'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın”

YAYINLAMA: 23 Eylül 2013 / 20.00 | GÜNCELLEME: 23 Eylül 2013 / 20.00

Geçen hafta Büyükşehir Meclisi toplanamadı. ‘Sam bölgesinin imara açılması’ teklifinin Başbakan Erdoğan tarafından ertelenmesi istemi Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar tarafından kamuoyuna duyurulmuştu. Ertelenen meclis toplantısının bu yüzden olduğu bütün yerel gazetelerin manşetinde yer bulmuştu.

Gerçeğin bu olmadığı iddia ediliyor.

Asıl nedenin Yaşam Hastanesi’nin arsa satışı için Dr. Güzelbey’e yetki verilmesi teklifinde bir sorun olduğu kaygısıyla toplantının Asım Bey tarafından ertelendiği ifade ediliyor.

Oysa, olay bir yanlış anlaşılmadan kaynaklanmış! Yetki verilecekmiş, iletişimde bir aksaklık olunca Başkan işi riske atmamak için ertelemiş!

Yaşam Hastanesi’nin konumu, kazancı, getirisi fevkalade iyi. Hastane arsası Büyükşehir’in malı. 35 yıllığına kiraya verilmiş. Üzerine yapılan bina kira müddetinin sonunda belediyeye kalacak. Çok uzun bir zaman dilimi olarak düşünüp, kim öle kim kala demeyin! Zaman çabuk geçiyor.

Belediyenin arsasına hastane yapmak için ilk başvuran veya dandik ihaleyi kazanan Tam Med grubu olmuştu. Onlar daha sonra hisselerini hatırı sayılır bir karla Derviş’in GAMA, Gazi grubuna sattılar. Bir ara manevi evlat Özen de ballı şansını denemişti.

Hisselerden kazanılan rantlardan sonra üretim misyonunu yürütmek üzere SSK eski uzman doktoru, Asım Bey’in sırdaşı Halil Yenişekerci’nin yönetim kurulu başkanlığını üstlendiği ve çok sayıda doktorun ortak olduğu şirket gayet iyi gidiyor.

Şimdi küçük, küçücük, minnacık bir sorun var!.. Arsa belediyenin ya, 35 sene sonra (galiba 30 seneden az kaldı) mülkiyet belediyeye geçecek ya, Asım Bey de ciğer canlı ya, gitmesi de artık neredeyse kesinleşti ya, daha sonra gelen bir bakarsın uyumsuz olabilir, sıkıntı yaratabilir ya, meclisten şahsına yetki istiyor ki, arsa meselesini de dünya gözü ile halletsin!..

Şamil Tayyar, Başbakan’ın emri var demiş, başkası başka şey söylemiş, Erdoğan, kuş uçuşu 5 dakika mesafedeki Adıyaman’dan düğüne gelmemiş, ne gam! Gelen gelir, gelmeyen gelmez! Asım Bey’in kimseye eyvallahı yoktur! Sakın Asım Bey’i hafife almayın!

Mehmet Akif Ersoy yaşasaydı eminim o ünlü mısraı Asım Bey’e ithaf ederdi…

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.”


Antepfıstığı konusu…

Fıstığın en az 9 bin yıldır bu bölgenin topraklarında yetiştiğine dair kanıt belge, Amerika’nın ünlü bir laboratuvarında yapılan testler sonucu kanıtlanmıştı. Zeytin de öyle.

Prof. Dr. Engin Özgen, Kilis yakınlarındaki ‘Oylum Höyük’te kazı yaparken, bir mezardan aldığı toprak numunesini Amerika’ya laboratuvara incelemeye gönderiyor ve gelen yazılı belgede fıstık ve zeytinin bölgemizde en az 9 bin yıldan beri yeştiştiğini anlıyoruz. Benzer bir inceleme de, halen kazı yapılan Karkamış’taki toprağın incelenmesi sonucunda , fıstık ve zeytinin en az 7 bin yıldır bölgemizde yetiştiği bilimsel olarak tekrar kanıtlandı. Elimizde başka kayıtlar da var. Hitit Kralı’nın (İ.Ö. 1500) komşu ülkeye düğün hediyesi olarak gönderdiği 10 ton fıstığın belgesi bulundu.

Asıl konuya geçmeden ‘Şamfıstığı’ konusuna değinmek istiyorum. Güya fıstık hep Şam’dan ihraç edildiği için adı ‘Şamfıstığı’ olarak bilinmiş. Bu doğru değil! Ne bilimsel olarak, ne de mantık olarak!

Şamfıstığı’ adının nasıl günümüze kadar ulaştığını daha önce de yazmıştım. O zaman Antep de dahil bütün bölgenin adı ‘Şam bölgesi’ idi. Bilad esh -Sham/Kuzeydeki Ülke anlamına geliyor. Mekke’den yukarı bakınca Shamal, yani Toroslara kadar Şam bölgesi… Bu bölgede yetişen fıstığa da haliyle Şamfıstığı denirdi!  Adı oradan geliyor, bu kadar basit! Şimdi en çok Antep’te yetişiyor ve adı Antepfıstığı. Yarın başka bir bölge üretimde bizi geçerse artık isim değişmeyecek çünkü patenti alındı! (Bir önemli bilgi, fıstığın ana vatanı İran’dır. İ.Ö. 500 yıllarında buralara geliyor. Başka bir yazıda değineceğim.)

Karadeniz Bölgesi’nde yetişen fındık ve çay üreticisine, tüccarına yılda 3 milyar dolar para kazandırıyor. Bizim fıstık ise ‘ambarcıların’ vicdanına, daha doğrusu vicdansızlığına kalmış durumda! Kayıt dışı olduğu için ne kadar gelir elde edildiği de sağlıklı olarak belirlenemiyor. Bu iş uzun yıllardan beri böyle.

İlk kez bu sene Bakan Şahin’in olaya el atmasıyla ciddi ciddi bir şeyler yapılmaya başlandı. Memnuniyet verici bir girişim. Bakan Şahin’in takipçiliğini de bildiğimiz için bu kez bir netice alabileceğimizi tahmin ediyorum.

Ancak, şehrimizde yapılan toplantıya başkanlık eden önyargılı müşteşar yardımcısı Ferhat Şelli, fiyatta istikrar için ithalat önerisine öfkeleniyor ve adeta bir ‘fıstık ambarcısı’ zihniyetiyle, “Arkadaşlar, ben ezelden beri Urfalı’yam, eğer fıstık ithal edersek, en başta babam beni öldürür. Rahat olun. Ben Suruçluyum, buna fırsat vermem, size söz veriyorum” diyor!

Arkasından da henüz çiçeği burnunda bir müdürünü fırçalıyor: “Antepfıstığında üretim ve kalite niye artırılamıyor? 100 yıldır uyuyor musunuz? Şimdiye kadar neredeydiniz?

Salonda buz gibi bir hava esiyor, ama masanın başında müsteşar yardımcısı var, kim ne diyebilir ki?..

İsminin önünde bilimselliğini vurgulayan ‘Dr.’ ünvanı bulunan müsteşar yardımcısına biri şöyle demeliydi: “Asıl sen neredesin? Bakan Şahin olmasaydı, buraya gelir miydin? Fıstığın sorunları ile şimdiye kadar neden ilgilenmedin? Konuyla ilgili pek de bildiğin fazla bir şeyin olmadığı anlaşılıyor! Otur yerine, zıfır!

Umarım, bu güzel ve iyi niyetli girişim, “Babası fıstıkçı müsteşar yardımcısının zihniyeti yüzünden bir netice alınamadı” diye tarihe geçmez!

 

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın”