Sanki dağ fare doğurmuş gibi…

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Demokratikleşme Paketi’nden aklında ne kaldı derseniz, kamuda da başörtüsü yasağının kaldırılacak olması ile Başbakan Erdoğan’ın hayati önem taşıyan hayalinin gerçekleşecek olması var birinci sırada. İnşallah artık bu dini istismar, dini ve kadını sömürü aracı olarak kullanılan illettin tartışılmasından bir şekilde kurtuluruz.

İkincisi ve dramatik olanı, “demokratikleşme” adını taşıyan açıklamanın yapıldığı toplantıya yandaş olmayan gazete ve televizyonların çağırılmamış olması.

Ama galiba en komik olanı, partilere devlet yardımı için oy oranının yüzde 3’e indirilmesi.

Zira, meclis dışında kalan tüm partilerin oyu zaten yüzde 3’ün altında.

İş dünyasının, Başbakan ve hükümete yaranmak uğruna dizdiği methiyeleri bir yana bırakırsak, en doğru yaklaşım, “Dağ fare doğurdu” olsa gerek.

 

Başbakan “Demokratikleşme” paketi açıklıyor güya.  Ancak, Evrensel, Birgün, Özgür Gündem, Aydınlık, Sözcü, Sol ve Yeniçağ gazeteleri ile Halk TV, Hayat TV, İMC TV’ye akreditasyon ve sansür uygulanıyor.

TGC’nin, “Bugün birçok gazeteci cezaevindeyken nasıl bir demokratikleşmeden söz edebiliriz. İktidar, yayın politikasından hoşlanmadığı gazetelerin çalışanlarının mesleklerini yapmalarını engellemektedir. Halkın bilgilenme hakkını da yok saymaktadır” açıklaması bu açıdan önemli.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Q, W, X harflerinin kullanımını serbest bırakıyoruz, bir nevi klavyelere özgürlük getiriyoruz” sözlerine, “Mesele klavyelerin değil gazetecilerin özgür olmasıdır. Bu harflerin kullanımının serbest bırakılmasından ziyade o harfler kullanılarak yazılan haberlerin, yapılan yorumların cezalandırılmaması çok daha önemlidir” diye tepki verdi.

Anlayacağınız, pakette, hükümette “basın özgürlüğü” açısından demokrasiden oldukça uzak…

                                                               ***

Paket benim gibi birçok insanda da çok ciddi bir hayal kırıklığı yarattı.

İngiliz yayın kuruluşu BBC, olayı "Erdoğan Kürt paketini açıkladı" şeklinde iddialı duyurdu. Ancak, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın “Başbakan Erdoğan’a teşekkür ediyoruz. Hakların mücadeleyle alınacağını bir kez daha görmüş olduk” değerlendirmesi, onların beklentisinin de karşılanmadığını gösteriyor.

Zaten ortada ne var ki taleplerini karşılayacak?

Galiba Başbakan Erdoğan, kendisinin ve partisinin en önemli hayali ve hedefi, anlayabildiği tek özgürlük olan “kamuda başörtüsü yasağını kaldırma” meselesinin tek başına açıklamasının yanlış olacağını düşündüğünden, tıpkı şu AKP’nin ürettiği “torba” yasalarda olduğu gibi, kamuoyunu aldatmak, gözünü boyamak için, ehveni şerden birkaç şey daha attılar paketin içine, oldu size “demokrasi” paketi.

                                                               ***

“Demokratikleşme Paketi”yle seçime katılan siyasi partilerden yüzde 3 oy oranını aşanlara Hazine’den devlet yardımı yapılmasının önü açılıyor güya. Ancak, 2011 milletvekili genel seçim sonuçlarına göre, meclise giren partiler dışında yüzde 3 oy oranına ulaşan bir parti bulunmuyor.

Yani, devlet yardımı için gerekli olan baraj, yüzde 3’e çekilse dahi bu orana ulaşan bir parti olmayacağından AK Parti, CHP ve MHP dışında kalan partilere yardım yapılamayacak.

Kocaman bir göz boyamaca ve aldatmaca.

“Kardeşim daha çok çalışıp, yüzde 3 oy alsaydınız sizde” diye mi savunacak Erdoğan kendini!

                                                               ***

Herşey öyle yasak savmalar üzerine kurulmuş ki!

 Yıllardan beri Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması konusu ve beklentisi gündemde iken, bu da zorla alınmış ve iade edilmesi gereken bir hak iken,  Erdoğan’ın Mor Gabriel, (Deyrulumur) Manastırı’nın arazisinin manastır vakfına iade edilecek olmasını açıklaması, başka nasıl açıklanabilir ki?

Yardımların istenilen yere verilmesinin yolunun açılmasının başta gelen gayesi de dini amaçlı kuruluşların yardım toplamasını kolaylaştırmaktan başka birşey değil.

Başbakan Erdoğan’ın “demokrasi” paketinin bir diğer aldatmacası da “Alevi” açılımını Nevşehir Üniversitesi’nin adının “Hacı Bektaş Veli Üniversitesi” olarak değiştirilmesine indirgemesi oldu.

                                                               ***

 76 milyonun ihtiyaçlarına yanıt verecek, herkese eşit, adil, güvenceli, demokratik, özgürlükçü bir yaklaşımdan öte AK Parti’nin yaklaşan seçimlere doğru bir siyasi yatırımı” olarak değerlendirilen demokrasi paketi beklentilerin gerisinde kalmıştır.

                                              

 

 

 

Sanki dağ fare doğurmuş gibi…