Sözleri Sabah’ta yer aldı ve Sermet Atay gazetemiz ve kendisi aleyhine dava açınca, mahkemeye çıkıp, “Ben böyle bir şey söylemedim” diye yalana başvurdu. Son duruşmada verdiği ifade ise daha da ilginçti. Feyzullah Yıldırır, 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde önceki gün yapılan duruşmada hakime, “Bu gazete ile Sermet Atay arasında husumet söz konusu. Zaten Sermet Atay gazetenin yazarını dövdürdü” dedi.
13 Ekim 2001 tarihinde gazetemiz bürosunu arayan Cemal Altunbaş, 14 Ekim Pazar günü Bağevinde partililere bir yemek vereceğini belirtip, bu yemeğe yalnızca Sabah’tan bir temsilci davet ettiğini bildirdi. Bu tarihten kısa bir süre önce DYP Genel Merkezi il ve ilçe örgütlerini feshederek, il başkanı olan Cemal Altunbaş’tan da istifasını istemişti. Altunbaş’ın yerine DYP İl Başkanlığı’na Av. Sermet Atay getirildi. Cemal Altunbaş’ın bağevinde 150 civarında partiliye verdiği yemek de yeni yönetime karşı eski yönetimin ortak bir tavrı niteliğini taşıyordu.
14 Ekim 2001 Pazar günü Cemal Altunbaş’ın bağevindeki yemeğe, Sabah’ı temsilen arkadaşımız Bekir Şahin katıldı ve oradaki konuşma ve izlenimlerini ertesi gün yayımlanan Sabah Gazetesi’nde aynen yansıttı. Feyzullah Yıldırır’ın Sabah sütunlarına yansıyan konuşmasının bir bölümü aynen şöyleydi: “Soruyorum, şu partide Sermet Atay’ın dışında soyadı Atay olan tek kişi gösterebilir misiniz? Hayır. Böyle biri kalkıp benim aleyhimde konuşuyor ve partiye il başkanlığı yapacak. Sen kim oluyorsun da çıkıp basına benim aleyhimde açıklama yapıyorsun? Ben yaşlanmışım. Sana ne benim yaşlılığımdan. Niye ben avrat mıyım da benim yaşımla uğraşıyorsun. Ulan p.... Sen Ayvaz’la geldin bu partiye. Kaç yıllık geçmişin var senin bu partide...”
Sabah, yayın ilkeleri gereği, ‘p’ ile başlayan kelimeyi nokta şeklinde belirtmekle yetindi. Ertesi gün gazete büromuza arayan DYP İl Başkanı Sermet Atay, gazetede haberi görünce Feyzullah Yıldırır’ı aradığını belirterek, “Feyzullah Bey, ben böyle bir şey söyledim diyor. Bu sözler size aitmiş. O nedenle dava açacağım” dedi. Biz de kendisine, “Biz yalnızca orada söylenenleri aktardık. Dava açmak yasal hakkınızdır. Herhalde Feyzullah Bey de çıkıp sözlerini inkar edecek değil” dedik. Daha sonra Sermet Atay söylediği gibi gazetemiz ve Yıldırır aleyhine dava açtı.
Haberin yayımlandığı gün, Cemal Altunbaş da gazetemizi aradı ve “Feyzullah Bey, p... dediğini hatırlamıyor. Sizi bir ziyaret edeceğiz” dedi. Bir süre sonra Feyzullah Yıldırır ile birlikte gazete büromuza geldi. Yıldırır, gazete büromuzda' aynen şunları söyledi: “Ben bir hukukçuyum. Sermet bu konuda aleyhimize bir dava açarsa mahkeme bizi mahkum eder. Bir de partide bu söz biraz tepki yarattı. Sizden ricam, bu gerginliği gidermek için gazetenizde benim ağzımdan öfke ile böyle bir söz sarf ettiğimi pek hatırlamıyorum şeklinde bir haber yapmanız” dedi.
Bağevindeki konuşmasında, karşısında oturan partiliye “Sen Sermet’in ajanısın. Burada söylenenleri ona iletmek için geldin değil mi, git bu sözlerimi de Sermet’e aynen ilet” diye tembihte bulunmayı ihmal etmeyen Feyzullah Yıldırır, açılan tazminat ve ceza davasının duruşmalarına katılarak kesinlikle böyle bir söz kullanmadığını söyledi, inkar ve yalan yolunu seçti. Üstelik bu konuda tanık göstermeyi de ihmal etmedi. Birinci sıradaki tanığı ise DYP’nin eski il başkanı Cemal Altunbaş’tı.
Cemal Altunbaş, Feyzullah Yıldırır’ın tanığı olarak duruşmalara katıldı. Bağevinde 150 kişiye yemek verdiğini, parti içi meseleleri konuştuklarını belirtip şöyle ifade verdi: “Bu toplantı ve konuşmalarda davacıya (Sermet Atay’a) karşı herhangi bir hakaret hamiş kelime cümle sarf edilmemiştir. Kaldı ki, partimizin ahlak ve disiplini bakımından da bu şekilde konuşmalar yapılmaz ve müsaade edilmez.” Bu sözlerin sahibi Cemal Altunbaş, daha birkaç gün önce 11 Ekim 2001 tarihli Sabah Gazetesinin manşetinde yer alan haberde partisinin milletvekili İbrahim Konukoğlu’nu ‘ Çuval dolusu yalan söylüyor” diye itham ediyordu. Herhalde bu sözleri parti disiplini kapsamı içine girmiyordu.