Yalakalığın sınırı yok

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Dünyada ünlü 30 isim The Times Gazetesi’ne ilan vererek "Beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz, Strasbourg'da bir davaya dayanak teşkil edebilir" çağrısı üzerine, Başbakan Erdoğan’ın çevresi nasıl da feveranı bastı.

Aman tanrım insanın çevresinde bu kadar yalakası olduktan sonra, kendini diktatör hissetmez de ne yapar yani?

Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Akdoğan, ''Halkın büyük bir bölümünün desteğini alarak iktidara gelen bir yönetimi diktatoryal şeklinde suçlamak açık bir densizliktir'' diye tepki gösterdi.

AB Bakanı Egemen Bağış, The Times gazetesindeki ilana dair, "İnanın bana, bu bir insanlık suçudur, nefret suçudur" dedi.

Onların bu açıklamaları, bana son günlerde revaçta olan fıkrayı hatırlattı.

 

Recep Tayyip Erdoğan, yalakalarından biriyle otururken, yalaka bu ya, durup oturduk yerde, efendisine yaranacağı tutmuş.

Efendim siz var ya siz, bu ülkenin gelmiş geçmiş en korkusuz Başbakanısınız” demiş.

Tayyip Erdoğan, şöyle bir gerinmiş, kendine çeki düzen vermiş, “Hıı… Yaa.. Öyle mi?” diye karşılık vermiş iltifata.

Yalaka devam etmiş, “Evet efendim” demiş. “Mesela Demirel! Demirel askerden çok korkardı. Ama siz askerden korkmuyorsunuz.

Evet” şeklinde onaylamış, Erdoğan.

Yalaka, “Mesela Turgut Özal. Turgut Özal Cumhurbaşkanı Demirel’den çekinir, korkardı. Ama siz Abdullah Gül’den ne çekiniyor, ne de korkuyorsunuz” diye devam etmiş.

Tayyip Bey’in bu tespitler pek bir hoşuna gitmiş. Şöyle daha bir yerleşmiş koltuğuna…

Kafasında yalakanın sözlerini değerlendirmeye çalışırken, yalaka yeniden atılmış ortaya…

Efendim,  mesela Hz. Ali..” diyecek olmuş.

Tayyip Erdoğan’ın suratı asılmış, şaşkınlık içinde dönüp yalakanın suratına bakmış, “Sen de tadını kaçırdın, ama” diye homurdanmış.

Yalaka, devam etmiş: “Hz. Ali Allah’tan korkardı…

                                                               ***

Geçtiğimiz günlerde Almanya’da bir hafta geçiren gazeteci arkadaşımız izlenimlerini, “Nereye gidip, kiminle konuştuysak, herkesin ağzında Gezi Parkı olayları vardı. Kafalarda Türkiye’nin yerine Gezi Parkı olayları oturmuş adeta” diye anlattı izlenimlerini.

Ancak burada ne Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ne de iktidarından nemalanmak için etrafını örmüş olanlar, olayın vehametinin farkında değil.

Demokratik hakkını kullanan halka polisin orantısız güç kullanarak 5 kişinin ölümüne neden olmasını sıradan, olağan bir gelişme gibi algılıyorlar.

O kadar aymazlık içindekiler ki, zannediyorlar ki  5 kişinin ölümü unutulacak ve bir daha Gezi Parkı benzeri olaylar yaşanmayacak!

                                                                              ***

Oysa, Uludere’de öldürülen 34 kişi gibi, Gezi Parkı eylemlerinde yaşamını yitiren 5 kişi asla unutulmayacak ve de AKP iktidarı, bu kadar duyarsız ve fütursuz devam ederse, Gezi Parkı eylemlerini arayacağı çok günler görecek.

Bakın dünyaca ünlü 30 sanatçı, dünyanın en büyük gazetelerinden birine, The Times’a verdikleri “Türkiye’de neler oluyor” başlığını taşıyan ilanda, 5 kişinin ölmesi, 11 kişinin biber gazı kullanımı nedeniyle gözünü kaybetmesi ve 8 binden gazla kişinin yaralanmasına neden olan şiddeti kınamak için bu ilanı kaleme alıyoruz"derken, AK Parti’nin Gezi Parkı olayları sonrasında gerçekleştirdiği mitingleri Nazi Almanyası’nın unutulmaz Nürnberg toplantılarına benzettiler.          

                                               ***

İlana ilk tepki gösterenlerden biri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’dı. “Böylesine hezeyanlarla ve siyasi polemiklerle dolu bir ilanın The Times’da yayınlanması bu gazetenin saygınlığına gölge düşürdüğü gibi, Türk hükümetine ve Başbakanına karşı çirkin yakıştırmaların olduğu bu muhtevanın altına imza atmaları da saygın bilinen bu ünlüler için itibar zedeleyici bir durumdur” dedi.

Ciddi bir yanlış bilgilendirme ve yanlış yönlendirme var. Taksim’deki olaylar sırasında yaşanan vandalizm ve şiddet olayları barışçı bir gösteri sınırlarının çok ötesindedir, açık bir hukuksuzluktur  diye de savunmaya geçti.

Bu şahıslar acaba İran ve Çin hapishanelerinde kaç tane gazeteci olduğunu veya Türkiye’deki bahsi geçen sanıkların gazetecilik suçundan yargılanıp yargılanmadığını bilmekte midir?” diye sordu.

AB Bakanı Egemen Bağış ise, "İnanın bana, bu bir insanlık suçudur, nefret suçudur" diye buyurdu.

Ve hep tekrarlanan şey, “Yüzde 50 oy oranı ile iktidara gelmiş bir siyasetçiyi diktatörlükle suçlamak densizliktir.

Sanki yüzde 50 oy oranı ile iktidara gelenler diktatör olamazlarmış gibi garip bir iddia.

                                                               ***

İşte bu şekildeki tepkileri okuyunca, Erdoğan’ın çevresini saranların kimlerden oluştuğunu daha iyi anlıyor insan.     

Başbakan Erdoğan yalakalık ağı ile örülmüş bu ortamda belli ki istese de gerçekleri göremez.

 

 

 

 

 

Yalakalığın sınırı yok