Herkesin yaptığı artık yanına kar kalmayacak gibi...
Aziz Yıldırım, bu ülkenin ‘dokunulmaz’ sınıfına giren vatandaşlarından biriydi! Üstelik fevkalade önemli bir de ayrıcalığı vardı: Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin Başbakanıydı!
Ama dokunuldu! Hem de fena halde dokunuldu!
***
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu ülkede her zaman ‘son sözü’ söyleyen kurum olmuştur. Ülkenin gözbebeği ordu, halkın en büyük güvencesiydi. Anketlerde hep, ‘güvendiğiniz kurum’ sorusuna kahir ekseriyetle ‘TSK’ yanıtı verilirdi. Kısacası, dokunulmaz bir kurumdu.
Ama dokunuldu. Bakın nasıl dokunulduğunu Amerika’nın en saygın gazetelerinden WSJ şöyle yorumluyor: “Sadece on yıl öncesine kadar düşünülemeyecek bu eleştiriler ülkenin silahlı kuvvetlerinin gücünde ve moral otoritesinde hızlı bir kayba uğradığına ilişkin duyguları artırdı."
Reuters’in haberi ise İttihat ve Terakki’den bu yana en büyük devrimi ima ediyor!
“Yıllar önce olsa generaller bırakmak yerine darbe yapmayı tercih ederlerdi.”
***
‘Askerlik’ hizmeti yıllardan beri erkeklerin handikapıydı.
Kariyerlerinin en önemli dönemecinde askere giderler, dönüşte, kaybedilen sürenin ceremesini çekerlerdi. Oysa böyle bir sistem dünyanın başka bir yerinde olmazdı! Başbakanlar zaman zaman askerlere, “fiu işi daha verimli bir hale getirsek. Modernize etsek. Askerliği kısaltsak” gibi önerilerde bulunur, askerler de hemen reddederlerdi. Ama ne oldu, önceki gün Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, askerliğin kısalacağına dair açıklama yaptı. Hükümet inisiyatifi ele aldı, karar mercii biziz, dediler.
***
Asmalımescit’te, Cihangir’de sokaklara, caddelere taşmış, kanun nizam dinlemeyen lokantaların masalarını toplayıp, hurda kamyonu ile götürdüler. Bunlara eskiden kimse dokunamazdı. Kendi kanunları, yaşantı biçimleri vardı. Ama birileri, artık taviz yok, yasalara uyacaksınız deyiverdi günün birinde!
Bunun gibi çok misal verebilirim.
Değişiyoruz, dönüşüyoruz, transformasyondan geçiyoruz…
‘Ona kimse karışamaz! Onlar belalıdır, uzak durun! O işini uyduruyor, kardeşim!’’ gibi komik varsayımların sonu geldi gibi geliyor, bana...
***
İş dünyasının çok önemli bir problemi var.
Aynı işi yapan firmalardan biri, düzgün çalışıyor, vergisini veriyor, kimseyi aldatmıyor.
Diğer firma, daha ucuz çalışıyor, belden aşağı vurup haksız rekabet yapıyor, vergi vermiyor, müşterilerini aldatıyor.
İkinci firma iyi para kazanıyor çünkü bunun adına, “İşadamı işte böyle olur” denerek haksızlığa, ahlaksızlığa prim veriliyor, hatta iltifat ediliyor.
Sonuçta da, belden aşağı vuran, haksızlık eden firma kazançlı çıkıyor! Çünkü, kimse hesap sormuyor.
***
Değişimin, iş dünyasını da etkilemesini bekliyorum.
Kendilerini ‘dokunulmaz’ olarak görenlerin, alenen kayıt dışı iş yapıp ta ‘bize kimse dokunamaz’ diyen anlı şanlıları, gözaltına alıp, ellerine kelepçe vurup kodese tıkarlarsa, işte o zaman iş dünyası daha rekabetçi, daha kaliteli ve devletine çok daha fazla vergi verir hale gelecektir.