Gaziantep Adliyesi İdare Kurulu Başkan Vekili ve BES Şube Sekreteri Ahmet Polat, AB’ye hazırlanan Türkiye’de birçok kurum ve kuruluş gibi adliyelerin de son derece ilkel ye yetersiz koşullarda hizmet verdiğini belirterek, mevcut adli yapı ile Türkiye’nin AB’de patır patır döküleceğini söyledi. Bina, personel, araç gereç yanında, kanunlar ve yargıçlarıyla yargı sisteminin tıkanma sürecinde olduğuna dikkat çeken Polat, “Yargı sistemimiz AB’ye hazır değil” diye konuştu.
Adliyelerin iş yapamaz duruma geldiğini söyleyen Polat, “Adliyeler olması gereken personelin yüzde 4O’ı ile hizmet veriyor. Personel eksiği kurumun kanayan bir yarası. Türkiye genelinde 72 bin tane zabıt katibi olması gerekirken, şu anda 50 bin zabıt katibi görev yapıyor. Bu nedenle işlemler gecikiyor, aksıyor, hantallık artıyor. Araç-gereç, çağın teknolojisinden uzak ve ilkel. Örneğin Gaziantep Adliyesi’nde Osmanlı döneminden kalma daktilolar var. Arşivleme sistemi sağlıksız. Geriye dönük bir dosyaya ihtiyaç olsa 15-20 gün sonra ancak netice alabilirsiniz. Bugün bir muhasebe bürosu bile son sistem bilgisayarla donatılırken Adliyelerin durumu gülünç halde. Mevcut araç gereç, bina, personel ve kanunlarla halka ivedi hizmet verebilmek veya yargıçların sağlıklı karar vermesi çok zor” dedi.
Ülkemizde geçmişte birçok demokratik açılımların uygulamasında sıkıntılar yaşandığını vurgulayan Polat, halkın ve yetkili organların yeniliğe alışması ve hazmetmesinin çok zor ve sıkıntılı olduğunu kaydetti. Yeniliklerin bazı kesimler tarafından kolay sindirilemediğini söyleyen
Ahmet Polat sözlerine şöyle devam etti: “Toplumun eğitim düzeyi çok düşük. Yenilikleri kolay hazmedemiyoruz. Özellikle bu durum CMUK’ta yaşandı. CMUK çıktığında bazı kesimler tepki gösterdi. Oysa bu ciddi bir demokratik açılımdı. Son derece olumlu ve iyi bir düzenlemeydi. Halk uygulamadaki farkı görerek zaman içerisinde düzenlemeyi sindirdi. O nedenle bugün AB uyum yasaları çıksa bile iki yıl gibi bir sürede bunları tam olarak uygulamamız mümkün değil. Bu bir süreç meselesidir. Avrupa da bunu görerek 2004 tarihini verdi. Bence doğrusu buydu. Türkiye, Kopenhag kriterlerinin TBMM’de yasallaşmasıyla değil, yaşamda uygulanmasıyla samimi olup olmadığını göstermek zorunda. O samimiyeti gördükten sonra 2004'te Avrupa’nın bizi dışlaması mümkün değil. Çünkü 70 milyonluk bir pazarız. Avrupa bu işe pazar olarak bakıyor. Ama Avrupa kapitalizm pazarlığını da sorunsuz istiyor. İşin sosyal ve siyasal boyutunun yanı sıra ekonomik boyutu da var. Türkiye’nin şu anda GSMH 150 milyar dolar gözüküyor. Bugün en kötü Avrupa ülkesi 1 trilyon dolar GSMH’ye sahip. Türkiye’yi kabul etmesi elbette mümkün değil. Avrupa Birliği için Türkiye üzerine düşeni bu saatten sonra yapmalı.”