Türkiye’de eğitimin yaz boz tahtasına döndüğünün, örgütlenmeden korkulduğunun, politikanın kirlendiğinin, yaşam kalitesinin gerilediğinin altını çizen Ali Peri, ekonomik sorunların yozlaşmayı daha da derinleştirdiğini söyledi. Üretmeden tüketimin hızlandığını, lüks tüketimin arttığını hatırlatan Peri, toplumda kısa zamanda köşeyi dönme zihniyetinin yaygın olduğunu vurguladı. İnsanların üretmek yerine, oturduğu yerde para kazanma düşüncesinde olup üretmeden tükettiğini belirtti.
Ali Peri, “Üretken bir toplum olmaktan çıktık, tüketen bir toplum olduk. Tamamen marka düşünüyoruz. Lüks tüketen bir toplum olunca bunu karşılayacak parayı kazanmak gerekiyor. İnsanlar çalışarak zengin olamayacağını anlayınca, kısa zamanda zengin olma uğraşı veriyor. Bunun için de hortumlama ve hırsızlık gibi, gayri ahlaki yola başvuruyor. Fakat, yaptığı yanlışın bedelini ödemiyor. Çünkü zaman zaman seçmene söz veren siyasiler, iktidara geldiklerinde yetkisi olmadığı halde, kişiye karşı işlenen suçları affediyor” dedi.
Peri sözlerine şöyle devam etti: “Devlet kendine yapılanı değil de, vatandaşa yapılanı affediyor. Böyle haksızlık olur mu? Ondan sonra birileri çıkıp bu affedilenlerle gurur duyuyor. Kiminle gurur duyacağımızı şaşırdık. Hırsızla, hortumcu ve katille gurur duyuluyor. Yanlış yapanlar için Türkiye seninle gurur duyuyor denmesi çelişkidir. Vatandaşın zihniyeti değişmediği sürece, bu ülkede hiçbir şey değişmez.”
Türkiye’de ciddi bir eğitim sorunu yaşandığını hatırlatan Peri, “Türkiye’deki sistemin adı Milli Eğitim, ama ben buna Milli Eğitim diyemiyorum. Aynı kabinede veya aynı partili Bakanlar bile değiştiğinde, birbirinden farklı program uyguluyor. Milli Eğitim bugün yaz boz tahtası gibi. Her gelen kendine göre program belirliyor. Eğitim sisteminin kökten değişmesi gerek. AB’ye girmek için eğitim süresi uzatılarak, bizim şu kadar üniversite mezun insanımız var diyecekler. Bu eğitim değil ki. Eğitim sisteminin artık rayına oturması ve bilime dayalı eğitim verilmesi gerek” dedi.
Peri, toplumda örgütlenmeden korkulmasının da önemli bir sorun olduğunu vurgularken, “Örgütlenmeden korkmamak gerek. Her önüne gelen ben sivil toplum örgütüyüm diyor. Yasayla kurulmuş bazı kuruluşlar kendilerini sivil toplum örgütlerinin başında sayıyor. Sivil toplum örgütleri tamamen bağımsız kuruluşlardır.
Meslek odaları, ben Anayasa ile kurulmuş kuruluşlarım demiyor. Suçlu aramak yerine, eğitimden başlamak suretiyle değişiklikler yapılmalı. Siyasilere çok önemli görev düşüyor. Siyasileri çok aşırı eleştirmemek lazım. Siyasiler Türkiye’deki her şeyi belirleyen kişiler” şeklinde konuştu.
Son zamanlarda erken seçim söylemlerinin sık sık gündeme getirildiğini hatırlatan Ali Peri konuşmasına şöyle devam etti: “Herkes bu hükümet istifa etsin seçime gidilsin diyor. Mevcut Seçim ve Siyasi Partiler Yasaları değişmeden erken seçime gidilmesi hiçbir şey değiştirmez. Zaten doğru da olmaz. Önce yasalar demokratik hale getirilmeli. Seçime karşı değilim. Ama seçim sistemi değişmeli. Liderlik sultası ve delege ağalığı bitirilmeli. Bugün genel başkana rağmen aday olabilecek aday yok. Genel başkan istemediği adamı liste dışı bırakabiliyor. Parlamentoya şirin görünmenin yolu genel başkana şirin gözükmekten geçiyor. Artık dürüst insanlar politikaya girebilmeli. Bunların önü açılmalı. Temiz siyasetin başka türlü oluşması zor.”