Gel, gel, ne olursan ol yine gel

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bugün itibariyle “mimar” olmaya karar verdim.

Mimarlar Odası Başkanı Sıtkı Severoğlu’na yarın dilekçemi sunuyorum.

Beni Mimarlar Odası’na üye kaydetmesini isteyip, kendime bir mimarlık bürosu açacağım ve kafama göre birşeyler çizip mimarlık yapacağım.

                                               ***

Şimdi hep bir ağızdan bana şu soruları sorduğunuzu duyar gibiyim:

Olmaz efendim, olur mu?

Sizin mimarlıkla ne ilginiz var?

Mimarlık eğitimi mi aldınız, diplomanız nerede?

Hem diplomanızı görmeden Sıtkı Bey sizi odaya kaydedebilir mi?

Hem yasal olmaz, hem etik olmaz.

Sonra nasıl eğitimini almadığınız bir işe soyunabilirsiniz?

Mimarlık öyle kolay ve basit bir iş mi?

Böyle bir meslek eğitimsiz yapılabilir mi?

Hesabı var, kitabı var, yaratıcılık gerektirir?

Millet gidip, senelerce boşa mı dirsek çürütüyor?

                                              

Aman tamam tamam, fazla uzatmayın!

Madem bu kadar zormuş “mimar” olmaktan vazgeçtim!

O zaman ben de “avukat” olurum.

Nasıl yani?

Nasılı var mı? Avukat olmaya karar verdim, hem de bugün itibariyle.

Zaten hep “hukuk” okumak istemişimdir de, bir türlü nasip değilmiş.

Ama olsun, insanoğlu yeter ki istemeye görsün.

Elinden uçan kaçan kurtulamaz, bu böyle biline.

Yarın, Gaziantep Baro Başkanı Ali Elibol’a gideceğim, vereceğim dilekçemi, “Beni baroya kaydedin, bundan sonra ben de sizin meslekten yapmak istiyorum” diyeceğim.

                                                               ***

Ama olur mu falan demeyin boşuna…

Neden olmasın?

Kalemim, kağıdım, sözüm kuvvetli sayılır, arkadaşlar öyle derler.

Yeter ki adamın suçsuz olduğundan emin olayım, ne eder eder kurtarırım vallahi!

Bir iki dava kazandım mı, şöhret çabuk yayılır?

Başlarda biraz zorluk çekerim ama, çalışanın elinden birşey kurtulmaz, çok olmasa da ufak tefek geçimimizi sağlar gideriz.

                                               ***

Baro Başkanı, diplomanızı görmeden size baroya kaydeder mi?

Sonra o kaydetse, mahkemeler sizi kabul eder mi?

Hukuk hanımefendi hukuk!

Hayat mamat meselesi, ülke sorunu, dünya sorunu, insan hakları, özgürlükler, binlerce yasa… Nasıl bilmediğiniz, eğitimini almadığınız böyle hayati bir mesleği yapmaya soyunabilirsiniz?

Hukuk ne demek siz biliyor musunuz?

Bu ülkenin can damarı, bu ülkede yaşayan insanların can güvenliği demek!

Öyle her elini kolunu sallayan gelip bu işin içine dalabilir mi?

Sizin hiç mi hukuka saygınız yok?

Biz toplum olarak zaten ne çekiyorsak, o hukukun doğru düzgün işleyememesinden, işletilememesinden çekiyoruz, sizin haberiniz var mı?

Sonra mesele yalnızca “avukatlık” meselesi de değil. Önemli olan bu işi yapacak, yapan adamların “hukuk” nosyonuna sahip olabilmesidir!
Sonra avukatlar, sizi aralarına kabul eder mi?

                                               ***

Aman amma uzattınız!

Ne olacak yani memlekette binin üzerinde avukat var, biz de aralarına karışıp bir ekmek yesek kıyamet mi kopacak?

Hem aralarında tanıdıklar, dostlar var. Elbet biri el uzatır, insanlık öldü mü?

Bu kadar da olmaz ki!

Elimi hangi işe atsam itiraz ediyorsunuz.

Şimdi “Doktor”luk yapacağım desem, ona da binbir türlü engel çıkarırsınız!

                                               ***

Ama bizde öyle mi?

Bizde bir meslek var ki! Mevlana gibiyiz mazallah!

Ne demiş, ünlü ve gönlü bol filozofumuz?

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,

ister kafir, ister mecusi,

ister puta tapan ol yine gel,

bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,

yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...”

                                               ***

İster eğitimsiz olun, ister suç işlemiş olun, isterseniz bir haltlar çevirip hapis yatmış olun, yasa dışı işlere bulaşmış olun, yoldan çıkmış olun, başkalarının malına, canına kastetmiş olun, devleti soymuş olun, kaçak veya kaçakçı olun, soyguncu olun, vurguncu olun, çete olun, derin devlet olun, şantajcı olun, hiç farketmez!

Kısacası, bu fani dünyada hiçbir halt olamışsanız, gelin gazeteci olun!

Hani bazen, şöyle ipini koparıp, mesleğin içine dalanlara bakıyorum da, mesleğin  kalitesini” diyemem ama, felsefesinin Mevlana’nın hoşgörüsünü fersah fersah aşması konusunda hiç mütevazı olmamamız gerektiğini düşünüyorum.

30 yılını bu mesleğe vermiş biri olarak, ne yazık ki “Bu kadar önemli ve güzel bir meslek, bu kadar ucuz, bu kadar rezil, bu kadar kepaze edilir mi” diye hayıflanmadan edemiyorum.

                                               ***

Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.

Gazeteciliğin dünyanın en zor ve fedakarlık isteyen mesleklerinden olduğunu kaydeden AK Parti Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, "Basın demokraside en önemli köprülerden biridir" demiş.

Vallahi, bu ülkeyi yönetenler, yasa yapıcılar ve uygulayıcılar demokrasiye ulaşmak için sakın ola bize güvenmesinler!

Zira köprü o kadar çürüdü ki, yıkıp, yeni baştan tüm kurul ve kurallarıyla bir sistem kurulamazsa toplum olarak hepimizin işi çok zor!

 

 

 

Gel, gel, ne olursan ol yine gel