Yalanın faturası

YAYINLAMA: 29 Aralık 2013 / 18.00 | GÜNCELLEME: 29 Aralık 2013 / 18.00

Geçen hafta kaybediyoruz endişesi ile yazdığım, demokrasinin en önemli ‘erk’i yargı, adalet yazısının eşanlamlısını cumartesi günü Hürriyet Gazetesi birinci sayfasından ‘Hürriyet’ imzası ile yayınladı.

“… Çünkü hukuk, demokrasinin üç asli ve temel gücünün savaş alanı olamaz.   
Yürütme (Hükümet), yasama (Meclis) ve yargı kavgasından kazanan çıkmaz.
Son bir haftadaki bilançoya bakın: Siyasette kan kaybı, Adliye’de çatlak, mali piyasalarda giderek büyüyen yangın...
Gelişmeleri hayret, hatta dehşetle izleyen iç ve dış kamuoyu. Üç sütunu da hasarlı bu sistemin tek sigortası bağımsız, tarafsız medyadır. Eğer medya kavganın tarafı olursa, tuz da kokar!
Ama eğer medya işini hakkıyla yaparsa toz dumanın hakikati örtmesine izin vermez. 
Kamuoyunun doğru ve eksiksiz bilgi almasını sağlar.

İyi ki bağımsız ve tarafsız medya var…”

 

Şimdi size New York’ta yayınlanan New York Post’un gücü ile 68’inci yılını yaşayan Gaziantep’in Sabah gazetesinin durumunu karşılaştırabileceğiniz bir olayı anlatmak istiyorum.

New York’un ilk Afrika kökenli valisi David Paterson, Obama’nın da has adamıydı. Görev süresi sona ermek üzere olduğu için kısa süre sonraki seçimlere hazırlanıyordu.

Vali Bey, beyzbol efsanesi Yankees taraftarıydı. Final maçını 424 Dolarlık en pahalı koltuktan seyretti.

New York Post gazetesi ertesi gün Yankees Kulübünü arayıp, Vali’nin kaç bilet aldığını, parasını ödeyip ödemediğini sordu.

Tabii, orası New York, burada telefonunuza bile çıkmazlar, muhatapta bulamazsınız. Yankees Kulübü, Vali’ye beş bilet verildiğini, ‘Resmi görevli’ olarak geleceğini bildirdiği için parasının ödenmediğini,  açıkladı.

New York Post Gazetesi, bu sefer, neden bir tane değil de, beş tane bilet verildiğini merak  edip araştırdı, Vali’nin iki yardımcısına, oğluna ve oğlunun arkadaşına  avanta’ bilet aldığını ortaya çıkardı...

Haşırt diye manşet yaptı: “Avanta bilet rüşvet değil mi?

Vali tutuştu! Yankees’le temas kurup, parayı ödemek istediğini söyledi.

Verin kredi kartı numaranızı tahsil edelim” dediler.

Hesaplar denetim altında olduğundan geriye dönük tahsilat yapılamayacağı için nakit de olsa, kredi kartı da olsa ödeme gazete manşetinden sonraya sarkacağından problem çözülmeyecekti!

Demokrasilerde çare tükenmez!” diye düşünen Vali Bey, aklına gelen çözüm paketini (!) hemen devreye soktu:
Size çek vereyim!”

Tamam dediler ve geçmiş tarihe yazılmış çeki Yankees’e gönderdi, derin bir de nefes aldı.

Sıra basın toplantısına geldi. Ağzını açtı, gözünü yumdu:
Bunlar şantajcı ve rüşvetçi gazetecilerdir! Ben bunları zaten gazete sahibine şikayet ettim! (Bu ifadeler kelimesi kelimesine Gaziantep’te yerel bir yöneticinin mahkum olduğu bir davada kullandığı üslup ve ifade tarzıdır.)

 

New York Post, kaçın kurasıdır, pes etmedi ve manşeti patlattı:
Vali yalan söylüyor!”

Devreye ‘New York Eyaleti Dürüstlük Kurulu’ girdi. Çeki adli tıp kurumuna gönderdiler. Gelen raporda çekin üzerindeki tarihin hangi gün, saatine varıncaya kadar, yazıldığı tespit edildi.

Kurul, Vali’ye sahtekarlık yaptığı için 2 bin 120 dolar bilet parası, 60 bin Dolar da ‘yalan söylemenin bedeli olarak’ ceza verdi. İşin hazin tarafı da ‘Dürüstlük Komisyonu’ üyelerinin bizzat Vali tarafından seçilmesi.  Komisyon, bizi Vali seçti diye yalakalık yapmadı!

 

Obama, David benim arkadaşım, ona kefilim demedi. Tam tersine, “Seçimde aday olma, partimizi tartışılır duruma getirirsin! Bir hata yaptın ceremesini çekeceksin!”dedi.

Dünyanın en önemli üniversitelerinden birisi olan Kaliforniya’daki Berkeley Üniversitesi’ni bitirmiş, ‘Computer sicience/Bilgisayar bilimi’ üzerine kariyer yapmış ünlü bir profesördü. Ama, özellikle Amerika’da ve hemen Batı’nın bütün ülkelerinde yalan söylemek en büyük suç ve onursuzluk! David Paterson’un politik kariyeri böylece sona erdi, köşesine çekildi.

 

Birkaç ay önce önemli bir yerel yöneticinin mahdumu, “Hesapladık, babam göreve geldikten sonra servetimizin yüzde 20’sini kaybetmişiz!” demişti.

Amerika’da ‘Etik kurul’ her yalan söylemede 60 bin Dolar ceza veriyor. Böyle bir uygulama Gaziantep’de olsaydı, bırakın mahdum beyin pederinin birkaç yüzmilyonluk serveti, şimdiye kadar paracıkların hepsi cezaya gitmiş, hatta bir hayli de borca girmiş olurdu!..

Ama yesinler içsinler, şükretsinler, burası Antep

Cennet şehrim; hoşgörüsüyle, Mevlana felsefesiyle, ‘zinhar inkar’ mentalitesiyle, Aziz Nesin sevgisiyle geldiği noktada, kentin yüzde 70-80’i gecekonduda yaşıyor, kişibaşı gelir Türkiye ortalamasının altında, ekonominin yüzde 60-70’i kayıtdışı, burnundan kıl aldırmayan, dışı başkalarını, içi bizi yakan bir şehir!.. Daha doğrusu Joseph Göbbels benzeri birisinin söylediği gibi, “Dünyanın en hızlı gelişen 10 şehrinden biri!..”

 

Şahısların pozisyonu önemli değil, ama New York Post’un New York’ta becerdiğini biz de Antep’te başardık!

 

Yalanın faturası