Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, “UNESCO verilerine göre dünyada 5 bini yerli dili olmak üzere 7 binden fazla dil konuşuluyor. Ancak bu dillerin yüzde 40'ı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. UNESCO’ya göre, yüz yıl içinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacak durumda ise o dil tehlikede, bir dili konuşan hiç çocuk kalmamışsa o dil ölü olarak kabul ediliyor. UNESCO’nun Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre Türkiye’de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altında” dedi.
Anadilin çocuk üzerindeki etkisi ailesi ve çevresinden öğrendikleriyle doğru orantılı
Çocuklar açısından 0-6 yaş arasının, zekâ gelişiminin büyük oranda tamamlandığı, çevresiyle ilişkilerini algılamaya ve tanımaya hatta yorumlamaya başladığı dönem olarak bilindiğini kaydeden Parlakçı, “Zekâ gelişimi başarıyı anlayan ya da geliştiren özellikleri katılımla ilgili olmasına rağmen, bunun gelişimi yaşanılan çevrenin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısıyla ilgili. Bu aşamada çocuğun gelişiminde belirleyici olan aile yaşantısı. Okul öncesi dönemde çocuklar konuşma dili olarak öğrendiği tek dil olan anadilini kullanır. Anadilin çocuk üzerindeki etkisi ailesi ve çevresinden öğrendikleriyle doğru orantılı” açıklamasını yaptı.
“Anadilinde eğitim çocuğun ikinci dili öğrenmesini kolaylaştırmakta, ikinci dili öğrenmek de anadili geliştiriyor” diyen Parlakçı, “Anadilinde eğitim alabilen çocukların okuma, yazma, düşünme ve ifade becerilerinde olumlu gelişmeler kaydettiği biliniyor. Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan (Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Hollanda, ABD, Kanada, Belçika, Hindistan, G. Afrika) çift dilli eğitim programlarında iki dilli eğitimde dillerin birbirini besleyebildiği ve iki yönlü zenginleştirici bir aktarım yaratabildiği gözlendi” ifadelerine yer verdi.
Milyonlarca çocuk kendi anadillerinden koparıldı
21 Şubat Dünya Anadili Günü’nün, ülkemizde özellikle anadili Türkçeden farklı olan Arapça, Kürtçe, Lazca, Hemşince, Çerkezce vb. gibi milyonlarca çocuğun kendi anadillerinden koparıldığı ortamda kutlandığını kaydeden Parlakçı, “Anadilin kullanımının engellenmesi toplumun bireylerini değişik boyutta etkilese de, tartışmasız en fazla çevresi ile iletişimini anadili ile sağlayan çocukları etkiliyor. Gerek dilbilimi gerekse eğitim bilimleri açısından anadilinin pedagojik ve insanı boyutunun sürekli geri plana itilmesinin en acı sonuçlarını çocuklarımız yaşamakta, anadili resmi dilden farklı olan çocukların öğrenme becerilerinde iki yıl geri kaldığı görülüyor” şeklinde konuştu.
Eğitim İş Sendikası Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, konuşmasını şöyle tamamladı: “Eğitim hakkı, gerçek anlamda diğer hakların da güçlü biçimde yaşam bulması sağlandığında gerçek anlamını kazanıyor. Dolayısıyla eğitim biliminin temel ilkeleri ve uluslararası sözleşmeler yok sayılarak bir taraftan anadilinde eğitim hakkına yasak getirip, diğer taraftan eğitim hakkının karşılandığını iddia etmek sadece gerçekleri çarpıtmak anlamına geliyor.
Resmi dil dışındaki anadillerinin varlığına, yaşamasına ve öğrenilmesine karşı çıkmak, bir yönüyle eğitim biliminin en temel ilkesine karşı çıkmak, bilime meydan okumak anlamına geliyor.”