Koç harekatı…

YAYINLAMA: 28 Temmuz 2013 / 20.00 | GÜNCELLEME: 28 Temmuz 2013 / 20.00

Karikatüristimiz Hikmet Aksoy’un olağanüstü güzel bir karikatürü var, diğer sütunlarımızda.

Bugün benim konum Koç, ama o benim binlerce kelime ile anlatacağımdan daha fazlasını birkaç çizgi ile anlatmış. Eeh, bu da Hikmet Ağabey farkı, olacak o kadar…

 

Uzun yıllar önce Gaziantep’te, çocuk felçi geçirmiş olsa gerek, engelli bir başsavcı vardı.

O zaman, bugünkü gibi basında başrolde meslek odalarıbaşkanları yoktu. ‘Esas oğlan’ başsavcıydı. Belediye başkanı da dahil, herkes ondan sonra gelirdi.

 

Başsavcı yeni tayin olmuş gelmiş, hemen bir şeyler yapıp kendisini gösterme çabasındaydı. Mahalleye taşınır taşınmaz iyi birilerini pataklayacaksın ki, diğerleri ona göre vaziyet alsın! Gözdağı vereceksin! Yeni bir usül değil bu, asırlarca tekrarlanagele bir kurnazca bir yöntemdir.

 

Kabak bizim başımıza patladı. Bir gün başsavcılıktan beni ve genel yayın yönetmenimiz Nurgün Hanım’ı davet ettiler. Hiçbir anlam veremedik ama randevuya gittik.

Bizi çok iyi karşıladı, epey güncel konular üzerinde sohbet ettik, Antep’i konuştuk. Ama ikimizde tedirginiz, ‘N’olacak’ diye bekliyoruz! Çünkü bu şekilde davet pek olağan değil. Neyse, o da pek uzatmadı, benim yüzüme bakarak,

Bu şehirde gündemi sen belirliyormuşsun, bir çöplükte iki horoz olmaz!” deyince neye uğradığımızı şaşırdık!

Tabii itiraz etmedik ama bu akla zarar tespitin üzerinde de yoğunlaştık! Daha Savcı Bey ne demek istedi, diye aramızda tartışırken, matbaamıza polis baskını olduğu haberi geldi! Ne aradılarsa, bulamayıp gittiler! Hikaye uzun, hatıralarımda yer verdim. Basılınca isteyen okuyabilir.

 

Geçen hafta Türkiye’nin ilk 10’daki en büyük iki şirketine, Tüpraş ve Aygaz’a vergi denetimi için polisle yapılan baskın büyük yankı yarattı.

İstanbul Sabah Gazetesi’nden Mahmut Övür’e, işadamıEthem Sancak şöyle diyor: "İş dünyası tam ortasından çatlıyor. Bir yanda Tanzimat ruhu ve devlet desteğiyle büyüyen işadamları öte yanda ekmeğini taştan kazanan ve dünyaya mal satarak ayakta kalan işadamları. Kaderini Tanzimat kafasıyla dışarıya bağlayan bir avuç işadamına pabucu ters giydireceğiz. Onların oyununu bozacağız. Gezi'de uluslararası bir tuzak kuruldu. Ama görmedikleri bir dalga geliyor."

 

Tüpraş olayını, vergi denetimi için polisle yapılan baskın olarak görürseniz, çok yanılırsınız.

Gezi Parkı olayları sırasında gazdan kaçanların bazıları  Koç’lara ait Divan Oteli’ne sığınmış ve sağlık hizmeti görmüşlerdi. Bu da Başbakan Erdoğan’ı çok rahatsız etmişti. Daha sonra muhtelif platformlarda yaptığı konuşmalarda hep ‘faiz lobisi’nden bahsetmişti.

Bu deyimi kavrayamayan çoğu ekonomi yazarı, köşelerinde bu olayların faiz lobisiyle ne alakası olabilir gibisinden alayvari yazılar yazmışlardı. Oysa, bu lafın bir hedefi vardı, hatta Başbakan Erdoğan bir yerde de, hedef için “Teröre destek veren, otelini eylemcilere açanlar bunun hesabını verecek” demişti.

 

Şimdilik işadamlarından hiç ses seda yok!

Dün, Kayseri’nin Konukoğulları, Boydaklar’dan ses çıktı. Koç’un ismini vermeden, “Türkiye’yi taşıyan şirketleri gözümüz gibi koruyalım. Birbirimize saygımız, sevgimiz sürsün. Ayrımcılık yapmayalım” derken, iş dünyasından cesur ve kişilikli çıkışı nedeniyle büyük sempati topladı.

 

Aslında işin buraya varacağı, “Adamın Ömer diyeceği ağzını büzmesinden belliydi” der gibi aşikardı.

Rahmi Koç, 5 Ağustos 2001 tarihinde (Henüz AK Parti iktidara gelmeden) CNNTürk’de Taha Akyol’un ‘Eğrisi Doğrusu’ programında siyasetteki yeni oluşumları değerlendirirken, “Tayyip Bey'in bir geçmişi var. Muhtelif partilerden geldi. İstanbul belediye başkanlığı yaptı, üç ay mahkum oldu. Bazı İngilizler der ki, liderler hapishaneden geçer. O da derslerinin hepsini yapmış oldu. Şimdi Tayyip Erdoğan yeni bir misyona soyunuyor. Bu iş para meselesi. Tayyip Erdoğan'da çok para olduğunu radyolardan dinledik, 1 milyar dolar para biriktirmişler, nasıl biriktirdilerse. Dolayısıyla onun mali derdi olacağını zannetmiyorum. Tayyip Bey, kendini yenilediğini söylüyor, ben kendisini çok yenilediğine inanmıyorum. Bunlar bir misyon yürütüyorlar” şeklindeki konuşmasının ağır bir bedeli olmuş, daha sonra AK Parti iktidara gelince, Koç Holding zarar görmesin diye yönetim kurulu başkanlığını oğluna bırakarak yatıyla 2 yıl sürecek dünya seyahatına çıkmıştı.

 

Medyaya yansıyan haberlere göre, Koç’un enerji alanındaki Tüpraş, Opet(Bu şirketin yarısı bizim İslahiyeli öğretmenlerFikret ve Nurten Öztürk’ün)ve Aygaz şirketlerini kapsayan inceleme için, Maliye müfettişlerinden özel ekip oluşturuldu. Ekibin incelemeleri en az altı ay, en çok da bir yıl sürecek.

İnceleme sonucunda, Koç Grubu’na enerji alanındaki lisansların iptali ile yüksek miktarda vergi cezası kesilmesi söz konusu olabilecek.

Basında konuşulan senaryolara göre inceleme sonucunda Koç Ailesi’nin bireyleri hapis cezası ile cezalandırılabilir.

Geçtiğimiz yıllarda Erdoğan TÜSİAD üyelerine seslenirken “Taraf olmayan bertaraf olur” diyerek kendinden olmayan tüm güç unsurları için “bertaraf” hareketini başlatmıştı. Kartopu etkisiyle sermayesini katlayan AKParti büyüdükçe gözünü daha büyük şirketlere dikiyor.

 

 

Şimdi bir de madalyonun öbür tarafına bakalım.

Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı, ‘Anadolu Kaplanları’ olur muydu?

Eskiden beri bilinen, “Anadolu sanayicisi, tüccarı, esnafı çalışır, didinir, bütün parayı İstanbul’a gönderir!” sistemini bozan Erdoğan oldu.

Anadolulu sanayiciye güven verip kişiliğini kazanmasını sağlayan, önünü açan, cesaret veren, hakkını koruyan, İstanbul sermayesine yedirmeyen Erdoğan’ın hakkını teslim etmeliyiz. Bunun içindir ki kendisine yabancı gazeteciler, ‘Tribune of Anatolia’ diyorlar. Yani, eski Roma İmparatorluğu döneminde, asillere ve zenginlere karşı halkın hakkını, hukukunu  savunan kahramanlara ‘Tribune’ denilirmiş.Erdoğan’a ‘Anadolu Kahramanı’ denmek isteniyor.

 

CHP’den cılız bir tepki geldi. Bakalım TÜSİAD nasıl bir pozisyon alacak? En önemlisi dışardan gelecek tepkiler. Çünkü, Koç’un çok önemli dünya şirketleri ile ortaklıkları bulunuyor. Musevi lobisi ile iyi ilişkileri var.

Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin önemli bir kısmının Koç üzerinden geldiği biliniyor. Ayrıca, 150 bin çalışanı var. Bunlar aileleri ile birlikte 1 miyon kişi demektir. Türkiye’nin vergi kazanımlarının, ihracatının firma olarak en büyük kaynağı Koç.

 

Daha bir de yerli otomobil üretimi meselesi var. Koç bu işde yan çizdiği için Erdoğan’ın kırgın olduğunu tahmin ediyorum.

Aralık 2011’de Başbakan Erdoğan, Rahmi Koç’u 10 yıl sonra Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’nde kabul edip, başbaşa 30 dakika görüşmüşlerdi. O görüşmeden sonra da ‘Buzlar çözüldü’ lafları edilmişti. Bir gün sonra da Erdoğan TÜSİAD Genel Kurulu’na katılmıştı.

Şimdi, sürekli randevu talep eden Koç’a Erdoğan randevu vermiyor.

 

Bu kadar sorun varken, şimdi galiba bir de bu eklendi. İş burada da duracağa benzemiyor.

Koç harekatı…