Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1. Protokolü’nün 2. maddesi şöyledir: “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dinî ve felsefi inançlarına göre yapılması haklarına saygı gösterir.”
Eğitim Sen Gaziantep Şubesi, “Kamusal, parasız, laik, bilimsel ve anadilde eğitim” için imza kampanyası başlattı. Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Faruk Koç, imza kampamyası nedeniyle yaptığı açıklamada, “Öğrencilerin eleştirel bir zihinsel yapı ile mi, yoksa kendilerine verilen bilgiyi aynen ezberleyerek kabul etmeye hazır olacakları bir eğitim yapısı ile mi yetiştirilecekleri sorusu önemlidir. Hiçbir toplum tamamen aynı inancı paylaşan insanlardan oluşmadığına göre, tüm inançlara aynı mesafede bulunması gereken devletin sadece bir mezhebin ya da dinin eğitimini zorunlu ya da seçmeli olarak vermesi aynı derecede yanlış bir uygulamadır” dedi..
Koç, “Sorunun, laiklik, din ve vicdan özgürlüğü açısından çözümü açıktır ve dünyanın pek çok ülkesinde de örnekleri uygulanmaktadır. Devlet, bütün dinlere ve inanmayanlara eşit mesafede durmalıdır. Nüfus kâğıdında din hanesi bulunmamalıdır. Hiçbir resmi işlemde kimseye dini ve inancı sorulmamalı, bir dine inananlar ibadetlerini istedikleri gibi yapmalı, hiçbir inanca karşı ayrımcı uygulama yapılmamalıdır. Bu nedenle, zorunlu-seçmeli din dersleri kaldırılmalıdır” diye konuştu.
İnsan hakları, demokrasi ve
özgürlük bilinci yükseliyor
“Bugün dünyanın bütün ülkelerinde insan hakları, demokrasi ve özgürlük bilinci yükseliyor” diyen Koç, “Farklı dillerin, kültürlerin, renklerin aynı haklardan eşitçe yararlanması anlayışı gelişiyor. Devlet eliyle birey ve toplum inşası reddediliyor. Ekonomide ve sosyal hayatta adalet vazgeçilmez ölçüt oluyor. İnsanlığın gelişmesi özgür, eşit, demokratik bir eğitim anlayışıyla herkesin ulaşabileceği, kamusal, parasız, laik, bilimsel ve anadilinde bir eğitim programıyla mümkündür. Eğitimde ayrımcılığın ve dayatmaların olmaması, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve herkesin anadilinde eğitim alma hakkına kavuşmasını istiyoruz” talebinde bulundu.
Bir toplumun ana dilde eğitim
hakkı ana sütü gibi helaldir
Koç, açıklamasında, “Bir toplumun ana sütü gibi helal olan diliyle eğitim istemesine, bu toplum üzerinde kültürel soykırımcı sömürgecilik uygulayan devletin Başbakan’ı ‘Asla kabul etmeyiz’ diyor. Başka bir halkın anadili hakkında hüküm verme hakkını kendinde görüyor. Bu bir trajedidir. Türkiye şimdiye kadar kültürel soykırım suçu işlemiş ve bu suçu işlemeye devam ediyor. Kültürel soykırım da fiziki soykırım kadar ağır bir suçtur. Anadilinde eğitim kesinlikle gündemimizde yok...” açıklaması müzakere ve çözüm ruhuyla da hiçbir şekilde bağdaşmayan bir tutumdur” dedi.
Zorunlu din dersi uygulaması
devletin inançlara saygsızlığıdır
Anayasa’nın 24. maddesine göre, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, yıllardır ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında bulunduğunu hatırlatn Ömer Faruk Koç, “Zorunlu din dersi uygulaması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmasına neden olduğu gibi, devletin dinler karşısında tarafsız kalmamasına, ağırlıklı olarak tek bir mezhebi öğreterek bütün dinsel inançları eşdeğer görmemesine yol açmaktadır. Eğer din dersinde bir din veya mezhep esas alınıp, bunların benimsetilmesine yönelik bir din eğitimi herkese dayatılıyorsa ve bu öğreti çocukların geleceğini belirleyen sınavlara konu oluyorsa, bu ülkede din ve vicdan özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir” şeklinde konuştu.
Tüm farklılıkların birbiriyle
eşit olduğu bir eğitim anlayışı
Anadilinde eğitim, zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi toplumsal talepleri göz ardı eden AKP`nin amacının her açıdan tek tip yurttaş yetiştirmek olduğuna dikkat çekerken de “Ancak, 12 Eylül Anayasası`nın dayatmacı, baskıcı, eşitsizlikçi ve özgürlükleri kısıtlayan yapısını dahi aşan bu uygulamalara sessiz kalacağımız, bu politikalara boyun eğeceğimizi sananlar büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çünkü biz Eğitim Sen olarak, tüm farklılıkların birbiriyle eşit olduğu, ayrımcılığın, ötekileştirmenin olmadığı bir eğitim hizmetini ve yaşamı örgütlemek için varız” dedi.
Eğitimde ‘müşteri’ bilinci değil
yurttaşlık bilinci geliştirilmelidir
Düzenlenen imza kampanyasında, Eğitim Sen’in talepleri şöyle sıralandı: “Eğitim bir insan hakkıdır. Eğitim hakkından herkesin eşit, parasız ve kendi anadilinde eğitim yapması hakkından yararlanması sağlanmalıdır…Eğitim politikaları iktidarı siyasal hedefleri ve piyasa ihtiyaçlarına göre değil, bilimsel veriler, toplumsal ihtiyaçlar ve halkın talepleri gözetilerek sunulmalıdır…Eğitimde ‘müşteri’ bilinci değil, yurttaşlık bilinci geliştirilmelidir...Eğitim hizmetlerinin sunumunda proje temelli, piyasacı ve stratejik planlama değil, demokratik planlama yapılmalıdır…Zorunlu din dersi uygulamasına son verilmeli, farklı dil, din ve kültürlere yönelik ayrımcı uygulamalara son verilmelidir. Demokratik, laik ve bilimsel eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.”
Eğitim Sen Gaziantep Şubesi, “Kamusal, parasız, laik, bilimsel ve anadilde eğitim” için imza kampanyası başlattı. Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Faruk Koç, imza kampamyası nedeniyle yaptığı açıklamada, “Öğrencilerin eleştirel bir zihinsel yapı ile mi, yoksa kendilerine verilen bilgiyi aynen ezberleyerek kabul etmeye hazır olacakları bir eğitim yapısı ile mi yetiştirilecekleri sorusu önemlidir. Hiçbir toplum tamamen aynı inancı paylaşan insanlardan oluşmadığına göre, tüm inançlara aynı mesafede bulunması gereken devletin sadece bir mezhebin ya da dinin eğitimini zorunlu ya da seçmeli olarak vermesi aynı derecede yanlış bir uygulamadır” dedi..
Koç, “Sorunun, laiklik, din ve vicdan özgürlüğü açısından çözümü açıktır ve dünyanın pek çok ülkesinde de örnekleri uygulanmaktadır. Devlet, bütün dinlere ve inanmayanlara eşit mesafede durmalıdır. Nüfus kâğıdında din hanesi bulunmamalıdır. Hiçbir resmi işlemde kimseye dini ve inancı sorulmamalı, bir dine inananlar ibadetlerini istedikleri gibi yapmalı, hiçbir inanca karşı ayrımcı uygulama yapılmamalıdır. Bu nedenle, zorunlu-seçmeli din dersleri kaldırılmalıdır” diye konuştu.
