Bütçe görüşmelerinin açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ekonominin güçlü bir büyüme performansı sergilediğini öne sürdü. Muhalefetten ise 'halkın değil, rantın bütçesi' eleştirisi geldi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri TBMM Genel Kurulu'nda başladı.
TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı.
Kurtulmuş'un açılış konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz bütçe sunumu için kürsüye çıktı.
Yılmaz, 2023 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 5,1 büyüme oranıyla olumlu bir performans sergilediğini öne sürdü. Yılmaz, ekonomiye ilişkin özetle şöyle bir tablo sundu:
"Salgın sonrası büyümelere baktığımızda, dünya ekonomisi 2020-2023 döneminde yani 4 yıllık bir dönemde kümülatif olarak, birikimli olarak yüzde 11 oranında büyürken Türkiye ekonomisi yüzde 25,9 büyüme kaydetmiştir. Bu 4 yıllık dönemde ortalama yıllık büyüme dünya genelinde yüzde 2,6 olurken Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5,9 oranıyla dünya ortalamasının 2 katından fazla bir büyüme performansı göstermiştir.
2002 yılından bugüne yıllık ortalama yüzde 5,4'e ulaşan güçlü büyüme performansıyla milli gelirimiz, Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı olan 2023 yılı itibarıyla ilk defa 1 trilyon dolar eşiğini aşarak 1 trilyon 130 milyar dolara ulaşmıştır. 2002 yılında kişi başına gelirimiz 3 bin 600 dolar seviyesindeydi, 2023 yılı itibarıyla kişi başına düşen milli gelirimiz ise 13 bin 243 dolar olarak gerçekleşmiştir. 2024 yılında kişi başına düşen milli gelirimizin 15 bin dolar, 2025 yılında 17 bin dolar seviyesinin üzerine çıkmasını bekliyoruz.
2022 yılında dünya ekonomileri arasında 19'uncu sırada yer alan ülkemizin 2024 yılı tahminleri ışığında 17'nci sırada konumlanması beklenmektedir. Türkiye ekonomisi güçlü büyüme performansıyla gelişmiş ülkelere yakınsama sürecini hızla sürdürmektedir. Ülkemizin kişi başına milli gelirinin Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ortalamasına oranı 2002 yılında yüzde 38 civarında iken 2023 yılında bu oran yüzde 73 olarak gerçekleşmiş, 2024 ve 2025 yıllarında sırasıyla yüzde 75 ve yüzde 76 düzeylerine ulaşılması beklenmektedir. Avrupa başta olmak üzere küresel ekonomik şartlardaki olumsuzluklara, bölgemizde artan jeopolitik gelişmelere rağmen ekonomimiz 2024 yılında da büyümesini dengeli bir yapıda sürdürdüğünü gözlemliyoruz.
2023 yılında Türkiye'de mal fiyatları enflasyonu uluslararası emtia fiyatlarındaki düşüşle bir miktar gerilemiştir; ancak hizmet enflasyonu dünyadaki eğilimlere benzer şekilde katılık göstermiştir. Kalıcı dezenflasyon süreci için, deprem nedeniyle ortaya çıkan ek finansman ihtiyacının karşılanması, cari işlemler açığının azaltılması ve rezerv birikiminin sağlanması gereklilikleri öne çıkmıştır. Alınan kararların etkisiyle, enflasyon oranı 2023 yılı sonunda yüzde 64,8'le bir önceki program döneminde öngörülen seviyelerde gerçekleşmiştir.
Geçen yıl ilan ettiğimiz Orta Vadeli Program'da (OVP) belirlediğimiz takvim ve aşamalandırmayla uyumlu olarak, 2023 yılı Haziran ayında başlayan ve enflasyonla mücadelede sağlam bir zemin oluşturmayı amaçlayan geçiş süreci, 2024 yılı Haziran ayı itibarıyla sona ermiş ve ikinci aşama olan dezenflasyon süreci başlamıştır. Bu tarihten itibaren yıllık enflasyon oranında 28,4 puanlık bir düşüş kaydedilmiş ve 2024 yılının Kasım ayı itibarıyla yıllık TÜFE artış oranı yüzde 47,1 seviyesine kadar gerilemiştir. Aralık ayı fiyat gelişmeleriyle birlikte 2024 yılı sonunda enflasyon oranının Merkez Bankasının kasım ayında açıkladığı enflasyon raporunda belirttiği tahmin aralığıyla uyumlu olacağını beklemekteyiz. Benzer şekilde, 2025 yılında da enflasyonla mücadelede gösterdiğimiz kararlı duruşla enflasyon oranı OVP'de ve enflasyon raporunda ilan edilen seviyelerle uyumlu düzeyde gerçekleşecektir.
