Yerel operasyonlar sürecek!..

Önce Milli Eğitim Müdürü, dün de Emniyet Müdürü görevden alındı.

Emniyet Müdürü daha geleli bir 1.5 sene bile olmadı. Sorunun liyakat olmadığını biliyoruz.

Emniyet Genel Müdürlüğü emrine alınan Ömer Aydın, mesleğe adım attıktan sonra bir çok ilde görev yaptı. Ergenekon soruşturmaları başladığında operasyonu yürüten merkezde görev aldı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi’nde başkan yardımcıydı. 1. Sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ettikten sonra ilk olarak Tokat İl Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. Terör örgütü PKK’nın Tokat kırsalındaki grubuna ağır darbeler indirilmesinde büyük rol oynadı. Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü’nden sonra Gaziantep’e atandı.

Kimin cemaatten olduğu da insanların yüzüne bakarak anlaşılmıyor, ancak böyle özel durumlarda öğrenebiliyorsunuz!..

Başbakan Erdoğan son derece kararlı. “Ya tamamen bendensin, ya da tamamen karşımdasın!” diyor.

Bürokrasi yeniden şekillendiriliyor.

Medyada ise kıpırdanmalar var. Ağır bir travmadan geçtikten sonra uzun bir süre uyumlu bir yol izleyen Aydın Doğan medyası son zamanlarda daha cesur gazetecilik yapmaya başladı.

Azledilen Bakan Zafer Çağlayan’ın, rüşvet olayına karıştığı iddiası ise tutuklu yargılanan İranlı işadamı Rıza Sarraf’ın özel uçağı ile umreye gitmesini manşetten haber yapması, Nazlı Ilıcak’ın CNNTürk’te uzun uzun alakasız bir şekilde lafı cemaate getirerek övmesi, tarafını belli etti iddialarına neden oldu.

Hürriyet’in yaptığını sanki bir dönemin kapanmakta olduğunu anlatmak istiyor gibi algılıyorum!

Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe Ofis’te kahvaltıya ve Japonya’ya giderken uçağa davet ettiği veya etmediği gazeteler ve gazeteciler tarafların birbirine mesafesini ve iklimi ifade ediyor.

Erdoğan Demirören’in gazeteleri hem ilgimi çekiyor, hem de beni güldürüyor! Antepli mentalitesiyle, iki gazetesinden biri hükümete destek verirken, diğeri tarafsız iyi gazetecilik yapıyor.

Ciner medyası ise, ne yapsa yaranamıyor! Fatih Altaylı, Dolmabahçe Ofis’teki kahvaltıya davet edilmemesini yazı konusu yaptı. Ama Başbakan Erdoğan’ın tavrı net ve kesin: Gazete, medya sahibi olabilirsiniz ama gazetecilik yaparken dikkatli olun, ülke gerçeklerini bilin, mealinde görüşe sahip…

Dış basın ise hiç olmadık kadar Türkiye haberleriyle dolu. Dün İngilizler’in ünlü gazetesi The Times yayınladığı başyazısı şu ifadelerle son buluyordu:

"Türkiye bizim dostumuz ve dostların Erdoğan'ın kulağına kendisinin bir fani olduğunu ve Türkiye'nin bir Putin'e ihtiyaç duymadığını fısıldaması gerekiyor."

Gaziantepspor…

Gaziantepspor’da neler oluyor, takip etmek çok zor!

Çünkü taraflar şeffaf değil. Zaten Gaziantep’te birkaç tane istisnası dışında şeffaf Oda veya benzeri kurum yok! Bunlar demokrasinin yansımasıdır, kaliteyi gösterir.

Hadi, Kızıl’ı biliyoruz, sır küpü!

Peki, kendilerini ‘yeni yönetim’ olarak tanıtanlara ne demeli? Onların da Kızıl’dan hiç farkı yok!  Ulaşmak bile mesele, mümkün değil! O halde yönetimi değiştirmeye ne gerek var ki? Gelecekler de öyle anlaşılıyor ki, aynı karanlık yöntemle idare edecekler. Neden basının önüne çıkıp da neler oluyor, anlatmıyorlar? Kamuoyundan saklanan nedir?

Kızıl’ın yönetim kurulunda yer alan sevdiğim, saygın bir arkadaşımdan yardım rica ettim. Orada da aynı şekilde, yöneticilerin pek birbirlerinden haberi yok. Sanki bir klan yönetiyor Gaziantepspor’u! Ama dediğim gibi, bu klan giderse, gelenler de diğer klan olmaya namzet!

Ben arkadaşıma, Kızıl’ın çağrı üzerine, kardeşlerinin pılını, pırtısını toplayarak kulübü Çeker’e teslim ettiğini, Çeker’in de, 25 Ocak’taki seçimli genel kurula kadar kulübü geçici olarak yöneteceğini, etrafta bu şekilde bilgi dolaştığını söyledim.

Arkadaşım da, “Peki, para ne olacakmış?” diye sorunca, “Para işi tamammış, garanti verilmiş. Hatta, Kızıl’ın alacağı yokmuş ama 10 milyon civarında bir ödeme yapılacakmış” deyince, “Pes vallaha, yok böyle bir şey, kesinlikle yok. Üstelik, Kızıl bırakmaktan vazgeçti” dedi.

Ne anladınız? Ne oluyormuş?

Galiba at pazarlığı yapıyorlar, bilgiler de dezenformasyon!..