Arap Saçı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bir çoğumuz Mısır’ın yakın tarihini hatırlarız. Ahmed Fuad Paşa nın oğlu olan Kral Faruk bir dönem Mısır da babasından devir aldığı krallığı yürüttüğünü tarih kitaplarımızdan biliyoruz. Kral Faruk’un yönettiği Mısır 2 inci dünya savaşında ülkelerin casuslarının cirit attığı bir yöre olarak tarihe geçmiştir. Almanlar ve Ingilizlerin çatışdığı savaşlara sahne olmasını, tarafsız davranarak Türkiye’nin izlediğini düşünürüm.
Hala bu yöre, Mısır’ın bulunduğu Kuzey Afrika , bütün güçlü ülkelerin iştahını kabartır. 1950 senelerinde Kral’ın izlediği politikanın doğru olmadığına inanan ve içinde Cemal Abdül Nasır’ında bulunduğu Hür Subaylar adlı örgüt, ilerici olarak tanınan Mısır’lılar , 23 Temmuz 1952 de bir darbeyle Kral Faruk’u tahttan indirirler. Siyasi oluşum ülkeyi içinde bulunduğu durumdan çıkarmayı vaad eder. Tahtını bırakmayı yazılı bir bildirimle vermeyi kabul eden Kral Faruk, İtalya’ya gitme serbestiyetine karşılık bu belgeyi imzalar.
Osmanlı topraklarında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti olduğundan, Istanbul kapısı, Kral Faruk’a kapalı olmuştur. Aslında kökleri Osmanlının önemli valiliklerinde bulunmuş Paşalara dayanır. 1960 dan itibaren Mısırda başkanlık yapan Cemal Abdül Nasır 5 Kasım 1970 de vefat edince yerine Mısır’ın Manufiye eyaletine bağlı Mit Ebul Kum köyünde doğan Envar Sedat, Nasırdan sonra Mısır’ın Cumhurbaşkanı olur.
Mısır Devlet başkanlığı döneminde Arap - İsrail uyuşmazlığının had safhasında sürdüğüne şahid olmuştuk. Jimmy Carter in Başkanlık döneminde Amerikaya bir Enver Sedat gider, döner, peşinden Menahem Begin Amerikaya giderdi. Kimi zaman bu görüşmeler Amerika Başkanlarının hafta sonları gittikleri Camp David de gerçekleşirdi.
1978 senesinin Eylül ayında bir tesadüf bende Amerika da idim. Mısır Devlet başkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin ile birlikte 12 gün süren pazarlıklar sonunda iki ülke arasında bir antlaşma imzalanmıştı. Antlaşma imzalandığı son gün sabahı, televizyon yayınları içinde Camp David in bahçesinde naklen yayınlanan Televizyon programını izlemiştim. Enver Sedat’a tutulan mikrofonlara söylenenleri bu gün gibi hatırladığım soru ve cevabı ömrümce hiç unutmadım. Gazetecilerin sorusu,
‘ Bu görüşmelerden bir netice çıkacağına inanıyormusunuz sayın Sedat ‘ .
Bir Devlet başkanı olarak verdiği cevap, olağan dışı bir cümle idi,
‘’ Maybe yes, maybe no, to tell you the truth, wallahi I do not know.’’
‘Belki evet belki hayır , gerçeği söylemek gerekiyorsa vallahi bende bilmiyorum ‘ diyerek tarihe geçmişti. 12 maddelik imzalanan sözleşmede şu konular vardı .
1. İsrail Sina dan çekilecek, Mısır İsraili tanıyacak
2. Gazze ve Batı Şeria da yaşayan Filistinlilere özerklik verilecek,
3. Özerklik statüsü Mısır Ürdün İsrail Filistin arasında 3 yıl içinde tekrar görüşülecek
4. İsrail ile Ürdün arasında barış görüşmeleri yapılacak
Bu ana maddeler İsrail e karşı kazanılmış bir galibiyet değildi. Enver Sedat bu sözleşmeyi halkına tam olarak anlatamadı. Bu antlaşma esasına göre 1981 senesinde maddeler tekrar görüşülecekti. Bu görüşmeler bir çok konuya ışık tutacaktı. Camp David sonuçlarından sorumlu tutulan Evner Sedat, 6 Ekim 1981 de Bağımsızlık kutlamaları törenleri sırasında yapılan suikastla tören yerinde vücuduna isabet eden 72 kurşunla hayatı son bulmuştu.
Mısır ‘da Devlet Başkanı Seçilenler iğneli fıçı içine girmiş gibidirler. Bir taraftan Amerika ve İngiltere sıkıştırır, Diğer taraftan İslamcı olarak bilinen radikal kesim bastırır. Mısırın devlet başkanları bir cenderede sıkışan insanı andırır. Her zaman böyle olmuştur. Bir seyahatimde Beni karşılayanlar resmi geçidin ve suikastin yer aldığı meydandaki anıt mezara götürmüşlerdi. Bekçiye ne söylediklerini bilmiyorum, gecenin bir saatinde mezara inen merdivenlerin kapısındaki kilidi açtırıp benim içeri girmemi sağlamışlardı.
Basit bir mezardı. Aslında ne için öldürüldüğünü katil yüzbaşı Halid el-İslambuli bile anlatamamıştı. Çünki ona bu işi birileri yap demişti. O da yapmıştı. Savunma yapmayan Halid, idam edilmişti.
Bu gün Arap Ülkeleri arasında da sorunların olduğunu , İsrail – Filistin problemine ek olarak konuya mesheplerin çatışmasıda eklenince meydana gelen sahneyi kaygı ile izlemekteyiz. Türkiye’yi bu kaosun içine itmeye çalışanlar, meydana gelecek bu it dalaşını uzaktan seyretmek isteyen güçleri görmeyen nesle aşina değilim.
Hani çok karmaşık konuların çözülmez bir şekil almasını tarif ederken, bizim kullandığımız bir deyim vardırya ‘’Arap Saçına Döndü’’ işte durum şu anda böyle bir durum diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Arap Saçı