İşçi haklarının korunmasının yalnızca hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal bir gereklilik olduğunu dile getiren Av. Elif Yaren Yengil, ‘’İşçinin hakkının teslim edilmesi, şehrin geleceğine yapılacak en önemli yatırımlardan biri. Gaziantep’in sanayi gücünün devamlılığı, doğrudan işçilerin emeğinin korunmasına bağlı’’ tespitini yaptı.
İş hukuku, sosyal barışın ve ekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir araç
İş hukukunun yalnızca bireysel hakların korunmasıyla sınırlı olmadığını aynı zamanda sosyal barışın ve ekonomik istikrarın sağlanmasında da önemli bir araç olduğunu dile getiren Yengil, Gaziantep gibi üretim kapasitesi yüksek bir şehirde işçi haklarının ihlal edilmesinin, uzun vadede kentin ekonomik dengelerini olumsuz etkileyeceğinin altını çizdi, işçinin emeği korunmadığında ise üretimin sürdürülebilirliğinin de tehlikeye gireceğine dikkat çekti.
Gaziantep, Türkiye’nin en önemli sanayi merkezlerinden biri
Gaziantep, Türkiye’nin en önemli sanayi merkezlerinden biri olarak, yıllardır üretim kapasitesiyle ülke ekonomisinin lokomotif şehirlerinden biri olmayı sürdürdüğüne dikkat çeken Yengil, tekstil, gıda, makine ve inşaat sektörlerinin, kentin ekonomik yapısının temel taşları olduğunu belirtti. ‘’Üretimdeki bu başarının arkasında yer alan işçilerin hukuki ve sosyal açıdan karşı karşıya kaldığı sorunlar, ekonomik ilerlemenin gölgesinde kalıyor. İş hukuku uygulamalarının sahadaki yansımasına bakıldığında, işçi haklarının ihlali ve bu ihlallerin doğurduğu sonuçlar kent özelinde dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor’’ dedi.
İşçilerin en sık karşılaştığı sorunların başında fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi geliyor
‘Gaziantep’te işçilerin en sık karşılaştığı sorunların başında fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi geliyor’ diyen Yengil, ‘’İş Kanunu’nun açık hükümlerine göre haftalık kırk beş saati aşan her çalışma fazla mesai olarak kabul edilmekte ve buna karşılık işçiye en az yüzde elli zamlı ücret ödenmesi gerekiyor. Buna rağmen, birçok işveren fazla mesaiyi ya bordroya yansıtmamakta ya da işçiye gerçekte çalıştığından çok daha düşük bir fazla mesai ücreti ödüyor. Bu durum yalnızca işçiyi mağdur etmekle kalmaz, aynı zamanda kayıt dışı çalışmayı da teşvik eder’’ uyarısında bulundu.
Kıdem tazminatı, iş güvencesinin temel dayanaklarından biri
Kıdem ve ihbar tazminatlarına değinen Av. Yengil, ‘’İş sözleşmeleri feshedilen işçilerin önemli bir kısmı, hak kazandıkları tazminatlarını alamamakta ya da eksik alıyor. Oysa kıdem tazminatı, iş güvencesinin temel dayanaklarından biri. İşçinin uzun yıllara dayanan emeğinin karşılığı olan kıdem tazminatı, yalnızca bireysel bir hak değil, aynı zamanda sosyal bir hak. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da kıdem tazminatının işçi lehine yorumlanması gerektiğini defalarca vurguladı’’ şeklinde konuştu.
İş Kanunu’nun ruhu işçiyi korumayı ve iş güvencesini sağlamayı esas alır
Yengil, ‘’Sorunların kaynağı yalnızca işverenlerin hukuka aykırı uygulamaları değil. İşçilerin haklarını bilmemesi veya bilse dahi yasal yollara başvurmaktan çekinmesi, hak kayıplarını artıran en önemli faktör. İşten çıkarılma korkusu, ekonomik sıkıntılar ve işveren baskısı, işçilerin çoğunu sessiz kalmaya itiyor. Ancak unutulmamalıdır ki işçinin hak araması, yalnızca bireysel bir talep değil, aynı zamanda toplumsal düzenin korunmasına hizmet eden bir mekanizma. İş Kanunu’nun ruhu da işçiyi korumayı ve iş güvencesini sağlamayı esas alır’’ ifadelerini kullandı.
Arabuluculuk mekanizmasının etkin kullanılması sağlanmalı
Sorunlarına çözümüne yönelik önerilerde bulunan Yengil, ‘’Öncelikle işçilerin bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Gaziantep Barosu’nun, sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının ortak bilinçlendirme kampanyaları yürütmesi, işçilerin haklarını öğrenmesi açısından elzem. İkinci olarak, arabuluculuk mekanizmasının etkin kullanılması sağlanmalı. İşçi alacakları ve işe iade davalarının büyük çoğunluğu arabuluculuk sürecinden geçiyor. Bu sürecin işçi lehine daha işlevsel hale getirilmesi, uzun süren yargılamaların önüne geçebilir’’ açıklamasında bulundu. Haber Merkezi