TMMOB Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu Genel Sekreteri Burkay Güçyetmez, 1992 yılında meydana gelen, 263 madencinin hayatını kaybettiği Kozlu maden faciasının yıldönümü ve TMMOB olarak ülkemizdeki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemine dikkat çekmek için yazılı basın açıklaması yaptı.
Geçen yıl en az 2 bin 6 kişi
çalışırken hayatını kaybetti
Geçen yıl ülkemizde en az 2 bin 6 kişinin işyerlerinde çalışırken hayatını kaybettiğini ifade eden Güçyetmez, ülkede her 4 saatte bir emekçinin evine ekmek götürebilme gayretinin bedelini hayatıyla ödediğini belirtti. “Ülkemizde çalışma yaşamında yaşanan ölümler uzun zamandan beri sistematik bir hal almıştır. Bu yüzden yaşanan ölümler kamuoyu tarafından kaza değil, cinayet olarak adlandırılmaktadır. Bu cinayetin failleri, kâr hırsını can güvenliğinin önünde tutanlardır. Bu durumu görmezden gelen, gerekli denetimleri yapmayan, sorumluları hak ettikleri biçimde cezalandırmayanlar da iş cinayetlerinin müşterek failleridir” dedi.
Ülkemizde insan hayatına
verilen değerin azaldı
Ülkemizde insan hayatına verilen değerin azaldığına dikkat çeken Güçyetmez, iş sağlığı ve güvenliği alanına ilişkin yasal mevzuatın ve denetimlerin yetersizliğinden dert yanarak, “İş cinayetlerini önlemek için atılması gereken ilk adım, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna kamusal bir anlayışla yaklaşmaktır. Başta, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu olmak üzere bu alana ilişkin tüm yasalar, kamusal bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir. Her şeyden önce emekçilerin gelecek kaygısı hissetmeyeceği, güvenli bir çalışma ilişkisi yaratılmalıdır. Bunun için de İş Kanunu’nda yer alan “telafi çalışması”, “denkleştirme”, “çağrı üzerine çalışma”, “kısmi süreli çalışma”, “asıl işveren-alt işveren ilişkisi”, “geçici iş ilişkisi” gibi esnek ve kuralsız çalışma hükümleri derhal kaldırılmalıdır. Çalışma yaşamını esnekleştiren, iş güvencesini ortadan kaldıran, işverenin işçiye karşı sorumluluklarını hafifleten, iş-işveren ilişkisini dolaylı hale getiren her türden yasal düzenleme iptal edilmelidir. Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılması önündeki her türden yasal ve fiili engel kaldırılarak işçilerin kendilerini örgütlü ve güvende hissetmesi sağlanmalıdır” değerlendirmesinde bulundu. Fatma Karabacak
Geçen yıl en az 2 bin 6 kişi
çalışırken hayatını kaybetti
Geçen yıl ülkemizde en az 2 bin 6 kişinin işyerlerinde çalışırken hayatını kaybettiğini ifade eden Güçyetmez, ülkede her 4 saatte bir emekçinin evine ekmek götürebilme gayretinin bedelini hayatıyla ödediğini belirtti. “Ülkemizde çalışma yaşamında yaşanan ölümler uzun zamandan beri sistematik bir hal almıştır. Bu yüzden yaşanan ölümler kamuoyu tarafından kaza değil, cinayet olarak adlandırılmaktadır. Bu cinayetin failleri, kâr hırsını can güvenliğinin önünde tutanlardır. Bu durumu görmezden gelen, gerekli denetimleri yapmayan, sorumluları hak ettikleri biçimde cezalandırmayanlar da iş cinayetlerinin müşterek failleridir” dedi.
Ülkemizde insan hayatına
verilen değerin azaldı
Ülkemizde insan hayatına verilen değerin azaldığına dikkat çeken Güçyetmez, iş sağlığı ve güvenliği alanına ilişkin yasal mevzuatın ve denetimlerin yetersizliğinden dert yanarak, “İş cinayetlerini önlemek için atılması gereken ilk adım, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna kamusal bir anlayışla yaklaşmaktır. Başta, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu olmak üzere bu alana ilişkin tüm yasalar, kamusal bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir. Her şeyden önce emekçilerin gelecek kaygısı hissetmeyeceği, güvenli bir çalışma ilişkisi yaratılmalıdır. Bunun için de İş Kanunu’nda yer alan “telafi çalışması”, “denkleştirme”, “çağrı üzerine çalışma”, “kısmi süreli çalışma”, “asıl işveren-alt işveren ilişkisi”, “geçici iş ilişkisi” gibi esnek ve kuralsız çalışma hükümleri derhal kaldırılmalıdır. Çalışma yaşamını esnekleştiren, iş güvencesini ortadan kaldıran, işverenin işçiye karşı sorumluluklarını hafifleten, iş-işveren ilişkisini dolaylı hale getiren her türden yasal düzenleme iptal edilmelidir. Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılması önündeki her türden yasal ve fiili engel kaldırılarak işçilerin kendilerini örgütlü ve güvende hissetmesi sağlanmalıdır” değerlendirmesinde bulundu. Fatma Karabacak