Kanserle Mücadeleyi Destekleme Derneği Başkanı Mevlüt Yılmaz, 1-7 Nisan tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle kutlanan Kanser Haftası dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.
Bir yılda yaklaşık 170 bin kişiye kanser tanısı konulduğunu hatırlatan Başkan Yılmaz, erkeklerde en sık görülen kanserlerin akciğer, prostat kanseri ve mesane kanseri olduğunu vurgularken, kadınlarda ise meme kanseri, tiroid kanseri ve kolorektal kanserinin daha sık görüldüğüne dikkat çekti. “Türkiye’de genel olarak tüm bölgelerde kadınlarda meme, erkeklerde akciğer kanseri en sık görülen kanser türleri. Doğu Anadolu Bölgesi’nde mide kanserinin hem erkeklerde, hem de kadınlarda ikinci sıklıkla görülüyor” dedi.
Çevresel faktörler
kansere etki ediyor
“Araştırmaların kanser vakalarının üçte ikisinde çevresel faktörlerin etkili olduğunu gösteriyor” diyen Yılmaz, “Kanser oluşumuna neden olabilen çevresel faktörler; sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, tütün ve alkol kullanımı, aşırı güneş ışığı maruziyeti, hava, su ve gıdalar yoluyla alınan karsinojen kimyasal maddeler, kanserojen virüs ve bakteriler (hepatit B, hepatit C, AIDS, human papilloma virüs, helikobakter pylori gibi), radyasyon, benzidin içeren boyalar, asbestos, radon ve hormonlardır. Büyük radyasyon kazaları ya da nükleer patlamalar dışında çevresel koşullara bağlı kanser yavaş yavaş oluştuğu için kanserojen etkilerini ölçmek kolay değildir” ifadelerini kullandı.
Bazı ilaçları bulmada zaman
zaman sıkıntı yaşanıyor
Türkiye'de yeterli Onkoloji Merkezi’nin bulunmayışından yakınan Yılmaz, kanser hastalarının yönlendirilmesinin ve tedavisinin çok disiplinli çalışan merkezlerde yapılmasının büyük önem taşıdığını ifade ederken, “Kanser hastasının tedavisinde ilgili cerrahi branş, tıbbi onkolog, radyasyon onkoloğu, patolog, nükleer tıp uzmanı, radyolog, psikiyatrist gibi bir çok branş hekiminin bir arada çalışması önemli. Türkiye’de kanser tedavisinde kullanılan ilaçlarının hemen hemen tamamı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) geri ödeme kapsamında. Ruhsatsız ilaçları da bakanlık izniyle getirmek mümkün. Ancak iyileştirici özelliği olan ama fiyatı ucuz olduğu için zaman zaman piyasada bulunmayan bazı önemli kanser ilaçları mevcut. Fiyatı çok ucuz olduğu için firmalar getirmek istemiyor. Euro sürekli yükseliyor. Sağlık Bakanlığı ucuz ilaç politikası gereği Euro kurlarını sabitlemiş durumda. Bu nedenlerle zaman zaman bazı ilaçlarla ilgili piyasada sıkıntı yaşanabiliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Hastalar, kullanacakları ürünleri
doktoruna danışsın
Kanserle Mücadeleyi Destekleme Derneği Başkanı Mevlüt Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Kanser tedavisi gören birçok hasta doktoruna danışmadan bitkisel ürünlerden de destek alıyor. Bu da tedavi sırasında birçok yan etkiye neden oluyor. Kanser ilaçları geliştirilirken diğer maddelerle etkileşimlerine bakılıyor. Ama her tür ürünle etkileşimine bakılması mümkün değil. Örneğin uzmanlar greyfurt kandaki ilaç düzeyini etkilediği için kemoterapi sırasında kesinlikle önermiyor ve yasaklıyor. Hastaların günlük normal gıdaları dışında hiçbir maddeyi tedaviyle birlikte almasını istemiyoruz. Piyasada kansere faydası olduğu söylenen ürünlerin etkisi kanıtlansaydı ilaç olurlardı. Bizim genel önerimiz hastaların tedavi sonrasında da kullanacağı alternatif ürünler konusunda hekimlerini bilgilendirmeleri. Çünkü aldıkları bitkisel ürünler fayda yerine zarar bile verebilirler.” Hüseyin Karataş
Bir yılda yaklaşık 170 bin kişiye kanser tanısı konulduğunu hatırlatan Başkan Yılmaz, erkeklerde en sık görülen kanserlerin akciğer, prostat kanseri ve mesane kanseri olduğunu vurgularken, kadınlarda ise meme kanseri, tiroid kanseri ve kolorektal kanserinin daha sık görüldüğüne dikkat çekti. “Türkiye’de genel olarak tüm bölgelerde kadınlarda meme, erkeklerde akciğer kanseri en sık görülen kanser türleri. Doğu Anadolu Bölgesi’nde mide kanserinin hem erkeklerde, hem de kadınlarda ikinci sıklıkla görülüyor” dedi.
