ANASAYFA arrow right Güncel

Hem yasal, hem fiili eşitlik sağlanmalı

Hem yasal, hem fiili eşitlik sağlanmalı
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 05.22
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 05.22
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi Amfisinde "Kadına Şiddet ve Aile İçi Şiddet " konferansı verildi
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi Amfisinde "Kadına Şiddet ve Aile İçi Şiddet " konferansı verildi

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu, kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın sorunu olduğunu vurgulayarak, bütün insanlığın el ele vererek çözmesi gerektiğini ifade etti.

Yasal eşitlik var fiili eşitlik yok
Kadına yönelik şiddetin en önemli sebeplerinden birinin kadın-erkek eşitsizliğinin artık görüş birliği halinde kabul edildiğini aktaran Prof. Dr. Nuhoğlu, “Kadın erkek arasında hem yasal anlamda hem de fiili anlamda eşitliğin sağlanması gerekiyor. Ülkemize baktığımızda yasa eşitliğinin olduğunu söyleyebiliriz, ama fiili anlamda eşitlik halen yok. Fiili anlamda eşitliği sağlamak hem bir ideal hem de kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesinin bir gerekliliği. Avrupa Konseyi sözleşmesi aynı zamanda İstanbul sözleşmesi olarak da adlandırılır” dedi..

Devletin görevi önemli
Nuhoğlu, “Devletleri toplumdaki kadın-erkek eşitsizliğine aykırı gelenek, göreneği kaldırma yükümlülüğü dahi getiriyor. Biz de toplumumuzda kadın erkek arasında gerçek anlamda eşitliliği sağladığımızda şiddet hiçbir zaman sıfıra inemez ama en asgariye indirmiş oluruz” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Nuhoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aile işi şiddet konusunda hep ileri sürülen, ‘aile içindedir, kol kırılır gen içinde kalır, ailenin devamı esastır’ denir ama aile içinde fiziksel ya da cinsel şiddet varsa orada gerçek anlamda bir aile var mı? Aile olarak devam etmesinde toplumsal bir fayda var mı? O ailede yetişecek çocukların geleceği nasıl devam edecek aile olarak kalması mı daha iyi yoksa o aileyi dağıtıp, çocukları yetiştirmek mi daha iyi? Yapılan araştırmalara göre daha sonraki yaşlarında şiddet uygulayan çocukların çok büyük bir kısmı aile içinde şiddete uğramış ya da aile içinde şiddet görmüşler. Aileyi tabi ki koruyalım ama eğer o aile aile olmaktan çıktıysa şiddet varsa, eşlerin birbirine karşı saygısı yoksa ve eşlerden birinin psikolojik hastalığıyla sonuçlanabilecek şekilde bir şiddet varsa ve çocuklar bu şekilde büyüyorsa, o zaman burada gerçek anlamda bir ailenin varlığından söz edemeyiz. Yasal düzenlemeler konusunda 6284 sayılı şiddetin önlenmesi kanunu yürürlükte. Kanunun uygulanmasında bazı noksanlıklar var. Bu noksanlıklar organizasyonel bir takım aksaklıklardan kaynaklanıyor. Kanunu uygulayıcının benimsememiş olmasından kaynaklanan noksanlıklar var.”


Kadınlar artık kendi akıllarına ve
emeklerine sahip olmaya çalışıyor

Ayrıca, Batı Dilleri ve Edebiyatları Topluluğu tarafından konuşmacılığını Yrd. Doç. Dr. Ela İpek Gündüz ile Yrd. Doç. Dr. Enes Kavak'ın yaptığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği GAÜN Fen Edebiyat Fakültesi Ömer Asım Aksoy Konferans Salonu’nda düzenlendi.
Yrd. Doç. Dr. Ela İpek Gündüz, erkek-egemen toplumda kadınların bilim, sanat, ekonomi, kültür çalışmalarında genelde ikinci planda kaldığını belirterek, günümüzde bile, erkeklerin egemenliğinin kimi zaman şiddete dayandığını söyledi. Yrd. Doç. Dr. Gündüz, "Tüm bunlara karşın, kadınlar artık kendi akıllarına ve emeklerine sahip olmaya çalışıyor. Feminist teorisyenler kadınların tecrübe ettiği tüm bu haksızlıkları ve ellerinden alınan hakların geri verilmesi noktasında uzun yıllar mücadele etti. Hatta görünüşte elde etmiş oldukları haklarını hala uygulamada yaşayamayan kadınlar mevcuttur. Bu bağlamda ataerkil düzenin insanların bilinçaltlarına kazıdığı ön yargılardan kurtulmak çok zordur. Kadınların hemen hemen her toplumda karşılaştıkları ve yüzyıllarca süren haksızlıklar Feminizmi doğurmuştur ve tüm bunların yansıtıldığı edebiyat ürünlerini de incelemek amacıyla, Feminist Edebiyat Eleştirisi oluşmuştur. Feminist Edebiyat Eleştirisinin temel iki amacı; mevcut erkek-egemen kültürel kuralları kaldırmak ve erkek-egemen kültürün bastırdığı fakat ortaya çıkması gereken kadına özgü bakış açısını oluşturmak. Bu açıdan bakıldığında, görmezden gelinen bu bakış açısının edebiyata olan katkıları, edebiyat çalışmaları açısından inkar edilemez bir ivme" dedi.
Yrd. Doç. Dr. Enes Kavak, Batı Kadınının Siyasi Haklar Mücadelesi İngiltere Örneği konulu sunumunda Avrupa’da 20. yüz yıla kadar kadınların toplumsal ve siyasal rollerinin oldukça sınırlı, hatta orta ve üst sınıf dışında modern anlamda kadın haklarından bahsetmenin mümkün olmadığını kaydederek, "19. Yüzyılın sanayi, teknoloji ve şehirleşme açısından en önemli merkezlerinden olan İngiltere’de bile kadınların sahip oldukları haklar yarım yüzyılı geçen bir süre boyunca ortaya koydukları mücadeleler, organize siyasi oluşumlar ve kamuoyunu etkilemeye yönelik aktiviteler sonucunda gerçekleşti. Bu süreç, İngiliz kadınının özgürleşme, kamusal alanda tanınma ve kendi rolünü yeniden tanımlama çabaları ile kıta Avrupa’sında bireysel özgürlükler ve eşitlik gibi ilkeleri tartışmaya açarak günümüz kadınlarına önemli bir örnek oldu. Bu tarihi olguyu yeniden okumak ve yorumlamak günümüzde eşitlik ilkesinin güvence altına alınmasını ve asırlar süren demokratikleşme çabalarının ne kadar zorlu süreçlerden geçtiğini bizlere yeniden hatırlatacak” şeklinde konuştu.Bülten
Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *