“Tarımda girdi fiyatlarının hızla yükselmesi, piyasaların belirsizliği, üreticiyi üretemez alın terinin karşılığını alamaz duruma getiriyor. Büyükşehir belediyeleri tarımlarını, çayırları, meraları ve doğal kaynakları titizlikle korumalı ve betonlaşmasına engel olmalı”
CHP Adana Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, “Çiftçimizin ve tarım sektörünün bankalara olan borçları 150 milyar liraya çıktı. Çiftçilerin piyasalara olan borcuyla birlikte toplam borcu 185 milyar lirayı aştı. Tarım sektöründe çiftçinin zamanında ödeyemediği borç miktarı 5 milyar liraya ulaştı” tespitini yaptı.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Eski Başkanı Prof Dr. Cemal Taluğ oturum başkanlığındaki panele CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, CHP Parti Meclis Üyesi Doç Dr. Gökhan Günaydın, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Av. Ferit Belgin ve kentin STK temsilcileri katıldı.
Çiftçi borçlarını yapılandırın 5 yıl öteleyin, faizleri silin
Barut, “Tarım Kredi Kooperatifine olan çiftçi borcu 10 milyar liranın üstündü. Çiftçimiz borçlarını ödeyemediği için borç takibi ve icra kıskacına alınırken Ziraat Bankası bir avuç yandaşa milyarlarca lira kredi veriyor. Çiftçi borçlarını yapılandırın, 5 yıl öteleyin, faizleri silin derken bunlar evlere şenlik adımlar atıp göz boyamaya çalışıyor” şeklinde konuştu.
19 yıllık AKP iktidarı sürecinde Türkiye'nin yerel ve bölgesel ölçekte geleneksel tarımsal yapısının zayıflatıldığını ve ülkemizin tarımda net ithalatçı konumuna düşürüldüğünü söyleyen Barut, “AKP'nin 2003-2020 döneminde tarımsal ihracat 83 milyar dolar olurken ithalatımız ise 114 milyar dolara ulaştı. Aradaki fark ise 31 milyar dolar. Yani ülkemizin fazladan 31 milyar doları yabancı ülkelere ve çiftçilere aktarıldı” diye konuştu.
2,8 milyon olan çiftçi sayısı 2 milyona kadar geriledi
Çiftçilerin tarımdan uzaklaştığına dikkat çeken Barut, “2002'de 2,8 milyon olan çiftçi sayısı, bugün 2 milyona kadar geriledi. Yani maliyetlerin altında ezilen, ürettiğinden kazanamayan çiftçi tarımdan kaçıyor. Çukurova denince akla pamuk gelir. Ülkemizde pamuk ekim alanları 1998-1999 döneminde 757 bin hektardı. AKP iktidarı ile birlikte çiftçinin tarımdan hızla uzaklaşmaya başladı, pamuk ekim alanları bu sezon 360 bin hektara kadar geriledi. Buna karşın Türkiye'nin pamuk ithalatı ise sürekli arttı. Geçen sene 1,1 milyon ton pamuk ithal edildi. 1,7 milyar dolar ithalata para gitti. AKP iktidarı döneminde pamuk ithalatına 24 milyar dolar para harcandı. Bakın yıllık buğday ithalatımız 10 milyon tonu aştı. Yazık değil mi?” sorusunu sordu.
Tarımı da ülkemizi de bu karanlıktan kurtarmalıyız
CHP Adana Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, konuşmasını şu cümlelerle sonlandırdı: “Ne yazık ki bu üretim odaklı ekonomi modeli yıllar içinde tüketim odaklı bir modele evrildi. Ülkemiz tarımda da net ithalatçı hale getirildi. AKP'nin rant, talan ve ithalat sevdası yüzünden tarımda çöküş yaşandı. Biz AKP'nin yapmadığını yapmalı, bu yolla tarımı da ülkemizi de bu karanlıktan kurtarmalıyız. Tarımda ulusal, sürdürülebilir, planlı, üretim esaslı, üretene destek verilen bir paradigmayı hâkim kılmalıyız. Üreticiden ziraat mühendisine, bu işe kafa yoran bilim insanlarından değerli akademisyenlerimize bu işler için yeterli insan birikimimiz var. Ülkemizin örnek alınacak tarımsal üretimle ilgili engin bir deneyimi var. Gelişen çağ ve teknolojinin imkanlarıyla bu sorunlar aşılmaz değil.”
