Cemaatten korkuyorlar mı?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gerçekten ayıp etti.

Kamuoyuna, “Bir devlet içerisinde ayrı bir devlet olamaz” demişti.

Ardından Pensilvanya’ya özel ulak gönderip, devlet ile paralel devlet haline gelen cemaatin savaşının yatıştırılmasını istedi.

Devlet adamı” olarak güvenimi kaybetti.

Gazeteci Fahmi Koru, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çok yakın arkadaşlarından.

Londra’da eğitim görürken aynı evi paylaşmışlar.

Böyle bir görüşme için onu görevlendirdiğine göre, belli ki çok da güveniyor.

İşin bir başka garip yanı da, yolsuzluk operasyonunun ardından tüm zehirli oklarını cemaate yöneltmiş olan ve intikamının sınırlarını belirlemekte, kontrol etmekte zorlanan Başbakan Erdoğan’ın da bu arabuluculuğu kabul etmiş olması.

 

Gazeteci Fehmi Koru, güya bu hükümet- cemaat çatışmasından rahatsızlık duyunca düşünmüş düşünmüş, “Ben bari bu işte aracı olayım da devlet ile paralel devlet birbirleri ile çatışmasın, bu kavga da bitsin”diye kendine durumdan vazife çıkarmış.

Sonra yakın arkadaşı olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gidip, “Ben AKP ile cemaati barıştırmak için Hoca Efendi’ye Pensilvanya’ya gitmek istiyorum” demiş.

O da bu fikri pek bir beğenmiş ve “Bir de Başbakan’ın sakalının altından geç bakalım, o ne diyecek” buyurmuş. Başbakan da arabuluculuğu olumlu değerlendirince Fehmi Koru Pensilvanya’ya uçup, Hoca Efendi’den mektubu kapıp gelmiş.

                                                               ***

Bu işin bize açıklanan ve inanmamız beklenen senaryosu.

Sonra bu kadar büyük bir çatışma ve güç savaşında arabuluculuğa soyunmak pek o kadar da kolay olmasa gerek.

Belli ki Cumhurbaşkanı Gül, çağırıp Fehmi Koru’ya bir görev vermiş. “Hoca Efendi’ye git mesajlarımı ilet, bakalım bundan sonrası için ne yapılması düşünülüyor, bir öğren” demiş.

Tabi bu arada, bu işi Başbakan’dan habersiz yapmayı da uygun bulmamış olmalılar ki Koru Başbakan Erdoğan’ı ziyaret edip, onun da olurunu almış

                                                               ***

Aslında, gazetecilerin siyasetçiler ve bazı kesimler arasında aracı olmaları ilk ve abes bir durum değil. Yakın tarihimizde de bazı önemli gazetecilerin ulusal ve uluslararası ilişkiler de aktif rol aldıklarını okuyor, biliyoruz.

Burada devlete, hükümete, iktidara karşılık aracılık yapılan muhatabın, özellikle Başbakan Erdoğan tarafından, “Milli güvenlik açısından tehlike arzeder duruma gelmiş” şeklinde nitelenmiş, devlete karşılık kendisine paralel devlet rolü biçen dini bir cemaat olması sıkıntı yaratan.

                                                               ***

Ayrıca hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan’ın bilgisi ve isteği dahilinde cemaatin başına arabulucu gönderilmiş olması, insanı farklı düşüncelere sevkediyor.

Benim aklıma gelen ilk şey, her iki devlet adamının da cemaatten korkup, çekindikleri oldu.

İkincisi de cemaatin bundan sonraki hamlesinden toplumdaki etkilerinden korkulup, çekiniliyor olması.

Cumhurbaşkanının, “Devlet içinde devlet olmaz” duruşunun, Başbakan Erdoğan’ın, “Köklerini kazıyacağız” meydan okumasının ardından gelen ulak kullanma girişimi, her ikisinin de samimiyetini sorgulamamızı gerektiriyor.

                                                               ***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, katıldığı bir televizyon programında, konuya ilişkin sorulara karşılık, "Parlamenter sistemde, işlerin nasıl yürüdüğü ortadadır. Cumhurbaşkanı olarak benim sorumluluğum da gayet açıktır. Bu çerçeve içerisinde ben gerek bugünkü yaşanan meseleler gerek başka sıcak konular ortaya çıktığında, şüphesiz ki üzerime düşeni bütün gücümle yapıyorum, bunun bilinmesini isterim" demişti.

Biz, parlamenter sistemde cumhurbaşkanlarının devlete meydan okuyan, canının istediğini, canının istediği zaman, kulağından tutup içeri attırabilecek güce erişmiş olan cemaatin liderine özel ulak-aracı gönderip, hükümet ile cemaati barıştırmaya çalışmak şeklinde yürüdüğünü bilmiyorduk. Bu vesile ile öğrenmiş olduk.

                                                               ***

Bence Japonya gezisi Başbakan Erdoğan’ın olaya tepeden ve uzaktan bakmasına vesile olması açısından iyi bir fırsat oldu.

Olayları daha sağlıklı değerlendirip, taarruzlarını ona göre geliştireceği beklentisi içindeyim. Belki bu arabulucu meselesine de biraz zaman kazanarak daha sağlıklı eylemler yapmak amacıyla olur vermiş olabilir. En azından ben öyle olmasını temenni ediyorum.

 

 

Cemaatten korkuyorlar mı?