Umsuruk olduk!..

YAYINLAMA: 08 Eylül 2013 / 20.00 | GÜNCELLEME: 08 Eylül 2013 / 20.00

Doğrusu çok istiyorduk, ama olmadı!

2020 Olimpiyatları’nı İstanbul’da organize etmeyi içimizdeki ‘Olimpik ruh ile olimpizm felsefesi ve değerleri’ için değil, ihtiyacımız olan uluslararası büyük bir başarıyı elde etmek, bütün dünyaya kim olduğumuzu anlatmak, neler yapabileceğimizi kanıtlamak için istiyorduk.

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi çok iyi çalışmış. Sunumlarını beğendim. Başbakan Erdoğan da G20 Zirvesi’nden 16 saat uçarak, uykusuz toplantıya katılmasıyla olimpiyatları ne kadar çok istediğimizi birinci elden kanıtladı.

 

Oy kullanacak delegelerin kime oy verecekleri haliyle daha önce belliydi. Ancak çok olağanüstü bir durum olacaktı ki, düşüncelerini tekrar gözden geçirsinler. Öyle de bir şey olmadı.

Yaygın basın olayları çok çarpıtarak veriyor, insanları yanlış yönlendiriyor. Benim gibi dış basını takip edenler olayları daha sağlıklı ve gerçekçi olarak görebiliyor. Tokyo’nun kesin favori olduğu biliniyordu. Tokyo’nun ilk oylamada ekseriyeti birkaç oyla kaybetmesi halinde, ikinci oylamada açık farkla kazanacağı yazılıyordu. Nitekim de öyle oldu.

 

Hiç olimpiyat organize etmemiş, iki kıta üzerindeki İstanbul’un çabaları delegeleri cezbettiği kesin. Zaten çoğunluk tercihini Tokyo ile İstanbul için yoğunlaştırdı. 2 kez olimpiyat vizesi almış ancak savaş dolayısı ile bir kere olimpiyat organize etmiş Tokyo’ya İstanbul ağır basabilirdi. Dünya gazetelerinin haber ve yorumları hep Gezi Parkı olayları, Suriye krizi ve Türkiye’de yönetimin otokratikleşmesi üzerineydi. (…Istanbul saw a crackdown on anti-government protesters in June; last month, 31 Turkish athletes were suspended for doping. And worries over regional crises may play a role…)

 

Empati yapın! IOC’nun oy kullanan delegelerinin hepsi ülkelerinin önde gelen değerleri, önemli ve tanınmış insanlar. Bunlar aday ülkelerin sunumları dışında sizin-benim gibi bu ülkelerle ilgili her şeyi okuyor hatta araştırma bile yapıyor.

Gezi Park olaylarını duymayan var mı dünyada? Türkiye’nin Suriye ile arasındaki krizi, savaşa ramak kaldığını, hemen her gün televizyonlarından izleyip haberlerini okumuyorlar mı? Türk atletlerin doping cezasına çarptırıldıklarını, hatta madalya sahibi şampiyon atletimizin bile başının dertte olduğunu bilmiyorlar mı? Türkiye’nin en büyük futbol kulüplerinin şikeden dolayı UEFA tarafından cezalandırılıp Avrupa kupalarından men edildiğini sporun içindeki herkes konuşuyor.

 

Diyebilirsiniz ki, olimpiyatlara daha 7 sene var, bütün bu sorunlar hallolur, Suriye krizi biter. Ama dış basının genel görüşü odur ki, Suriye krizi Türkiye’yi Ortadoğu batağında yıllarca süründürecek!

Diğer tarafta eli yüzü düzgün, saygılı insanların yaşadığı, önemli sosyal sorunları bulunmayan, gelmiş geçmiş en mükemmel olimpiyatı organize edebilecek finans ve beceriye sahip bir Tokyo var. Siz olsaydınız, kime oy verirdiniz? The Times’ın ifadesiyle, “96 oyun 60’ını Tokyo aldığına göre demek ki delegelerin çoğunluğu bölgesel istikrarsızlık, kimilerinin ifadesiyle Başbakan  Erdoğan'ın otokratik yönetim anlayışı ve laiklerle İslamcılar arasındaki bölünme düşünüldüğünde Türkiye'de siyasi durumun yedi yıl sonra alabileceği hal konusunda şanslarını denemek istemediler" denildi.

 

Monako Prensi Albert’in AFP haber ajansına yaptığı yorum bence herşeyi gayet güzel özetliyor: “Bölgedeki istikrarsız durum İstanbul'un adaylığına kesin zarar verdi. Jeopolitik durum mutlaka önemli bir rol oynadı. IOC üyeleri sağlam şehirleri tercih ederler... İstanbul da diğerleri gibi iyi bir adaydı. Ancak Tokyo güvenli bir çift el önerdi. Oyunları finanse etme konusunda da sorunları yok. Ne inşaat ne de organizasyon anlamında..." 



 

Peki 2024 için veya 2028 için şansımız var mı? Bu soruya yanıt vermek için en az 4 yıl var! Ancak, benim kişisel yorumum, bugünkü konjonktür devam ettiği sürece mümkün değil! Biz olimpiyatların ilk kez müslüman bir ülkede organize edileceğini vurgulayarak avantaj sağlamaya çalışıyoruz. Oysa ki, uçakta bile bir müslümanın yanına oturan bir hristiyanın korkup tedirgin olduğu Batı’da bilinen bir gerçek değil mi?

Peki, müslüman delegeler bize oy verdi mi? Hayır! Onların da bazıları, başta Kuveyt olmak üzere vermedi. Türkiye’nin müslüman dünyada sevilen bir ülke olduğunu iddia etmek zor!

 

Olimpiyat kelimesinin anıldığı yerde şike, doping ve ırkçılığın kesinlikle bulunmaması gerekir. Her şeyden önce sporumuzu bunlardan arındırıp olimpik ruha sahip olduğumuza herkesi inandırmalıyız.

Arjantin’de canlı yayında da gördüğümüz ekibimiz canla başla çalıştı. Ama aynı birliğin ve beraberliğin halk arasında da bulunduğunu söyleyebilir miyiz? Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, oylamadan sonra twitter’da şunları yazdı: “Başta Başbakanım, İstanbul 2020 için aşkla yanımızda duran Türkiye sevdalıları, teşekkürümüz sizedir. Bir yanda Türkiye için 16 saat Bir yanda Türkiye için 16 saat kesintisiz uçarak gecesini gündüzüne katanlar. Öte yanda Türkiye kaybetti diye kına yakanlar. Kına stokları tükenmiş!

İnsanları bu kadar ayrıştırarak seçmeni konsolide ederseniz işte neticesi böyle olur!

 

 

 

 

 

 

 

 

Umsuruk olduk!..