Eğitim denen garabet!..

YAYINLAMA: 09 Ocak 2014 / 18.00 | GÜNCELLEME: 09 Ocak 2014 / 18.00

Ehliyetli, ehliyetsiz birçok insan Gaziantep’in eğitim sorunu üzerine görüşlerini, kaygılarını ifade edip; ahkam kesen de var, sözümona yol gösteren de!..

Türkiye’de eğitim süresi ortalama 6.5 yıl. Bu rakam AK Parti iktidarından önce 5.5 yıl iken 10 yılda ancak bir puan geliştirilebilmiş.

Gaziantep’te bu rakam 4.1 yıl. Türkiye’de bu sürenin altında yalnız iki şehir var: Şanlıurfa ve Ağrı!

 

Avrupa Birliği’nden bazı ülkelerin eğitim yılı ortalamasına ait rakamlar vermek istiyorum. Ortalama eğitim yılı Norveç’te 12.6, Almanya’da 12.2, İsviçre’de 11, Fransa’da 10,6.

Aslında bana göre böyle bir karşılaştırma veya kıyaslama yanlış olabilir. Çünkü, önemli olan eğitimin kalitesi.

Nitekim geçen ay açıklanan PİSA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) test sonuçlarına göre Türkiye en alt dilimde yer alıyor. OECD dışındaki 31 ülkeyi de kapsayan 65 ülkelik sıralamada çeşitli kategorilerde 46 ile 50’inci sırada yer bulabiliyoruz kendimize!..

Türkiye’de ortalama eğitim yılını 15 yıla çıkarsanız bile kaliteli eğitim veremezseniz, PISA gibi uluslarası değerlendirmelerde yine son sıralarda sürüneceğiz!

Gaziantep’te eğitim sorunu için önerilen tek çözüm: “Arsa bulun, okul yapalım, derslik sayısını artıralım, bu iş bitsin!

Bunun tabii ki yapılması elzem, ama tek başına derslik, Gaziantep’in eğitim sorununu asla çözemez!

Evvela, mutlaka yapılması gereken, çocukları eğitime özendirmek olmalı.

Gazetelerde, televizyonlarda sık sık boy gösteren sivil toplum kuruluşu başkanları, meslek odaları başkanları, politikacılar, dernek başkanları, cemiyet başkanlarının eğitim düzeyi son derece önemlidir.

Bu konuda en önemli adımı AK Parti atmıştır. Milletvekilliğine başvurmak için yüksek eğitim şartını getirmiştir.

Bu, şu demektir: Bir genç insan ileride politikaya atılmak istiyorsa, yüksek eğitim görmesi gerektiğini idrak etmek zorundadır.

Bu şartı, yukarıda saydığım dernekler, cemiyetler, odalar için de getirebilirseniz, gençleri eğitime özendirirsiniz.

Böyle bir şart, Anayasamıza aykırı olacağı için, koşul şeklinde değil de, herkesin zımnen kabul edeceği bir değer haline getirilebilir.

Böylece, insanları hadlerini bilmeye zorlayarak her aklına esenin olur olmaz makamlara aday olmasını önlersiniz.

Buna karşı çıkanlar, sandığı göstereceklerdir. “Demokrasilerde sandığı ortaya koyarsın, sandıktan kim çıkarsa o’dur!..

Baro Başkanı’nı seçerken ortaya sandık mı konuyor?

Evet, sandık konuyor, ama yalnız şartlara havi üyeler oy kullanabiliyor.

Orası Baro, peki örneğin Gazeteciler Cemiyeti?

Orada böyle bir şart yok, Mevlana’nın felsefesi geçerli: Kim olursan ol, yine gel…

Yani, gerçekten herkes mi?

Evet, evet herkes, kim olursan, ne olursan yine gel, yeter ki tövbe et!

Yani, geçmişte ne yaptıysan yaptın, canın sağolsun, tövbe et, yine gel…

Tövbeyi bozarsan?

Zararı yok, tekrar tövbe edersin, yine gelirsin!

Bu işi günlüğe de bindirebilirsin. Akşam tövbeyi bozar, sabahleyin yine tövbe edersin.

Benim hoşgörüden anladığım budur.

Zaten olup biten de budur…

 

 

Eğitim denen garabet!..