ANASAYFA arrow right Güncel

Ülkemizin geleceği açısından süt sektörünün sorunları çözülmeli

Ülkemizin geleceği açısından süt sektörünün sorunları çözülmeli
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 05.32
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 05.32
Ziraat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Abdülkadir Deniz, “2018 Süt Raporu’nu” değerlendirdi.
Ziraat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Abdülkadir Deniz, “2018 Süt Raporu’nu” değerlendirdi. Başta çiğ süt üreten çiftçiler olmak üzere bu sütü alıp işyerinde işleyen sanayicinin, esnafın ve tacirlerin birçok sorunla iç içe yaşadığını belirten Başkan Deniz, “Gerek insan sağlığı gerekse ülke ekonomisi açısından oldukça büyük öneme sahip olan süt sektörünün içerisinde bulunduğu bu sorunların ülkemizin geleceği açısından bir an önce çözümlenmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.
2018 yılı kişi başı içme
sütü tüketimi 41,5 kilogram
Ülkemizde 2018 yılı kişi başı içme sütü tüketiminin yaklaşık 41,5 kilogram olduğunun tahmin edildiğini söyleyen Deniz, kayıt dışılık oranının yüksek olduğunun altını çizdi. “Küçük ölçekli işletmelerde aileler gereksinimleri olan sütü kaynatıp içmektedirler. Yine işletmesi olup da çiğ sütü evlere dağıtanlardan ya da satın alıp bu işi yapanlardan alınan çiğ sütlerin ne kadarının ya da marketlerden ari hayvancılık işletmelerinin sütünü satın alanların bu sütlerin ne kadarını kaynatıp içtikleri, ne kadarını yoğurt, kefir, az da olsa peynir yaptıkları bilinmemektedir. Dolayısıyla bu konudaki istatistikler sadece kayıt üzerinden ve gerisi de tahmin üzerinden yapılmakta olup ne kadar sağlıklı olduğu konusunda kuşkular bulunmaktadır” dedi.
Kişi başına düşen yıllık peynir
tüketim miktarı 18,4 kilogram
Yine 2018 yılı kişi başına düşen yıllık peynir tüketim miktarının 18,4 kilogram olduğunun tahmin edildiğine dikkat çeken Deniz, “Ancak bu konuda da rakamların tahminden öte olmaması doğru bir ifadedir. Çünkü il/ilçe semt pazarlarında bidonlar içerisinde köy/sepet gibi değişik isimlerle taze ya da olgunlaşmış peynirler satılmaktadır. Bunlar çoğunlukla hayvancılık işletmesi sahipleri tarafından üretilip kendileri ya da pazarlarda pazarcı esnafı tarafından kayıt dışı olarak satılmaktadır. Yine mevsimlik çalışan mandıraların ürettikleri peynirlerin ne kadarının kayıtlı olduğu da şüphelidir. Ayrıca son yıllarda peynir benzeri taklit ürünlerin ve hileli peynirlerin satışı artan hayat pahalılığı nedeniyle oldukça fazlalaşmıştır” diye konuştu.
Kişi başı yoğurt tüketimi 30,6 kg
iken ayran tüketimi 18,4 kilogram
“Yine 2018 yılı kişi başı yoğurt tüketimi 30,6 kg iken ayran tüketimi 18,4 kg olarak hesaplanmıştır” diyen Deniz, “Tereyağı tüketimine bakıldığında, ülkemizde 2018 yılına ilişkin kişi başı yıllık tereyağı tüketiminin 1,78 kg’dır olduğu görülmektedir. Bu konuda da kayıt dışılık mevcuttur. Pazarlarda süslü-püslü tereyağları satılmaktadır. Bunların birçoğu kayıt dışı olup önemli bir kısmı da taklit ya da tağşiş tereyağı benzeri ürünlerdir. Birçoğuna margarin-patates püresi-renk maddeleri-aroma gibi yasak olan ürünler katılmakta ve tereyağı diye ucuz fiyattan satılmaktadır. Bu da önemli bir halk sağlığı problemini karşımıza çıkarmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
Kayıt dışı üretimin engellenmesi için
gerekli tüm yaptırımlar uygulanmalı
Türkiye’de süt sektöründe karşılaşılan sorunları ve bunlara ait çözüm önerilerini sıralayan Deniz, sektörde yoğun kayıt dışılığın hakim olduğunu hatırlatırken, “Modern teknoloji ile üretim yapan ve her aşamasında denetlenen kayıtlı sanayinin en büyük rakibi sağlık koşulları bilinmeyen ve denetlenemeyen merdiven altı üretimdir. Kayıtlı ve güvenilir firmalar ile kayıt dışı üretim yapan firmaların aynı pazarda yer almaları haksız rekabeti de beraberinde getirmektedir. Kayıt dışı üretimin engellenmesi için devlet, gerekli tüm yaptırımları uygulamalıdır. Burada geleneksel üretim yapan küçük üreticiler de kayıt ve hijyen koşulları