Koç Yatırım tarafından dün Tuğcan Otel’de düzenlenen “Türkiye Ekonomisindeki Makroekonomik Gelişmeler ve Beklentiler” konulu toplantıda konuşan Koç Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Cevdet Akçay, önümüzdeki dönemde ekonomide meydana gelebilecek gelişmelerle ilgili bilgi verdi. Çok sayıda sanayici ve işadamı-hm da katıldığı toplantıda konuşan Doç. Dr. Cevdet Akçay, merkez ve kamu bankalarının politikacının aktif olarak para basmak için kullandığı kurumların elinden alındığını, bunun için politikanın cazibesini kaybettiğini vurguladı.
Akçay, “4-5 Ay geriye gidildiğinde bazı harcamalar içen talepte bulunuldu. Tüm Bakanlar bütçeye bakmamız gerek dediler. Eskiden ne vardı? Özal’ın armağan ettiği bütçe dışı fonlar, bütçede gözükmeyen harcamalar. Şimdi bunların hepsi kaldırılıyor. IMF tek bütçe istiyorum diyor. Yani çok çeşitli-değil, kamuyu teşkil eden bir bütçe istiyor, haklı. Bunu IMF bize dayatıyor. Oysa bunu bizim yapmamız gerek. Diğer yandan AB bazı kriterleri yerine getirmemizi istiyor, adeta dayatıyor. Bunları da yine bizim isteyerek kendi insanımız için yapmamız lazım. Birileri bize dayatıyor ondan sonra yapıyoruz. Kendi kendimizi niçin kandıralım? Türkiye büyük bir borç batağı içerisinde, bundan kurtulması gerek. AB ülkeleri de bunun için Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakmıyor. AB‘nin bize karşı çıkmasının önemli nedeni bu” dedi.
Türkiye’de kültürel erozyon olduğunu ifade eden Doç. Dr. Cevdet Akçay, bunun ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek, kamunun çok para harcadığı görüşüne katılmadığını söylerken sözlerine şöyle devam etti: “Kamu Türkiye’de çok para harcamıyor, kamu az parayı çok kötü harcıyor. Az kaynağını çok kötü dağıtıyor, yanlış yerlere harcıyor, gelir toplamıyor. Kamu harcamaları milli gelir oranına bakıldığını da yüzde 29 civarında. Topladığı tüm gelirlerin oranı ise yüzde 23. Kayıt dışı ekonomiyi de hesaba kattığımızda bu yüzde 16'ya iniyor. Milli gelirin yüzde 16’sı kadar gelir toplayan hangi ülke olursa olsun, iflas eder. Türkiye bir mucizedir. Yani yüzde 16 efektif vergi geliri toplamayla ayakta kalması mucize. Türkiye’nin birinci sorunu vergi toplamak. Vergiyi verenin sırtına bir daha binmek değil. Vergi tabana yayılmak. Esas sorun bu.”
Bütçe açığı ile enflasyon arasındaki ilişkinin eskiden olduğu gibi bugün de çok kuvvetli olduğunu hatırlatan Akçay, devletin para basmak yerine kağıt bastığını, bunun çözüm olmadığını vurgulayarak, Türkiye’de borç stoğunun sürekli arttığını kaydetti. Kısa vadede bir takım önlemler alınmasının zorunda olduğunu söyleyen Akçay, “Başka türlü ekonomi düzelmez. Yıllar boyu sıkıntı yaşayan bir ülkede her şey birden bire düzelmez. Alınan önlemlerden dolayı bir süre sıkıntı çekilebilir. Kamu harcamaları gelirinin altında tutulması gerek. Mali disiplin gevşerse enflasyon artar. Enflasyonun ezildiğini görmeden reel faizler düşürülemez. Yüksek enflasyon her zaman belirsiz ortam, belirsiz ortam ise yüksek faiz getirir. Yüksek faizde, devlet borcunu çevirmede zorlanır. Sanılıyor ki biraz daha hızlı büyümek istiyorsak, biraz daha yüksek enflasyona katlanacağız. Yani yüksek büyümenin maliyeti enflasyondur. Bir seçim yapmamız lazım. Büyüme mi seçelim enflasyon mu? Enflasyonla büyüme arasında bir al-ver var, yani biri inecekse biri çıkacak, böyle bir şey yok, tam tersi olmalı. Eğer hızlı büyümek istiyorsak, yüksek büyüme oranlarını yakalamak istiyorsak enflasyonu çek ciddi şekilde aşağı çekmemiz lazım.”