İktidarlar halktan soyutlanamaz…

YAYINLAMA: 23 Aralık 2013 / 18.00 | GÜNCELLEME: 23 Aralık 2013 / 18.00

Putin, ilk cumhurbaşkanlığı döneminde, servetini Yeltsin yıllarında yapan Rusya’nın en zengin adamı Hodorkovski’ye, “Politikadan uzak dur!” diyor.

Mikhail Borisoviç Hodorkovski bir oligark, kendini olağanüstü güçlü gören birisi.Buyruk alamayacağını belirterek, küçümser bir eda ile muhatabını dünya siyasetini bilmemekle suçluyor ve burnunun ucundaki yolsuzluklarla yüzleşmemesi halinde Rusya’yı uluslararası sistemde gereken yere çıkaramayacağını söylüyor.

Bu had bilmezliğe çok içerleyen Putin, aracılarıyla Hodorkovski’ye “Rusya’yı terk et!” komutunu iletiyor.

Bu ‘mafyavari uyarıyı’ kaale almayan Hodorkovski, bir yurt dışı gezisinden dönüşünde, ‘sahtekarlık’, ‘vergi kacakçılığı’ ve ‘kara para aklamaktan’ tutuklanıyor.

Çin sınırındaki Sibirya hapishanelerinde 10 yıl yatan Hodorkovski, Almanya’da tedavi gören ve ölmek üzere olan annesini görmek için Putin’den af diliyor. O da ‘özel af yetkisi’ni ‘Soçi Kış Olimpiyatı’ arefesinde dünyaya karşı imaj atağında bulunmak uğruna Hodorkovski’yi affederek özgürlüğüne kavuşmasını sağlıyor.

 

Bunu Alman Cyril Tuschi’nin youtube’daki belgeselinde izledim.Geçen gün Nilgün Cerraoğlu’da bu belgesele atıfta bulunmuştu. Bu kadar hikayeyi sırf Hodorkovski’nin uzun yıllar hapiste yattıktan sonra söylediği şu çok ama çok anlamlı cümlenin tam olarak ifadesini bulması için yazdım…

İktidarlar halktan soyutlanamaz; bir halk iktidardan ne anlıyorsa, karşısında onu bulur. Halkın güç anlayışı neyse tepedeki iktidar onu yansıtır…

O kadar!..

 

Şimdi olayı baştan ele alalım.

Bir operasyon yapıldı, üç ayrı soruşturmayı kapsıyordu. Kamu bankası görevlisine; rüşvet ve aracılık iddiası ile bakan çocuklarına;imar kanununa muhalefet etmek, görevini suistimal ile belediye başkanı ve müteahhitlere…

İmar kanununa muhalefetin operasyona hacım kazandırmak için dolgu malzemesi gibi kullanıldığı anlaşıldı ve şimdilik sonuçsuz kaldı.

Asıl hedef, cemaatin hakim olduğu polis teşkilatındaki tasfiye çalışmalarının yarattığı rahatsızlığa önlem almaktı.

Yağdan kıl çekercesine, polis okullarında örnek olarak gösterilebilecek, yakın tarihin en büyük yolsuzluk operasyonuna imza atıldı.

 

Cemaat, Hakan Şükür’ün istifası ile ‘büyük mesaj’ı yerine ulaştıramayınca sürpriz polis operasyonu ile ne kadar kararlı olduklarını ortaya koydu! Son olarak canlı beddua yayını ile nerede duracağı bilinmeyen bir intikam ruh hali sürüyor!..

Bu işten kimin kazançlı çıkacağına dair en iyi yorumaBirgün gazetesindeki Ahmek Şık röportajında rastladım:

Emniyet içindeki cemaatçi örgütlenmeye ilişkin yazdığı kitap nedeniyle aylarca cezaevinde kalan gazeteci Ahmet Şık, dershane gündemiyle yeniden gün yüzüne çıkan cemaat-AKP gerilimine ilişkin açıklamalarda bulundu.Şık, "iki tarafın da elinde birbirini yok edecek etkide belge ve bilgi" olduğunu söyledi.

 

Başbakana akıl veren, yol gösteren bir hayli köşe yazarı var. Çoğunluk; bakanları derhal azledip, kirli işlerle uğraşanların aklanana kadar aramızda yeri yoktur, denirdi ve kamuoyu tatmin edilirdi, olay büyümezdi, diyor!

Akıl sahiplerinin atladıkları var:

Azledilen bakanların ardından başka bakanlarla ilgili yeni bulgular ortaya çıkarsa, kabinede yeniden mi değişiklik yapılacak? Olur mu?

Cumhurbaşkanı Gül’ün ağırlığı iyice hissedilmeye başlandı.Bakalım, kabineden çıkacak ve kabineye girecek bakanlar için onay verecek mi?Burada hassaslık olduğu artık iyice anlaşıldı.

Bu nedenlerle kabine değişikliğinin bir kerede yapılabilmesi için sabır, dikkat ve en önemlisi ‘istihbarat’ gerekiyor!

 

Cemaat ne istiyor?

7 ayrı madde saptadım. Ama birincisi, diğerlerini geçersiz kılıyor.

Cemaat, Recep Tayyip Erdoğan’ı artık istemiyor!

Peki, Başbakan Erdoğan ne istiyor?

Yazının başındaki Putin’in Hodorkovski’den istediğini:

“Politikadan uzak dur!”

Hizmet hareketinin lideri bunun söz konusu bile olmayacağını net bir şekilde ifade etti!

 

Peki… Amerika kimin tarafında?

Başbakan Erdoğan, ABD’nin Ankara Büyükelçisini kovmakla tehdit ettiğine göre, cemaatin tarafında.

Ama küçük bir problem var.

Cemaatin partisi yok ki, nasıl iktidara gelecek?

O halde, çözüm halk…

Yazımın başlığında çözümü şöyle ifade etmeye çalıştım:

İktidarlar halktan soyutlanamaz; bir halk iktidardan ne anlıyorsa, karşısında onu bulur. Halkın güç anlayışı neyse tepedeki iktidar onu yansıtır…

 

Daha ne diyeyim!..

 

İktidarlar halktan soyutlanamaz…