Çevresel faktörler
kansere etki ediyor
“Araştırmaların kanser vakalarının üçte ikisinde çevresel faktörlerin etkili olduğunu gösteriyor” diyen Yılmaz, “Kanser oluşumuna neden olabilen çevresel faktörler; sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, tütün ve alkol kullanımı, aşırı güneş ışığı maruziyeti, hava, su ve gıdalar yoluyla alınan karsinojen kimyasal maddeler, kanserojen virüs ve bakteriler (hepatit B, hepatit C, AIDS, human papilloma virüs, helikobakter pylori gibi), radyasyon, benzidin içeren boyalar, asbestos, radon ve hormonlardır. Büyük radyasyon kazaları ya da nükleer patlamalar dışında çevresel koşullara bağlı kanser yavaş yavaş oluştuğu için kanserojen etkilerini ölçmek kolay değildir” ifadelerini kullandı.
Bazı ilaçları bulmada zaman
zaman sıkıntı yaşanıyor
Türkiye'de yeterli Onkoloji Merkezi’nin bulunmayışından yakınan Yılmaz, kanser hastalarının yönlendirilmesinin ve tedavisinin çok disiplinli çalışan merkezlerde yapılmasının büyük önem taşıdığını ifade ederken, “Kanser hastasının tedavisinde ilgili cerrahi branş, tıbbi onkolog, radyasyon onkoloğu, patolog, nükleer tıp uzmanı, radyolog, psikiyatrist gibi bir çok branş hekiminin bir arada çalışması önemli. Türkiye’de kanser tedavisinde kullanılan ilaçlarının hemen hemen tamamı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) geri ödeme kapsamında. Ruhsatsız ilaçları da bakanlık izniyle getirmek mümkün. Ancak iyileştirici özelliği olan ama fiyatı ucuz olduğu için zaman zaman piyasada bulunmayan bazı önemli kanser ilaçları mevcut. Fiyatı çok ucuz olduğu için firmalar getirmek istemiyor. Euro sürekli yükseliyor. Sağlık Bakanlığı ucuz ilaç politikası gereği Euro kurlarını sabitlemiş durumda. Bu nedenlerle zaman zaman bazı ilaçlarla ilgili piyasada sıkıntı yaşanabiliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Hastalar, kullanacakları ürünleri
doktoruna danışsın
Kanserle Mücadeleyi Destekleme Derneği Başkanı Mevlüt Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Kanser tedavisi gören birçok hasta doktoruna danışmadan bitkisel ürünlerden de destek alıyor. Bu da tedavi sırasında birçok yan etkiye neden oluyor. Kanser ilaçları geliştirilirken diğer maddelerle etkileşimlerine bakılıyor. Ama her tür ürünle etkileşimine bakılması mümkün değil. Örneğin uzmanlar greyfurt kandaki ilaç düzeyini etkilediği için kemoterapi sırasında kesinlikle önermiyor ve yasaklıyor. Hastaların günlük normal gıdaları dışında hiçbir maddeyi tedaviyle birlikte almasını istemiyoruz. Piyasada kansere faydası olduğu söylenen ürünlerin etkisi kanıtlansaydı ilaç olurlardı. Bizim genel önerimiz hastaların tedavi sonrasında da kullanacağı alternatif ürünler konusunda hekimlerini bilgilendirmeleri. Çünkü aldıkları bitkisel ürünler fayda yerine zarar bile verebilirler.” Hüseyin Karataş