Enflasyondaki düşüş eğilimi, sıkı para politikası, makro ihtiyati tedbirler ve Türk lirasındaki istikrarlı seyir, dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını göstermektedir. Önümüzdeki dönemde bu eğilimin sürmesiyle birlikte dezenflasyon sürecini başarıyla tamamlayarak yeniden tek haneli enflasyon seviyelerini görmeyi ve böylece kalıcı fiyat istikrarına geçişi sağlamayı amaçlıyoruz. Fiyat istikrarının sağlandığı bir ortamda artan güven ve öngörülebilirlik yatırımları, yatırımlardaki artış ise potansiyel büyüme oranını yükseltecektir. Bununla birlikte, fiyat istikrarı, oluşturulan katma değerin bölüşümünün de daha adil bir şekilde gerçekleşmesine olanak sağlayacaktır. Dolayısıyla, istikrar içerisinde güçlü büyüme ve gelir dağılımını iyileştirmede en temel hedefimiz, öncelikle fiyat istikrarının sağlanmasıdır."
'RANT BÜTÇESİ'
Bütçe görüşmeleri kapsamında Saadet-Gelecek Grubu adına ilk olarak konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, "Bu bütçe halk bütçesi değil, rant bütçesidir. Bu bütçe üretim bütçesi değil, tüketim bütçesidir. Bu bütçe gariban bütçesi değil, zadegan bütçesidir" dedi.
Arıkan, bütçeye ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Bütçe esasında bir hükümetin kimliğidir. Ekonomi anlayışının yansımasıdır. O zaman bu iktidarın 2025 bütçe rakamlarına bakalım. Bütçe giderleri 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirleri 12 trilyon 800 milyar lira. Öngörülen bütçe açığı yaklaşık 2 trilyon lira. Bu bütçenin belki de en dikkat çekici rakamı faize ödenecek olan miktardır. 2025 yılında faiz giderinin 1.9 trilyon olduğu görülüyor. 2025’te milli gelire oranla faiz gideri son 13 yılın zirvesinde. Buna karşılık eğitime ayrılan pay ise sadece 1 trilyon 452 milyar lira. Faiz ödemesinden 450 milyar lira daha düşük rakamı eğitime ayırmışız. 2002’den bu yana iktidar bütçeler yapıyor. Bu iktidardan bir önceki dönemde eğitime ayrılan pay yüzde 17.8 iken bugün bu pay 2025’te yüzde 9.73’e kadar geriledi.
Eğitim böyleyken diğerleri farklı mı? Tarım da eğitim gibi en stratejik alanlardan bir tanesi fakat çiftçi desteğine ayrılan pay sadece 135 milyar lira. Karşımızdaki bütçe öyle bir bütçeki bunun gibi yüzlerce örnek vermek mümkün. Çiftçiye, üreticiye, esnafa verilen desteğin hepsini toplasak faize ayrılan rakamın yanına bile yaklaşamıyor. 2025 bütçe rakamları üzerinden röntgen çektiğimizde 3 önemli husus görüyoruz. Bu bütçe halk bütçesi değil, rant bütçesidir. Bu bütçe üretim bütçesi değil, tüketim bütçesidir. Bu bütçe gariban bütçesi değil, zadegan bütçesidir.
Bütçenin aslan payı her yıl olduğu gibi bu yıl da rant yiyiciye, bir avuç mutlu azınlığa bırakılmakta. Yine en çok faiz lobisi, bankalar, beşli çeteler kazanacak. Hal böyle olunca milletimiz umudu bütçede değil başka yerlerde aramak zorunda kalıyor. Sık sık görüyoruz haberlerde, şu anda Türkiye’nin en kalabalık yerleri ganyan bayileri, piyango satış merkezleri. Uygulanan yanlış ekonomi politikalarından dolayı ümidi kalmayan insanlarımız nasiplerini başka yerlerde arar hale geldiler. Devlet vatandaşının refahını temin edemezse onlar da umudunu piyango gişelerinde, ganyan bayilerinde ararlar. Çalışamayan, evine ekmek götüremeyen, çalışsa dahi yetiştiremeyen insanımızın geleceğinden umudunun olması mümkün değildir."
Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Selim Temurci ise "Bu adaletsiz vergi sistemiyle bu ülkede nasıl gelir adaleti sağlanabilir? Böyle bir bütçenin adaleti var diyebilir miyiz?" diye sordu.