‘Kurnazlık’ akılla mı, zekayla mı ilgili?

YAYINLAMA: 13 Ağustos 2013 / 20.00 | GÜNCELLEME: 13 Ağustos 2013 / 20.00

Sezon açıldı!

Rastgele…

2014’de yapılacak olan yerel seçimlerle ilgili her türlü çalışma, strateji, mesaj verme, arkadan dolaşıp 3 puan alma, kündeye getirme, sağ gösterip sol vurma, Antep karası çalma, karından konuşma, canbaza bak oyunu ve bilimum bilinen veya icat edilmeyi bekleyen tüm yeniliklere açık olarak başladı!

Söylemeye gerek var mı?

AK Parti’nin adaylarının kim olacağını herkes gibi ben de merak ediyorum.

Diğer partiler mi?

Görünen köy klavuz istemez. Gaziantep’te mahalli seçimleri AK Parti’nin kazanacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. CHP’deki uğraş, kaybedileceği bilinen yerel seçimler değil, bir sene sonra 2015 de, genel seçimlerde sıralamanın delege oylaması ile yapılacağı için, “Adam mahalli seçimlerde dünyanın parasını harcadı, einden geleni yaptı ama kazanamadı. Mağdur oldu!” ayakları ile kendi reklamını yapıp milletvekilliği için listenin en ön yerini kapmaya yönelik  köylü kurnazlığından ibaret! Delegeler bu ayağı yer mi bilmiyorum. Neyse, bu ayrı bir yazı konusu, döneceğim.

Dediğim gibi gözler AK Parti’nin üzerinde. Orada da garip şeyler oluyor.

AK Parti İl Başkanı Ahmet Uzer, “Büyükşehir Belediye Başkanımız Asım Güzelbey, üst üste son noktayı koyup aday olmayacağını açıkladığı için ben hazırım. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan şayet uygun görürse, 30 Mart 2014 de yapılacak olan seçimlerde Büyükşehir Belediye Başkanlığına  adayım” diyor.

Önce şunu belirtmeliyim; Uzer’in, Asım Bey’e inandığını okumak biraz şaşırttı beni. Asım Bey geçen seçimler sırasında da aynı stratejiyi kullandı. Kaç kez adayım, değilim gibi bilgi kirliliği ve karmaşası yarattı. Sonunda da, “Napıym, Başbakan emretti, ben de kabul ettim” dedi. Bu kez de aynı minval üzerinden siyaset yapıyor. Belki Uzer’in bildikleri vardır, bu da son derece doğaldır. Ama ben emin değilim, olmamam için çok sebep ve neden var!

Şimdi gelelim, Ahmet Uzer’in İletişim Fakültelerinde ders olarak okutulması gereken ‘İletişim stratejisikurnazlığına…

Yerel bir gazetede Uzer’in ağzından, ‘Adayım’ manşeti yayınlanıyor. Uzer, resmen mesaj veriyor. Bu mesaj yerele değil, Ankara’ya yönelik bir gönderme! Zaten Antep’te Uzer’in büyükşehir’i istediğini bilmeyen yok ki…

Ahmet Bey statejisini (Strateji: Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol) böylece belirgin hale getirdikten sonra rahatladı ve ertesi gün yine tanıdık gazetelere bakın ne demeç verdi:

Bugün bazı gazetelerde yer alan şahsımın Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday haberi gerçeği yansıtmamaktadır. Benim adaylığım noktasında Sayın Başbakanımız aday ol derse oluruz, olma derse olmayız. Ayrıca benim uzun yıllara dayanan siyaset tecrübem, seçimlerden 6 ay önce böyle bir adaylık açıklaması yapmamı gerektirmez. Bir de ben il başkanı olmam hesabı ile mevcut görevimden istifa etmeden aday adayı olamam.”

Adayım” manşetini atan gazete Ahmet Uzel’e sadece çok yakın değil, neredeyse yapışık! Uzer’le ilgili manşet haberi, onun bilgisi, isteği ve izni olmadan kullanmayacaklarından eminim. Başkaban aday ol derse olurmuş, yoksa olmazmış! Bilineni söylemenin ne gereği var ki! Neyse, Uzer mesajını verdi, rahatladı, artık gelişmeleri takip edecek.

Aslında Uzer’in böyle bir isteğinin olmasını normal karşılamak lazım. İl başkanı iken milletvekili oldu, yine il başkanlığı yapıyor, şimdi de büyükşehir belediye başkanı olmak istiyor. Makul olup olmadığına partisi karar verecek.

Benim kişisel düşüncem, değerlendirmem, bu strateji geri teper. Bunu CHP’de yapabilirsiniz, başarılı da olabilirsiniz ama AK Parti’de olmaz! Çünkü partinin felsefesine aykırı.

Antik Çağ filozoflarından (Platon, Aristotales) beri günümüze ulaşan bir öğüt var: Less is more (daha azı daha çok eder).

AK Parti’nin felsefesine uyan bu öğüdü tutan yok mu? Var! Göreve talip olmayan, verildiğinde en iyisini yapan. Benim gözlemim, makamlara böyle düşünenler getiriliyor hep. Diliyle isteyenlere pek rağbet edilmiyor.

Yanıladabilirim tabii!..


Vicdanı olan yorumcular aranıyor!..

Dün yerel bir gazetede haber3.com’un Celal Doğan ile yapmış olduğu röportajı okudum.

Geniş bir özeti verilen röportajın en önemli bölümü atlanmış, onu da ben tamamlayım istedim.

Haber3.com’un sorusu: Hemen hemen tüm Belediye Başkanları için çok yapılan bir suçlama var; “ Malı Götürdü “ Eski bir başkan olarak bu konuda ne diyeceksiniz ?

Tabirimi maruz görün, belediyecilikte hırsızlığın ve rant yaratmanın bir numaralı kaynağı imar düzenlemelidir. Ben görevdeyken 28 bin hektarı imara açtık. Gaziantep'te, bir tane itiraz dilekçesi gelmedi. Çünkü benim bir metrekare yerim yoktu, çocuklarımın da yoktu. Buradan söylüyorum; 15 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptım. Şehir yaptım, servet yapmadım. Belediye başkanlığı servet yapma yeri değildir.

Başbakan Erdoğan Gaziantep’e geldiğinde, “Gaziantep bir kasabaydı, Asım Bey burayı modern bir şehir yaptı” demişti!

Dr. Güzelbey de, geçenlerde, “Şikayet diye söylemiyorum ama eski başkanın borçlarını öde öde bitimiyor” diye yakınmıştı.

Şimdi, benim gibi Celal Doğan’ın 15 yılını, Asım Güzelbey’in de 10 yılını yaşayanlar elini vicdanlarına koyup şu sorulara cevap versinler.

10 sene önce Asım Bey belediye başkanı olduğunda Gaziantep kasaba mıydı?

Celal Doğan, 28 bin hektarı imara açtık, hiç sikayet gelmedi çünkü benim ve yakınlarımın bir metre kare yeri yoktu, olmadı. Çocuklarım şirket kurup veya şirketlere ortak olup belediyeden iş ve ihale almadılar, aracılık etmediler, diyor. Asım Güzelbey’de aynı cümleyi kurabilir mi?

Elinizi vicdanınıza koyun dedim, çünkü yapacağınız yorum Antep’in çeyrek yüzyılını kapsıyor. Her iki başkan da yazılarım nedeniyle benimle ‘küs’ olduğu için yorum yapmayı size bırakıyorum.

 

 

 

 

 

‘Kurnazlık’ akılla mı, zekayla mı ilgili?