İnsan hakları, demokrasi ve
özgürlük bilinci yükseliyor
“Bugün dünyanın bütün ülkelerinde insan hakları, demokrasi ve özgürlük bilinci yükseliyor” diyen Koç, “Farklı dillerin, kültürlerin, renklerin aynı haklardan eşitçe yararlanması anlayışı gelişiyor. Devlet eliyle birey ve toplum inşası reddediliyor. Ekonomide ve sosyal hayatta adalet vazgeçilmez ölçüt oluyor. İnsanlığın gelişmesi özgür, eşit, demokratik bir eğitim anlayışıyla herkesin ulaşabileceği, kamusal, parasız, laik, bilimsel ve anadilinde bir eğitim programıyla mümkündür. Eğitimde ayrımcılığın ve dayatmaların olmaması, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve herkesin anadilinde eğitim alma hakkına kavuşmasını istiyoruz” talebinde bulundu.
Bir toplumun ana dilde eğitim
hakkı ana sütü gibi helaldir
Koç, açıklamasında, “Bir toplumun ana sütü gibi helal olan diliyle eğitim istemesine, bu toplum üzerinde kültürel soykırımcı sömürgecilik uygulayan devletin Başbakan’ı ‘Asla kabul etmeyiz’ diyor. Başka bir halkın anadili hakkında hüküm verme hakkını kendinde görüyor. Bu bir trajedidir. Türkiye şimdiye kadar kültürel soykırım suçu işlemiş ve bu suçu işlemeye devam ediyor. Kültürel soykırım da fiziki soykırım kadar ağır bir suçtur. Anadilinde eğitim kesinlikle gündemimizde yok...” açıklaması müzakere ve çözüm ruhuyla da hiçbir şekilde bağdaşmayan bir tutumdur” dedi.
Zorunlu din dersi uygulaması
devletin inançlara saygsızlığıdır
Anayasa’nın 24. maddesine göre, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, yıllardır ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında bulunduğunu hatırlatn Ömer Faruk Koç, “Zorunlu din dersi uygulaması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmasına neden olduğu gibi, devletin dinler karşısında tarafsız kalmamasına, ağırlıklı olarak tek bir mezhebi öğreterek bütün dinsel inançları eşdeğer görmemesine yol açmaktadır. Eğer din dersinde bir din veya mezhep esas alınıp, bunların benimsetilmesine yönelik bir din eğitimi herkese dayatılıyorsa ve bu öğreti çocukların geleceğini belirleyen sınavlara konu oluyorsa, bu ülkede din ve vicdan özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir” şeklinde konuştu.
Tüm farklılıkların birbiriyle
eşit olduğu bir eğitim anlayışı
Anadilinde eğitim, zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi toplumsal talepleri göz ardı eden AKP`nin amacının her açıdan tek tip yurttaş yetiştirmek olduğuna dikkat çekerken de “Ancak, 12 Eylül Anayasası`nın dayatmacı, baskıcı, eşitsizlikçi ve özgürlükleri kısıtlayan yapısını dahi aşan bu uygulamalara sessiz kalacağımız, bu politikalara boyun eğeceğimizi sananlar büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çünkü biz Eğitim Sen olarak, tüm farklılıkların birbiriyle eşit olduğu, ayrımcılığın, ötekileştirmenin olmadığı bir eğitim hizmetini ve yaşamı örgütlemek için varız” dedi.
Eğitimde ‘müşteri’ bilinci değil
yurttaşlık bilinci geliştirilmelidir
Düzenlenen imza kampanyasında, Eğitim Sen’in talepleri şöyle sıralandı: “Eğitim bir insan hakkıdır. Eğitim hakkından herkesin eşit, parasız ve kendi anadilinde eğitim yapması hakkından yararlanması sağlanmalıdır…Eğitim politikaları iktidarı siyasal hedefleri ve piyasa ihtiyaçlarına göre değil, bilimsel veriler, toplumsal ihtiyaçlar ve halkın talepleri gözetilerek sunulmalıdır…Eğitimde ‘müşteri’ bilinci değil, yurttaşlık bilinci geliştirilmelidir...Eğitim hizmetlerinin sunumunda proje temelli, piyasacı ve stratejik planlama değil, demokratik planlama yapılmalıdır…Zorunlu din dersi uygulamasına son verilmeli, farklı dil, din ve kültürlere yönelik ayrımcı uygulamalara son verilmelidir. Demokratik, laik ve bilimsel eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.”