NASİP

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Geçtiğimiz hafta bir arkadaş toplantısına çağırıldim. O kadar mutlu oldum ki bilemessiniz. Türkiye’nin bu günkü iç ve dıştaki görüntüsünü tartışacaktık. Ankara ya dönüşümü bir gün erteleyip bu toplantıya katıldım. Masaya oturduğumda karşımda Serdar Kutsal, onun yanında Celal Toroğlu oturmakta idi. Zaman Zaman bir araya
gelip fikirler ürettiğimiz bir guruptu, bu Tarsus Amerikan kolejinden mezun olanlar. Sedar’ı ismen tanıyordum, amma hiç karşılaşmamıştık.
Kendimi tanıttım ‘’ Ben Metin Atamer ‘’ . Serdar elini uzattı ve elimi sıkarken kendini biraz geri çekerek, ‘ Metin Atamer sen olamassın abi, benim aklımdaki Metin Atamer sen değilsin ’’ . Haydaaaa. Ben nasıl kendimi Metin Atamer olarak isbat edebilirdim. Çıkarıp pasaportumu göstereyim dedim, amma o da inandırıcı olmayacağını düşündüm. Bir an, bizim okulda Atamer soy adlı benden büyük bir başka talebe okumuştu, Metin isminde çok arkadaşımız vardı amma, isim ve soyadı aynı olan bir başka talebe olmamıştı.
Aklıma birden senelerce evvel dinlediğim gerçek bir hayat hikayesi geldi. Celal diye bir arkadaşım vardı , aynı şirkette çalışmaktaydık. Celal beyin birde eşi vardı. Hiç konuşmayan bir insandı desem, doğru bir teşhis olabilir. Çok ender konuşurdu. Celal beylere müsafirliğe giderdik, bir sefer ‘’ hoş geldiniz ‘’, birde ‘’ Size bir çay yapayım’’ der mutfağa girerdi. Giriş o giriş. Çaylarla gelir, ikram eder, otururdu. Birde biz giderken ‘’ Güle Güle ‘’ derdi.
Aslında bu çiftin evlenmeleri bir hikaye. Celal bey Kayseri’li ve Ankaraya okumaya gelir. Hem çalışayım, hemde okuyayım düşüncesinde gelir Ankara ya, Celal bey. Ankara da hem çalışıp hemde okumak, her insanın üstesinden geleceği bir uğraşı değildir. Bizlerde hem çalışıp, hem okuduk , amma ailemizin yanında kalıp yapmıştık bu maceralı okuma serüvenini.
Bir evin idamesi, yemek , temizlik ve çamaşır, tek başına yaşayan bir insan için oldukca zordur. Okumakla birlikte bu işler, çok zor gelir Celal beye . Ya evdeki işler aksar, yada okul aksar. Bundan kaçmanız mümkün değildir. Düşünür , taşınır, aklına gelen tek çözümü bir arkadaşı ile tartışır. ‘’ Benim bir an evvel evlenmem lazım, amma tanıdığım akraba veya eş dost Ankara da değil. Zaten onlarda karışmaz ’ Diye yakınır arkadaşına.
Arkadaşı İhsan bey de, tanıdığı iki bayan olduğunu ve her ikisininde Enstütüde yeni öğretmen olduklarını belirtir. ‘ İkisinide gör, hangisini beğenirsen ona evlenme teklifini yaparsın’ der. Bu iki kafadarın planladığı senaryo kabul görür. Alternatif olmasıda Celal beyin işine gelir. İhsan bey, her iki bayanı bir pastahaneye davet eder. Celal de oraya gelecek , beğendiği kızla evlenecek. Hani ESRA EROL programı gibi bir olay. Sözleşilen pastahaneye kızlar gelir, Celal beyde oraya gelir , kendisini tanıtır, İhsan beyinde gelmesini beklerler.
Fakat çok önemli bir mazeretle pastahaneye gelemiyen İhsan beyin yokluğunda, utangaç Celal bey, Azime hanım ve Nesrin hanımla sohbeti kısa sürer. Daha sonra bir birlerine veda ederek ayrılırlar.
Sarışın, diğerine nazaran uzun boylu olan Nesrin hanımı beğenir Celal bey . İhsan beyle tekrar karşılaştığında İhsan bey sorar, ‘ Celal hangisini beğendin ?‘ Aslında İhsan da bekar , o da evlenmek için eş aramakta. Celal bey sehven ‘ Ben Azime hanımı beğendim, ‘ der. Azime hanımla tekrar bir yerde buluşup konuşmakta ister Celal bey. Konu iki kız arkadaşa iletilir. Onlarda kabul ederler. Bir Cumartesi, lacileri giyer Celal bey, güzel birde kravat takar beyaz gömleğine. Kızılay’da Büyük Sinemanın önünde buluşmak için erkenden oraya gider, aklındaki Azime hanımı beklemeye koyulur. Çıka çıka gerçek Azime hanım sinemanın önüne gelir. Uzaktan gelirken Azime hanım, Celal bey içinden ’ bir hata yaptım amma, bu benim nasibim, yola devam etmem gerekir, geri dönersem ayıp olur ‘ der kendi kendine. Celal bey, Azime hanımla evlenir. Talihin cilvesine bakın, İhsan beyde Nesrin hanımla evlenir.
Dün Ankara’ya geldim. Mezunların hazırladığı BULUŞMA dergisi masamda durmaktaydı , ŞU ÇILGIN KOLEJLİLER . Nasıl mutlu oldum bilemessiniz. Sayfaları peşpeşe okurken, 51 inci sayfaya geldim. Çok sevdiğim Tülin Kozikoğlu, Aytül Akal’ı okudum. Ahmet Olcayto Tuğsuz’a bakarken, birden kendi ismimi gördüm. Yazı doğru, içerik doğru, birde resme baktım, o ben değilim amma o da METİN ATAMER , A.Ü. Süt ve Süt Ürünleri bölümünde çok sevdiğim bir dostum. Istanbuldaki toplantıda Serdar Kutsal’ın yüzüme bakarak, ‘ Metin Atamer sen değilsin’ demesinde haklı olduğunu düşündüm diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.








NASİP