Bölgede incelemelerde bulunmak üzere önceki gün Gaziantep’e gelen İSO meclis üyelerinden oluşan 40 kişilik heyet ve GSO yöneticileri dün bir araya geldi. GSO’da düzenlenen toplantıda reel sektörün mevcut sorunları ve bunların aşılması için gereken çözüm önerileri üzerinde duruldu. Toplantıda konuşan İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, “Gaziantep hem ülkemiz hem de bizim için önemli bir kent. Antep çok iyi bir sanayi şehri. Bildiğimiz kadarıyla Gaziantep’te Tekel Fabrikası’nın dışında kamu yatırımı yok. Gaziantep, bu anlamda Eskişehir ve Kayseri gibi diğer sanayi şehirlerinden ayrılıyor. Bu şehirlerde sanayi daha çok kamu, yani devlet eliyle gelmiş, ancak Gaziantep’te sanayi özel sektör eliyle gelişti” dedi.
Gaziantep’in, GAP’ın kapısı konumunda olduğunu vurgulayan Tanıl Küçük sözlerine şöyle devam etti: “GAP sanayi alanında önemli bir hamledir. Gaziantep yarattığı ürün ve istihdamla bir anlamda göçü önlüyor. Ülkenin tek gerçeği var, o da üretimdir. Üretim olmadan hiçbir şeyin olmayacağını her platformda dile getiriyoruz. Tek isteğimiz bir üretim ikliminin yaratılması, sanayinin rekabet gücü adına yüksek enerji fiyatlarından, ödediğimiz SSK ve yüksek vergi oranlarına kadar dünya ile rekabet edebilecek iklim yaratılmak.”
3 Kasım seçimlerinin ülkemiz adına istikrar getirmesini arzu ettiklerini, bu nedenle de çok önemli bir seçim olacağını söyleyen Küçük, “Erken seçim kararını alan parlamento şu an bile seçim olsun mu olmasın mı tartışmalarını yapabiliyorsa, bu da Türk siyaseti adına çok düşündürücü. Seçimin ertelenmesini isteyen çevrelerin gerekçesini anlamış değiliz. Parlamento saygınlığını ve inanırlığını korumak zorundadır. Türk sanayisi ve ekonomisi, sıkıntılı ortamda sadece ve sadece istikrar peşindedir. Bölgesel kalkınmanın önemine ve bölgelerarası işbirliğine çok inanıyoruz. Göç konusunda da söylediğimiz gibi insanlar kendi doğdukları yerlerde iş ve aş bulmalı. İnsan kendi doğduğu yerde mutluluğu ve refahı yakalamalıdır” şeklinde konuştu.
GSO Başkanı Nejat Koçer, üretimin hiç konuşulmadığı, yoksulluğun, açlığın ve sefaletin ise sadece seçim malzemesi olarak konuşulduğu bir seçim sürecine girildiğini belirterek, “Ekonomi tüm kriterleri ile siyasete endekslenmiş durumda. Hiçbir parti ekonomi programını öne çıkarıp, beklenti kaynaklarının verimli kullanılmasını konuşmuyor. Kimse üretimi artırmayı, verimli çalışmayı ve ülkenin kaynaklarının verimli kullanılmasını konuşmuyor. Siyasete endeksli ekonominin bedelini yıllardır ödeyen bu ülke üretime endeksli siyaseti öğrenmek ve bu anlayışı yerleştirmek zorunda” dedi.