Sor bakalım niye?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Askerliğimi yaptığım yer Sivas’tı. Burada hem tümen, hem tugay vardı ve sevk sonrası arta kalan, yani ‘Bakaya’ askerleri buraya gönderirlerdi. Askerliğim boyunca bu ‘Birlikte’ bir çok özellikli insanlarla tanıştım. Bilhassa futbolcular buraya gönderilirdi. Galatasaray’dan Selçuk ve Uğur’la burada tanıştım. Değerli bestekar İsmet Nedim’le de burada arkadaş olduk. Çok iyi dostum olan Ferdi Merter Fosforoğlu ilede burada arkadaşlığımız başlamıştı.
Bir başka tiyatro ve sinema sanatcısı olan Şener Şen’le de ‘Tümen’in hemen arkasında bulunan asker kahvesi adı ile anılan yerde tanıştım. O tarihte babası daha fazla konuşulan bir sanatçı idi. Askerden sonra Ferdi Merter dışındaki dostlarla arkadaşlığımız devam etmedi.
Şener Şen’in bir çok filmini seyrettim. Her bir filmde canlandırdığı karaktere hayran kalmaktaydım. Bugün bile bazı kanallarda gösterilen bu eski filmler, en az Kemal Sunal’ın filmleri kadar ilgimi çekmekte. Bunların içinde birisi vardır ki hayranımlığımı gizliyemem. Şener Şen’le İlyas Salman‘ın beraber oynadığı, ismini pek hatırlamadığım bir film, beni hala mest eder. Seyrederken hep kendime şunu derim:
İşte benim yurdum insanı bunlar
Şener Şen cin akıllı, her olumsuzluğu kendi lehine çeviren, saf ve temiz memleket insanının masumiyetinden azami fayda çıkaran bir kişilik sergiler. Ilyas Salman ise her söze kanabilecek kadar temiz yürekli, ‘Ağa’sı olan Şener Şen’e biat etmiş bir karakteri canlandırır. Her seferinde Şener Şen, İlyası aldatır, elinden her şeyini alır, hatta sevgilisini bile ayartır. İlyas her seferinde ortaya gelen duruma isyan eder. Olaylar öyle gelişir ki elinden alınan değerleri kabul etmek mecburiyetinde kalır. Şener Şen’in ele geçirdiği yolsuzluk ve haksız durumda, gerçek ortaya çıkdığında, durumdan sıyrılmak için hemen ortaya atılır ve İlyas Salman’a bir soru koyar:
Tamam haklısın, ben bunu böyle yaptım, seni kandırdım, elindeki bütün varlığı aldım, seni aldattım, aldattımda bir sor bakalım bunu niye yaptım.
İlyas Salman saf saf sorar:
Niye soydun beni ahlaksız, neden aldattın beni?
O kadar güzel anlatır ki neden aldattığını, ‘yurdum insanı’ mahsunu oynayan Şener Şen ‘e inanır ve bir sonraki aldatma gecikmeden peşinden gelir.
Bu filim Türk insanını çok güzel analiz etmekte. Benim vatandaşım hamasi sözlere hemen kanar ve inanır. İnandığı bir insandan kolay kolay vazgeçmez. Bilhassa mağduru oynayan kişilere yüreği yumuşaktır ve hoşgörüsü sınırsızdır. Yaşadığımız bugünlerde buna benzer bazı konular günlük hayatta mevcut.
Yolsuzluk yaptık, tamam doğru, dolarlar ayakkabı kutularındaydı , bu da doğru ama sorun bana bakalım bunu niye yaptık!
Bir başka konuda ise :
Telefon konuşmaları konusunda beni bile dinlemişler, Tam Suriye’ye harp çıkaracaktık, Dışişleri’ni bile dinlemişler, ama bu konular hakkında bunları neden yaptık bana bir sorun bakalım!
Son yasaklar konusunda ise:
Twitter’ı kapattık, YouTube da kapattık, tamam ama bana sorun bakalım bunları neden kapattık!

Bugün seçimden bir gün sonra, seçim sonuçları benim için fazla bir önemi olmadığını düşünmekteyim. Benim için önemli olan ülke halkının iradesinin düşünce, kültür, ve bilgiden ziyade, maddi değerlerle yön değiştirdiğine inanmaktayım. Hani hatırlar mısınız, bir televizyon programında bir bayanın, ortaya attığı bir fikirden dolayı ekran boykotu almıştı:
Benim oyumla, dağdaki çobanın oyu bir mi?
Bu düşünce demokrasilerde çok anlamsız gelebilir, fakat eğri oturup, doğru düşünmekte yarar var. Hiç bir konudan fikri ve düşüncesi olmayan, okuma yazma bile bilmeyen, dağdaki koyunu güden çoban Mehmet’in eline ver üç kuruş, ne istersen yapar. Bu nedenle, önce Çoban Mehmet in eğitilmesi gerekir. Okuma yazma ve kültür ağırlıklı bilinçlenmiş Çoban Mehmet’in vereceği oy ülkem için çok daha değerli olacaktır.
Bir yerel seçim sonrası kimin kazandığı , kimin kaybettiği belli olmayan bir düzende, kazananlar zaten paraları yerleştirmeye yer ararken, kaybeden hep İlyas Salman’ın sergilediği karakterdeki fakir halk, memur ve işçi kardeşim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Sor bakalım niye?