerekli hassasiyeti gösterebilecek yetkili mercilerce yürütülmeli. Yasal olmayanı tartışmak da en başta bir hukukçunun meşru yolu” açıklamasında bulundu. Fatma Karabacak