Bu basın ne zaman doğru dürüst görev yaptı ki?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Aslında yanlışı yanlışla savunmak gibi olmasa,  medyanın içine sürüklendiği yürekler acısı durum, hak ve müstehaktır demek geliyor içimden.

Eğer bugün Türkiye’nin demokrasisi yerlerde sürünüyorsa, ortada basın özgürlüğü diye birşey kalmamışsa, bundan birinci derecede sorumlu olan yine şu adına yaygın basın denen İstanbul basını ve o basının patronlarıdır en büyük vebalin sahibi.

Onlar şimdiye kadar üzerlerine düşeni dört dörtlük yerine getiriyordu da, Başbakan Erdoğan mı gelip herşeyi alt üst etti?

En başta meydanın sermaye yapısı, işin doğasına o kadar aykırı ki?

Medya patronlarının; gazetelerini, televizyonlarını kullanarak, iktidarlardan ne kadar nemalandığını ve bu uğurda neleri kamuoyundan gizlediklerini yaşamadık mı?

 

Başbakan Erdoğan, baktı ki basının elle tutulur yanı yok, oda kendi yöntemlerini uygulamaya, kendine göre bir meyda oluşturmaya başladı.

Bundan bir yıl önce, iki yıl önce bazı köşe yazarlarının işine son verilmesi istendiğinde buna hangi meyda patronu direnebildi?

Hasan Cemal, Can Dündar ve daha bir çokları, Başbakan Erdoğan onların yazdıklarından rahatsız oluyor diye köşelerinden olmadılar mı?

Ben köşe yazarıma müdahale edemem” diyebilen yürekli bir medya patronu çıkabildi mi ortaya?

                                                  ***

Aynı İstanbul basını, 28 Şubat sürecinde de ordunun maskarası değil miydi?

Gazetelerin manşetleri genelkurmay tarafından belirlenmiyor muydu?

O manşetleri atarken, hiç kamu yararı kaygısı yaşıyorlar mıydı?

O dönemde de askerin beğenmediği, andıçladığı yazarları kapı önüne koymadılar mı?

Hele bir hatırlayın o 28 Şubat sürecini…. Genelkurmayın attırdığı manşet ve senaryo haberler yüzünden ne kadar büyük yanılgılar içerisine sürüklendi bu toplum.

Doğu ve Güneydoğu’da faili meçhuller, askeri falsolar,  yanlış operasyonlar  bu toplumdan, bu medya yüzünden gizlenmedi mi?

Taraf Gazetesi yayına başladığında, Güneydoğu’daki olayların gerçek yüzünü öğrendikçe, “Aaa neler oluyor orada” demeye başlamadık mı?

                                                  ***

Siz gidip, ülkenin Başbakanı’nın karşısına oturup, “Şu ihaleyi bana verin” derseniz, o Başbakan da iki gün sonra sizi arayıp, “Şu haberi neden yazdınız” diye sorar.

Doğrusu sizin o ihaleyi istememeniz, onun da size herhangi bir haber veya köşe yazısı için telefon açamamasıdır.

Başbakan kendisine Habertürk’e sansür iddialarını soran Zaman Gazetesi muhabirine yanıt verirken ne dedi?

Daha önce senin patronlarını da arıyordum.

İşte bu kadar!

                                             ***

Eğer bu ülkede gerçek anlamda gazetecilik yapan kurumlar olsa,  İstanbul basını sermayesiyle, patronuyla iktidarlardan bağımsız, yalnızca gazetecilik saiki ile  olsa  Türkiye bu durumda olmayacağı gibi, orada onuruyla mesleğini yapmaya çalışan bir avuç gazeteci bu kadar sıkıntı yaşamaz, soru soran gazeteciler de Başbakan’dan tokat yer gibi azar işitmezdi.

                                            ***

Türkiye’de medya sektörünün çok acil bir şekilde yapısal değişikliğe, kurallara ve

 

 

Bu basın ne zaman doğru dürüst görev yaptı ki?