ANASAYFA arrow right Güncel

Yakınlaşma iki tarafın hem zaferi hem mağlubiyeti

Yakınlaşma iki tarafın hem zaferi hem mağlubiyeti
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.01
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.01
Orta Doğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Dilek, İran ile ABD arasındaki düşmanlığı boyutlarına, “İran ve ABD düşmanlığı tek celsede boşayamaz” sözleriyle dikkat çekti
İran ve ABD arasında geçtiğimiz 35 yılda süregiden husumetin yapısallaştığını söyleyen Zirve Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Orta Doğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Dilek, “Bu düşmanlığın aniden sonlandırılmasının başka çatışma olasılıklarının belirmesine neden olabileceğine inanmaktadır. Ona göre, “Ruhani ve Obama’nın seçilmesiyle iki ülkenin geçirdiği iç politik dönüşüm doğrudan çatışma riskinden tarafları kurtarabilirse de, bu iki liderin ikisi de bu düşmanlığı tek celsede boşayacak imkandan yoksun” diye konuştu.

İran ve ABD arasındaki yakınlaşmanın paradoksal biçimde iki tarafın da zaferi ve mağlubiyeti biçiminde yorumlanabileceğinin altını çizen Dilek, “İran uzun zamandır Çin ve ABD arasındaki 1979 antlaşmasına benzer bir uzlaşıyı arzu etmekte ve stratejik tanınma noktasına bu müzakereler ile gelmiş gibi. Öte yandan ABD, İran gibi nükleer teknolojiyi kendi varlığı ile koşut gören bir ülkeden belirli tavizler kopardı ve en önemlisi kendisini de içeri çekebilecek bir çatışma ihtimalini en azından öteledi” dedi.

Ruhani daha esnek olduğu için seçldi
Dilek, Ruhani’nin 2013 yılındaki başkanlık seçimlerini en yakın rakibinin 30 puan önünde tamamladığını belirterek, “Ruhani, bariz biçimde diğer adaylardan seçmen tarafından ayrı yere konulmuş bir lider. Onun seçilmesi, ABD ile sürdürülen ilişkilerde daha esnek veya faydacı bir çizgi takip edilmesini isteyenlerin de galibiyeti biçiminde yorumlanmalı. Öte yandan, güttüğü siyasal çizgi reformist olmaktan ziyade, gelenekselci ve yenilik arayan iki kanadın arasında bir yerdedir. Verdiği siyasal mesajlar da keza İran’daki birlik arayışının, Ahmedi Nejat’tan sonra, yeniden inşasına yönelik.” diye konuştu.


Obama da müzakereci kimliği nedeniyle kazandı
“ABD ile müzakereyi baz alan bir çizginin takip edilmesi onun seçim stratejisinin en önemli unsurudur” diyen Dilek, “Onun bakış açısından Batı ile müzakere pasiflik de değildir teslimiyet de değildir. ‘Batı ile müzakere masasına oturmaktan korkmayan bir İran,’ mesaj olarak, hem sermayedar kesimin hem de İranlı orta sınıfların geniş desteğini almıştır” dedi. Dilek İran-ABD yakınlaşmasının, İranlılara öfke yerine umut verebilen bir siyasal liderin iktidarı ile çakıştığını hatta ondan kaynaklandı söyledi. Dilek, “İran’daki dönüşüme benzer bir dönüşüm Barak Obama’nın 2008 yılında seçilmesi ile ABD’de de yaşanmıştır. Tıpkı Ruhani gibi Obama da daha radikal rakipleri karşısında pragmatist ve müzakereci bir lider profili çizmiş, bu çizgisi onun Cumhuriyetçiler önündeki seçim zaferinin en önemli nedeni olmuştu.

Obama’nın çizgisi Brezinski’ye paralel gidiyor
Z. Brzezinski, 1993 yılında kaleme aldığı meşhur kitabında, İran’ın varolduğu bir Ortadoğu’da ABD egemenliğinin kumun üzerine inşa edilmiş bir kale kadar zayıf olacağını söylemişti. Öte yandan, Brzezinski İran ile sürdürülen jeopolitik rekabetten ABD’nin bir çıkarının olmayacağına da işaret eder aynı eserinde. Bu haliyle onun önerdiği dış politika esprisi realisttir: Çünkü İran’ın Rusya’ya ve Çin’e çok yaklaştıracak bir çatışma ortamından ABD sadece zararlı çıkacaktır. Bu çatışmanın ana mihveri nükleer silahlanma dahi olsa. Obama’nın İran konusunda benimsediği çizgi büyük oranda Brzezinski’nin çizdiği rotaya paralel gitmektedir.”
Mollaların İran ekonomisi
üzerinde kurduğu tekel zayıflıyor

Dilek, İran açısından normalleşmeye gidebilecek bu adımların en önemli tehlikesinin gene aslında ‘normalleşme’ teriminde olduğu görüşünde: “Düşman kabul edilen bir ülkeyle diplomatik yakınlaşma İran’ın dayandığı ideolojik payandanın kırılması demek. Dahası ekonomik dışa açılma, Mollaların İran ekonomisi üzerinde kurduğu tekelin de zayıflaması anlamına geliyor. Bu iki faktör İran-ABD yakınlaşmasının iç politikadan doğan olağan sınırlarıdır. ABD açısından da yakınlaşma siyasetinin doğuracağı olumsuz pek çok yan etki mevcut. Bunlar arasında en başta geleni ise Washington’un bölgesel müttefikleri olan Suudi Arabistan’ı ve İsrail’i kendisinden uzaklaştırma ihtimalidir. Çünkü ABD’nin bölgesel varlığını bu ülkelerin talep etme gerekçelerinin başında, ABD’nin İran’ı dengeleme konusunda oynadığı önemli rol geliyor.” Cihan Ölmez



Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *