Başbakan’ın ayrıştırma siyaseti

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları, olaylara yaklaşımı ve yaptığı mukayeseler devlet adamlığı vasfına erişemediğini anlatıyor size.

Olaylara yaklaşımı, bir ülkenin başbakanının değil, hırsı aklının önünde giden bir siyasetçinin yaklaşımı niteliğinde.

Öncelikle, onu, “sahip” olarak algılamamız gerekiyor!

Çünkü bu ülke için en iyi ve en doğru olanı o biliyor!

Yalnızca bu ülke için mi? Haşa…

Mısır için, Suriye için de en doğru ve iyiyi bilen yine o.

Mesela Suriye konusunda o kadar iddialı ki, iç savaşın muhalif kanadını kendisi yöneterek, bizi adım adım bir savaşa doğru sürüklüyor.

Bu konuda kendinden başkasına da hesap vermiyor.

                                              

Erdoğan’ı izlerken, bu ülkenin insanlarının iki kutba bölündüğünü hissediyorsunuz.

Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyenler ve Recep Tayyip Erdoğan’a karşı olanlar.

Gerçi bu ülke, “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyecek kadar kör siyasetçileri de gördü ama, Recep Tayyip Erdoğan’ın halkı kutuplaştırması daha sistematik ve tehlikeli gibi.

Mesela, Gezi Parkı eylemlerini yazdı kara kaplı deftere.

Nasıl intikam alacağının pususuna yatmış vaziyette.

Nitekim dün 5 ilde eş zamanlı operasyon düzenlenerek, Gezi Parkı eylemlerini organize ettikleri iddiasıyla MLKP üyesi 9 kişi gözaltına alındı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın araştırmasına göre,  Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak toplam 3 bin 699 kişi gözaltına alındı, 134 kişi de tutuklandı. Soruşturmalarla ilgili beş iddianame hazırlandı. Buna göre 81 kişi 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet ettikleri" ve "görevini yaptırmamak için görevli polis memuruna direndikleri" gerekçesiyle yargılanacak.

Ayrıca, Türk Tabipleri Birliği'nin verilerine göre, 8 bin 163 kişi yaralanarak veya kimyasal gazdan etkilenerek hastanelere başvurdu. TTB'nin web sayfası üzerinden düzenlediği ankete katılan 11 bin 155 kişi de kimyasal silah/gösteri kontrol ajanlarına maruz kaldığını belirtti.

                                                               ***

Ama Başbakan, bu kadar tahribatla tatmin olmuyor.

Gezi Parkı eylemlerinin iktidarını salladığının farkında. Korkuyor, korktukça da saldırıya geçiyor.

Belli ki ne korkusu bitecek, ne de saldırısı.

                                                               ***

Önceki akşam, İstanbul Büyükşehir Belediyesince Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen iftarda yaptığı konuşmada, konuyu Uludere’de 34 kişinin bombalanarak öldürülmesi olayına getiriyor.

Orada hayatını kaybedenler candı, Allah'ın, yaratılmışların en şereflisi olarak yarattığı insanlardı, onlar bizim canımızdan kopan parçalardı ama…” diyor.

Ama dediği anda, cümlenin ilk kısmındaki sözlerinde samimi ve iyi niyetli olmadığını ortaya koyarak, ayrıştırmaya başlıyor. Hantepe'de askeri karakola baskın yapılarak, orada ölenler de bizim yavrumuzdu, şehidimizdi. Gediktepe'deki karakola yapılan baskında ölenler de bizim şehidimizdi. Birisinde 18, birisinde 20. Bingöl'de 33 kişinin aynı araçta ne yazık ki baskına uğrayarak şehit edilmeleri de bizim için bir faciaydı.

Yani, “Hantepe’de, Gediktepe’de, Bingöl’de ölenler bizdendi, Uludere’de ölenler de sizden. Ödeştik” demeye getiriyor.

                                                               ***

Başbakan’a “Hantepe, Gediktepe ve Bingöl’deki eylemleri kim yaptı” diye sorsanız, size hemen tereddütsüz yanıt verecek, “Teröristler!

Uludere’de 34 kişinin ölüm emrini kim verdi?

Devlet!

Ölenler kimdi?

Bu devletin çoğu yaşları 18’den küçük vatandaşları.

O zaman ne farkınız kaldı teröristten?

Sonra, Bingöl olayında 33 tane askeri korumasız ve silahsız olarak yola süren kimdi?

Devlet!

Pisi pisine ölenler kimdi?

Bu ülkenin genececik insanları!

                                                               ***

Bu ülkenin Başbakanı, Uludere’de devletin 34 genci bombalanmasına üzülmüş, “AMA” daha önce teröristler de bizim askerleri öldürmüş!

Anlarsınız yani!..

                                                               ***

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ayrıştırma siyaseti, yalnızca sınırlarımızla sınırlı da değil.

Mesela, Batı’ya kafa tutuyor.

Siz Gezi Parkı’nda polise saldırırken ölen üç-beş tane adam için ortalığı birbirine kattınız, şimdi neden Mısır’da Müslüman Kardeşler için tepki göstermiyorsunuz” diye zavırlıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki “Mısır’daki Müslüman Kardeşler’den ona ne? Gezi Parkı’nda ölenler onun vatandaşları!

                                                               ***

Öyle değil işte, “Bitaraf değilseniz bertaraf olursunuz.”

 

 

 

 

 

Başbakan’ın ayrıştırma siyaseti