ANASAYFA arrow right Güncel

İşkence olgusu Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu oldu

İşkence olgusu Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu oldu
YAYINLAMA: 11 Aralık 2023 / 20.48
GÜNCELLEME: 11 Aralık 2023 / 21.05

İnsan Hakları Derneği Antep Şube Başkanı Av. Bahri Oğuz, “Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2023 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu oldu” ifadelerini kullandı.

 

İnsan Hakları Derneği Antep Şubesi, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü dolayısıyla Sivil Toplum Kuruluşlarının da katılımıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.

Türkiye, OHAL ile yönetiliyor

Oğuz, “Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetiliyor.  Bu durum ve süreç, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin terkedilmesine yol açtı. Böylelikle keyfilik ve belirsizlik kamusal/siyasal alanın asli unsurları haline geldi. Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidara erkini daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırma olanağı sağlıyor” açıklamasını yaptı.

Tüm ülke adeta işkence mekânı haline geldi

“6 Şubat depremleri sonrasında bölgede OHAL ilan edilmesi ve gözaltı süresinin uzatılması işkence yasağı ihlallerinde endişe verici bir artışa yol açtı” tespitinde bulunan Oğuz, “Özellikle son dönemde yetkililerin işkence yasağına aykırı söylemleri, başvurulan işkenceyi meşrulaştırmaya yönelik teşhir edici yöntemler dikkat çekici. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline geldi. Yakın tarihimizin en utanç verici insan hakları ihlallerinden biri olan insanlığa karşı suç niteliğindeki zorla kaçırma ve kaybetme vakalarının OHAL’in ilan edildiği 2016 yılından bu yana yeniden yaşanmaya başlaması son derece endişe verici” dedi.

Kötü muameleye maruz kalarak gözaltına alındılar

2023 yılının bir önceki yıl gibi toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl olduğunu sözlerine ekleyen Oğuz, “Yıl içinde her toplumsal kesimden kişi ve grup toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini mülki idare amirlerinin yasakları ve/veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda kullanamadılar. Hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray Meydanı’na çıkmak isteyen Cumartesi Anneleri/İnsanları, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararına karşın söz konusu yasak ve müdahaleler sonucu haftalarca işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalarak gözaltına alındılar” hatırlatmasını yaptı.

Örgütlenme özgürlük ve demokrasi için elzem olan temel insan haklarından biri

Örgütlenme özgürlüğünün, demokrasilerin işlemesi için elzem olan temel insan haklarından biri olduğuna dikkat çeken Av Oğuz, “Türkiye’de yurttaşlar, toplu olarak bir araya gelip eyleyemedikleri ve düşüncelerini açıklayamadıkları için örgütlenme özgürlüklerini de kullanamamakta, müşterek geleceklerini şekillendirmek üzere sivil ve kamusal alana örgütlü olarak katılamamaktadırlar. 2023 yılında insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alınmış, tutuklanmış, haklarında açılan davalar ile üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışılmış. Geçen yıl TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar sonrası başlayan sürecin Merkez Konsey üyelerinin mahkeme kararıyla görevden alınmasıyla sonuçlanması örgütlenme özgürlüğü bakımından endişe verici bir gelişme” diye konuşma yaptı.

İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı

İnsan Hakları Derneği Antep Şube Başkanı Av. Bahri Oğuz, konuşmasını şu kelimelerle bitirdi: “Türkiye uzunca bir süredir cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürülebilmelerini tümüyle imkansız kılan ağır insan hakları ihlali. Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme en çok kadınları, çocukları, mülteci ve sığınmacıları vuruyor. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli, kıdem tazminatı hakkına dokunulmamalı ve iş cinayetleri önlenmeli. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu eylem hakkı güvenceye alınmalı.”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *