Başbakan’ın kin, nefret ve intikam çıkmazı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Mustafa Koç, geçtiğimiz günlerde Gezi Parkı olaylarını değerlendirirken, “Ellerinde molotof kokteyli olanlardan bahsetmiyorum. Ama hepsinin aynı kefeye konmasını kabul etmiyorum. Kusura bakmayın. 70 yaşındaki teyze de gördüm, 18 yaşında çocuk da. Bunlar mı ülkeye zarar verecek?” dediğinde, Başbakan Erdoğan’ın yeni bir intikam dalgasının hedefi olacakları belliydi.

Önce Tüpraş’a baskın ve inceleme.

Ardından Koç'un 15 yıldan beri işlettiği ve Mustafa Koç’un, “Manevi olarak çok önemli bizim için” dediği Kalamış Yat Limanı’nın özelleştirme kapsamına alınması.

Ve şimdi de Koç Holding’e ait Aygaz Anonim Şirketi'nin LPG depolama lisansının iptal edilmesi.

Anlayacağınız Başbakan Erdoğan, Gezi eylemleri nedeniyle sürüklendiği kin, nefret ve intikam duyguları içinde kıvranmaya devam ediyor.

 

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç verdiği röportajda, Gezi olayları sürecinde göstericilerin Divan Otel’e sığınmalarıyla ilgili olarak gündeme gelen eleştirilere,Maalesef Koç Holding olarak hiç istemediğimiz bir şekilde kendimizi olayların ortasında bulduk. Divan Otelimiz, gayet insani bir yaklaşım sergilerken hadise başka mecralar tarafından çok çarpıtıldı. Korkunç bir bilgi kirliliği, bir dezenformasyon ve teröristlere yardım ediyormuşuz gibi bir hava estirildi. Bizde bundan fevkalade üzüntü duyduk” diye yanıt verdi.

 Ama o röportajı okuyan herkesin aklına gelen ilk şey, Başbakan Erdoğan’ın yeni kin, nefret ve intikam dalgasının ne olacağı idi. Nitekim oldu da!

                                                               ***

Gezi eylemleri sırasında; hoşgörülü, toplumsal tepkinin nedenlerini algılama, empati yapma, halkın duyduğu endişeleri gidermeye çalışmak gibi bir takım normal davranışlar içine giremeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yanlış yaptıkça tepki gördü, tepki gördükçe öfkelenip, kinlendi. Kinlendikçe, nefreti arttı, nefreti arttıkça da alev alev intikam duyguları içinde yanmaya başladı.

Kendi halkının bir bölümüne karşı, diğer bölümlerini profesyonel organizasyonlarla meydanlara toplayıp mitingler yaptı, mitinlerde kendine muhalefet edenlere ağzına geleni söyleyip, meydan okudu, olmadı.

Eylemlere katılan öğrencilerin tek tek belirlenip, gereken cezayı bulacakları konusunda tehditler savurup, tehditlerini uygulamaya koymak için halkın kendisine verdiği yetkiyi sonuna kadar kullandı, yine hırsını ve öfkesini kontrol altına alamadı.

                                                               ***

Halkın çocuklarının üzerine tomaları gönderdi.

Yaktı, yıktı, yaralattı, öldürttü.

Gencecik insanlar polis şiddeti ile yaşamını yitirdi. Anneler- babalar ağladı.

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kin, nefret ve intikam duygularında zerre azalma ve intikam duygusunda gram hafifleme olmadı.

Yüreği bir nebze olsun sızlamadan, “onlar polise şiddet uygularken öldüler” diyebildi.

Gerçeği apaçık gördüğü halde, bu eylemin iktidarına ve kendisine tepki eylemi olduğunu bal gibi anladığı halde, meydanlara çıkıp, herşeyi CHP’nin organize ettiğini söyleyebildi.

Halkı, ana muhalefet partisine karşı yalan yanlış yere aldatmak ve kışkırtmak da öfkesini, nefretini azaltmaya yetmedi.

                                                               ***

Gezi eylemlerinin ruhunu kavrayamadığı veya kavramak istemediği gibi, bir devlet ve siyaset adamının sahip olması gereken olgunluk ve hoşgörü konusundaki mahrumiyeti, onu içinden çıkması her geçen gün zorlaşan bir çıkmazın içine itti.

Mensubu olmakla övündüğü ve dünya cihana yaymak için her türlü cihada kalkışma yetenek ve arzusu bulunan islam dininde kin, nefret ve intikam duygusunun yerinin olmadığını da hiçe saydı.  Yönettiği halkın yüzüne ayrımcılık, nefret, öfke nutukları atarken, inancına bu kadar ters düşmesi ile hayrete düşürdü.

                                                               ***

Aslına bakarsanız, bize ne Kalamış Yat Limanı’ndan, bize ne Koç’un LPG depolama lisansından?

Ancak ülkeyi yöneten bir siyasetçinin kin, nefret ve intikam duygularına gem vuramaması, yenilmişlik hissini tamir etmek etmek için halkının malına, canına şuursuzca zarar verebileceği tehdidini yaratması, insanı ister istemez ürkütüyor, rahatsız ve tedirgin ediyor.

Bir Başbakan, “kendine güvenmesi gerek” halkını rahatsız ve tedirgin etmeye başlamışsa, durum özellikle kendisi açısından pek de içaçıcı değil demektir.

 

 

Başbakan’ın kin, nefret ve intikam çıkmazı