Topraklarımızı, üretim yerlerimizi ve meralarımızı kaybediyoruz
Tarımın stratejik, planlanması ve korunması gereken bir sektör olduğunu ifade eden TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Ülkemizde en önemi sorunlardan biri tarım ve mera alanlarının yerel yönetimlerin etkisiyle imara açılması. Öncelikle topraklarımızı, üretim yerlerimizi ve meralarımızı korumalıyız. Bu da ülke genelinde arazi kullanım planlamasını gerektiriyor” dedi.
Suiçmez, “Buğday da dahil olmak üzere birçok üründe kendimize yetmiyoruz. Yetemeyince yurt dışından alıyoruz. Birçok hizmet geçmişte köy hizmetleri tarafından yapılıyordu, ama kapatılınca yetkileri il özel idarelerine verildi. İl Özel İdaresi bu hizmetleri veriyor, ama yeterli değil. Büyükşehir Belediyelerine tarım ile ilgili yetkiler verilmesi sonrasında bazı büyükşehir belediyeleri somut görünür adımlar atmaya başladı. Bunlar önemli gelişmeler lakin 30 büyükşehir belediyesi 30 ayrı Tarım ve Orman Bakanlığı gibi çalışmamalı. Büyükşehir Belediyeleri ile merkezi idarenin görevleri tam olarak tanımlanmalı ve büyükşehirler merkezi idarenin rakibi değil, tamamlayanı olmalı. Yerel yönetimlerin yaptığı model çalışmaları önemsiyoruz ancak gerek arazi kullanım planlaması gerek tarımsal üretim planlaması gerek desteklerin yeterliliği gerekse girdi maliyetlerinin düşürülmesinin Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görevi olduğu unutulmamalı” ifadelerini kullandı.
Girdi maliyetlerinin artması üreticiyi üretemez alın terinin karşılığını alamaz duruma getiriyor
‘Merkezi hükümetin ve yerel yönetimlerin her alanda olduğu gibi tarım alanında da birlikte çalışmalılar, ancak bu yapılamıyor’ diyen CHP Parti Meclis Üyesi Doç Dr. Gökhan Günaydın, “Tarımda girdi fiyatlarının hızla yükselmesi, piyasaların belirsizliği, üreticiyi üretemez alın terinin karşılığını alamaz duruma getiriyor. Büyükşehir belediyeleri tarımlarını, çayırları, meraları ve doğal kaynakları titizlikle korumalı ve betonlaşmasına engel olmalı. Artan girdi maliyetlerini dengeleyecek bir politikaya sahip olunmalı. Özellikle üreticiye hibe olarak fide, tohum ve damızlık hayvan desteği verilmeli ve üretilen ürünlere pazar oluşturulmalı” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye, her yıl tarım ve gıda ithalatına 10 milyar dolar para ödüyor
Günaydın, “1980 yılında ülkenin 44 milyon nüfusu varken, şu anda 84 milyon nüfusu var. 40 yılda 40 milyon nüfus artmış. Aynı zaman dilim içerisinde 37 milyon dönüm alan tarım alanı olmaktan çıktı. Para kazanılmadığından terk edilen alanların yanı sıra imara açılarak betonlaştırılan alanlarda var. Türkiye, her yıl tarım ve gıda ithalatına 10 milyar dolar para ödüyor. Eğer kentleri ovalara doğru yayarsanız, tarım alanlarını konut ve sanayi alanına dönüştürürseniz, bir süre sonra yiyecek ekmek bulamazsınız. Merkezi hükümetin bu alandaki vahşi politikaları memlekete çok zarar veriyor. Bu politikaların bir an önce akla dayalı, rasyonel, tarım ve doğal kaynaklara saygı gösteren bir anlayışa dönülmeli” açıklamasını yaptı. Hüseyin Karataş