Türbeci bakanlar…

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Dışişleri Bakanı işini gücünü bırakıp, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’i de peşine takıp Gaziantep’e geliyor.

Acaba niye geldiler, ne yapacaklar diye merakla beklerken, ziyaretin ilk resim kareleri düşüyor ekrana.

Davutoğlu ve Şahin Yuşa Peygamberin türbesini ziyaret etmiş.

Haberde, “Davutoğlu ve Şahin, türbeye girerek dua etti, namaz kıldı” diyor.

Devletin iki bakanı işi gücü bırakmış, peşlerinde devletin koca koca korumaları, belediye başkanları türbe türbe dolaşıyorlar.

Ardından da Suriyeli kardeşleriyle kucaklaşıyorlar.

Tıpkı aşiret yönetir gibi ülke yönetiyorlar.

Bunlar kim devlet yönetmek kim?

 

Önce türbe ziyareti, sonra iktidarlarının başımıza musallat ettiği Suriyeli mültecilerle muhabbet.

Muhabbet de ne kelime?

Davutoğlu, Suriyeliler’i görünce o kadar coşup kendinden geçmiş ki, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı değil de sanırsınız Esad’ın muhalifi!

Türkiye-Suriye bir ve kardeştir diye Arapça sloganlar atmaya başlıyor.

Güneydoğu kentleri AKP’nin yanlış politikası yüzünden birer mülteci çadırı haline geldi. Zaten geri kalmış ve kent kültüründen yoksun bölge Suriyeli mültecilerin gelişi ile birkaç kademe daha geriledi.

Kendi yoksulumuz aç yatarken, Suriyeli sığınmacılara milyarlar aktarmaya başladık.

Kendi işsizimize iş bulamazken, Suriyeli işsizler sanayi için bulunmaz kayıtdışı nimet oldu.

Türkiye’nin Suriye sınırı yol geçen hanı gibi. Türkiye, Suriyeli teröristlerin yatağı haline getirildi.

Ülke, cemaat siyasetine teslim edildi.

                                                               ***

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Gaziantep’ten Mısır için de mesaj vermeyi ihmal etmedi. “Kardeş kavgasının olmadığı, gerilimlerin yaşanmadığı bir Mısır istiyoruz” diyor.

Ortadoğu’da nerede iç kavga var, Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı halkın, özgürlüklerin, demokrasinin tarafında kavgaya müdahil.

Davutoğlu, Ortadoğu'da halklar ayağa kalktığında Türkiye'nin hiç tereddüt göstermeden halkların yanında yer aldığını söylüyor.  Ortadoğu'da kardeş halklar ne isterse, onların iradesi neyse onların yanında yer alırız. Onların iradesini engellememek isteyen baskıcı rejimler, zulümler karşısında o halkların yanında yer aldık, almaya da devam edeceğiz" diyor.

Kendi halkına, halkının taleplerine karşı bu kadar sağır, kör, gaddar olup da, başka halkların mutluluğu için bu fedakarlık nasıl bir saplantılı ruh halidir, anlamak mümkün değil..

                                               ***

"Nasıl rahmetli Menderes'in emanetine sahip çıkmayı siyasi bir borç addetmişsek, Mısır'da da aynısını savunuruz, Suriye’de de, Tunus’ta da, dünyanın her yerinde aynısını savunuruz” diyor.

Yani Menderes’in emanetine sahip çıkmak nere, Mısır, Suriye, Tunus nere?

Ne konuşmalarda bir tutarlılık, ne izlenen siyasette bir devlet ciddiyeti söz konusu.

Güttüğü bu beş para etmez dış politika ile Erdoğan’ı Ortadoğu’nun lideri yaptığında, kendisi de Ortadoğu’nun Dışişleri Bakanı olmayı hayal ediyor zahir.

                                                               ***

Türkiye’nin her tarafı kaynıyor. Halk AKP iktidarından memnun değil. Taksm Meydanı, Tahrir Meydanı olmaya aday. Aylardan beri AKP iktidarı, demokrasi talep eden vatandaşına karşı şiddet uyguluyor, her gün tutuklananlar, ölenler, yaralananlar…

Avrupa Birliği, “Bizim verdiğimiz paralara halkın üzerine gaz bombası atıyorlar” diye yardımları kesmeye çalışıyor.

Dünya nasıl Mısır’ı, Suriye’yi izliyorsa, aynı dikkatle de Türkiye’yi gözlüyor.

Ama bunlar işi gücü bırakıyor,  devletin kaynaklarını kullanarak gelip türbe ziyaret ediyor, Suriyeli mültecilere nutuk atıyorlar.

Ey Hz. Yuşa! Şunlara bir çimdik at da gaflet uykusundan uyansınlar tanrı aşkına!

 

 

 

 

Türbeci bakanlar…