düzeltilerek desteklenmelidir. Gelişmiş ülkelerde süt tüketiminin arttırılması bir sağlık sorunu olarak algılanmaktadır. Ülkemizde de sağlıklı nesiller yetiştirilmesi ve sütün stratejik önemine uygun politikalar geliştirilmelidir. Ülkemizde süt–et–hububat–şeker-tütün gibi geleneksel tarımsal hammaddeler ve bunların işlenmesinden elde edilen işlenmiş ürünler pazarındaki yabancılaşma/özelleştirmeler, ülke tarım sektöründe ve kırsal yaşamda olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Özel sektörün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yatırım ve üretimi riskli ve verimsiz bulduğu, bu nedenle bundan kaçındığı koşullarda gerçekleştirilen SEK, EBK ve YEMSAN özelleştirmeleri sonucu, bölgede işsizlik daha da tırmanmış, yaşam kalitesi gerilemiş, Doğu Anadolu’da hayvancılık çökerken, Güneydoğu Anadolu’da tarım hızla inişe geçmiştir. Bu tarımsal KİT’lerden Et ve Süt Kurumu yeniden faaliyete geçirilmiştir. Türkiye tarımının nüfusu besleyebilmesi, ihracat yapabilmesi ve gıda egemenliğini sağlayabilmesi için bu tür yapılara gereksinim bulunmaktadır. Bu yapılarla birlikte kooperatif üyelerine daha çok destek verilerek üreticilerin ilçe bazlı kooperatif çatısı altında örgütlenmeleri sağlanmalıdır. Hayvan ıslahı faaliyetlerinin ürünü olan nitelikli damızlık üretiminde ciddi ilerleme sağlanamamıştır. Burada genetik ve çevresel ıslah çalışmalarının bir arada yürütülememesi, ülke kaynaklarına yeterli özenin gösterilmemesi, üreticilerin örgütlenememesi gibi unsurlar etkili olmuştur. Islah çalışmalarına önem verilerek, bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı, Damızlık Birlikleri, Kooperatifler, Veteriner Hekim Odaları, Veteriner Hekim Birlikleri ve konunun uzmanları verimliliği arttırıcı ortak çalışma içerisinde olmalıdırlar. Damızlık konusunda yapılacak olan bu çalışmalar ülkemizin damızlık, canlı hayvan ve karkas ithalatını önce azaltarak sonra da sonlandırarak yüz milyonlarca doların ülke dışına çıkışını engelleyecektir” diye açıklamada bulundu.
Süt toplama ağı ve soğuk
zincirin alt yapısı oluşturulmalı
Ziraat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Abdülkadir Deniz, konuşmasına şu cümlelerle devam etti: “Üreticilerimiz gerek hayvan besleme gerekse bakım/sağlık konularında gerekli bilgi birikimine sahip değillerdir. Büyük baş hayvanlarımızın süt verimleri gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. Ayrıca ülkenin hayvancılık potansiyelini etkileyen önemli konulardan biri olan buzağı kayıplardır. Süt hayvancılığı yapan işletmeler, ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler tarafından sürekli bir şekilde denetleyip eğitilmedikçe ve bu işletmeler devlet desteğinden daha çok pay almadıkça bu sorunların ortadan kalkması mümkün değildir. Bu amaçla üniversitelerin ilgili bölümleri ile bu konularda işbirliği yapılarak belli bölgelere örnek model olacak eğitim çiftlikleri kurulmalıdır. Bu çiftliklerde dönemler halinde hayvan bakıcıları eğitime tabi tutularak sertifika almaları ve bölgedeki konu ile ilgili fakülte/yüksekokul öğrencilerine uygulamalı eğitim verilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca kooperatifler tarafından oluşturulacak ortak kullanımlı makine parkı, küçük üreticilerin hizmetine sunularak, ekipman desteği verilmelidir. Süt endüstrisinde çok önemli bir yeri olan ve temel birimi teşkil eden soğuk zincir ve süt toplama ağı ülkemizde son yıllarda büyük ilerleme kaydedilmesine rağmen henüz yeterli seviyede bulunmamaktadır. Sütün toplanması ve taşınması aşamasında meydana gelen kayıpları önlemek için gerekli olan süt toplama ağı ve soğuk zincirin alt yapısı oluşturulmalıdır. Bunun için üreticilere kooperatifler üzerinden gerekli destekler sağlanmalıdır. Gerek gıda güvenliği gerekse yüksek üretim maliyetleri sebebiyle ihracat olanaklarımız oldukça kısıtlıdır. Dış ticarette yeni pazarlar elde etmek için özellikle geleneksel ürünlerimizin üretimi desteklenmelidir.” Hüseyin Karataş
Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *