“Erdoğan’ın ‘Gezi’si geldi”

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Başbakan Erdoğan’ın öğrenci evleri veya yurtları ile ilgili açıklamalarını dinlerken, şaşa ve dona kalıyorsunuz adeta.

Hayır canım, olacak şey değil, herhalde bu bir şaka olmalı diyor insan kendi kendine.

Böyle birşey olamaz, bir ülkenin başbakanı böyle birşey söyleyemez, söylememeli diye düşünüyorsunuz, ama nafile.

Başbakan, kendisine bu konudaki sözlerini soran Finlandiyalı gazeteciyi de “Galiba birileri seni özel olarak görevlendirdi” diye azarlıyor.

Erdoğan bir türban sarhoşluğu yaşıyor olmalı.

Yoksa bunun başka bir açıklaması olamaz.

 

Başbakan Erdoğan’ın öğrenci evleriyle ilgili konuşmaları, şimdiye kadar ki benzer çıkışlarını fersah fersah geride bıraktı.

Öyle ki, ona en büyük desteği verenlerden biri olan Nazlı Ilıcak, bu işlemin hukuk dışı olduğunu söyledi.

Ilıcak, "Buradan oy gelecekse hiç gelmesin. Ben buna üzülüyorum. Türkiye'ye hizmet eden bir Erdoğan var. Ben her zaman göğsümü gere gere 'Erdoğan'a oy verdim' derim. Ama şimdi ben utanıyorum. Bu tavır çok yanlış; demokrat bir tavır değil, muhafazakar tavır değil"derken, yanağını okşayacak kadar yakın duran Mehmet Barlas Başbakan'ın tavrı için "Muhafazakarlık arkasına devlet gücünü alınca çok tehlikeli oluyor" değerlendirmesini yaptıktan sonra
 "Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam!" demek zorunda kaldı.

                                                               ***

Başbakan Erdoğan, “kız ve erkek yurtlarını yüzde 75 oranında ayırdık” diyor.

Kız ve erkek yurtları hiçbir zaman birarada olmadı, yurtlarda kızlar ve erkekler birarada kalmadı ki?

Sonra, kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalması, kendilerinin ve ailelerinin tercihi. Devlet hiç kimsenin özel yaşamına müdahale edemez.

Devlet hiç kimsenin namus bekçisi değildir.

Kaldı ki, çocuk gelinlerin yüzde 35’inin ikinci eş olduğu,
her 11 kadından birinin okuma yazma bilmediği,genç kızların yüzde 41.5’inin okuyup, çalışmadığı, 18 yaşında küçük kızlarını evlendirmek için dava açan aile sayısının yüzde 94.2 oranında arttığı,  tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış yaşandığı, tecavüze uğrayanların yüzde 50’sini 18 yaşın altındakilerin oluşturduğu, bunların yüzde 90’ının kız, yüzde 10’unun erkek çocuklardan oluştuğu bir ülkede, devletin o kadar fazla koruyacağı şey ve yapması gereken acil şeyler var ki, üniversite gençlerinin namusuna sıra bile gelmez.

                                                               ***

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Türk toplumunun yapısında insanlar, çocuklarının yurtlarda kızlı erkekli bir arada yaşamasını tasvip etmiyor” diye kendince bir genelleme yaptıktan sonra, “Anayasanın 58. maddesi, devlete gençleri korumak, görevini veriyor. Eğer siz Türkiye'yi yönetiyorsanız, öğrencilerle ilgili sorumluluğu ve yetkiyi de vatandaş seçimde size emanet etmiştir” diyor.

Ülkede bu kadar sorun varken, binlerce üniversite öğrencisi fikirlerinden dolayı cezaevlerinde hürriyetleri ve eğitim hakları engellenmişken, binlerce öğrenci parasızlıktan eğiitm hakkını kullanamazken, büyük bir çoğunluğu tek öğün yemekle, açlık sınırında eğitimini tamamlamanın mücadelesini verirken devlet nerede?

Bu ülkenin gençlerinin namus bekçiliği devletin haddi bile değil ama, özgür, mutlu bir şekilde eğitim haklarını kullanabilmeleri devletin birinci derecede görevi.

                                                               ***

Ülkede bu o kadar büyük sorun varken, Başbakan Erdoğan’ın hiçbir zaman sorun olmayan bir konuyu bu şekilde gündeme getirmesi, gençlerin tamamını potansiyel tehlike ve birbirine saldırmaya hazır görmesi çok ayıp ve yakışıksız, yanlış bir siyaset.

Gazetenin biri bu habere manşet atmıştı önceki gün, “Erdoğan’ın Gezi’si geldi” diye.

Erdoğan gençleri bu kadar hafife almasa iyi olacak.

“Erdoğan’ın ‘Gezi’si geldi”