Biz işimize bakalım!..

YAYINLAMA: 13 Nisan 2014 / 20.00 | GÜNCELLEME: 13 Nisan 2014 / 20.00

Türkiye zor bir dönemden geçiyor.

Ama şimdi zoru bıraktık, sıkıntılı bir döneme girdik.

Cumhurbaşkanlığı seçimi kardeşliğin ötesinde, kırgınlığın seçimi olmak istidadını göstermeye başladı.

Geçen hafta Gül-Erdoğan görüşmesinden kamuoyuna sızan bir şey olmadı. Ancak Gül’ün, “Nihayetinde şahsımla ilgili olduğu için benim ne düşündüğüm ve ne söyleyeceğim önemli olacak tabii ki!” yorumu manidar bulundu.

 

Türkiye’nin kaderini belirleyecek cumhurbaşkanlığı seçiminden başka bir diğer netameli konu paralel oluşuma karşı yapılan operasyonlar ve giderek yükselen tansiyon! Ancak, bu konuda Başbakanın arkasında büyük halk desteği mevcut.

İsrail, Suriye, twitter, youtube derken dış ilişkilerde Erdoğan’a karşı artan baskı, dış sermayeyi Türkiye’ye karşı para musluklarını kısmak eğilimine soktu.

Artık darbeler askerle yapılmıyor, para musluklarını kısarak yapılıyor!

 

Bütün bu hengamenin içinde Gaziantep’i yara almadan kurtarmak mümkündür.

Sanayimiz ağır kredi borcu altında, istikrarsızlığa hiç tahammülü yok!

Halkımız; ağır tüketici, kredi kartı ve konut kredisi baskısıyla karşı karşıya! Ne üretimden, ne ticaretten, ne de hizmetten taviz verecek durumda değil. Huzura ve çok çalışmaya ihtiyacımız var.

 

Yerel seçimlerle birlikte sistem değişti. Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent’in yorumu ile artık büyükşehir belediye başkanları birer CEO.

Büyükşehir belediyesinin kendi bütçesi, İl Özel İdaresi’nin aktarılan bütçesi, Bakanlıklardan gelecek ödeneklerle birlikte Başkan Fatma Şahin, 1.5 milyar lira, eski para ile 1.5 katrilyonun patron olacak.

 

Geçen hafta sırf zaman kaybetmemek uğruna daire başkanlarının demokratik teamül gereği  başkana istifalarını vermeleri gerektiğini yazmıştım.

İşler bir an önce düzene girsin ki, kentimizi zorluklardan koruyalım, diye.

Bir daire başkanı (*), yazıma yorum getirmek uğruna iftiraya tevessül etmiş. İsmini yazmamış ama bir arkadaşı, belki de en yakını, telefonla bana ulaştı.

Ama isim önemli değil, ister Hasan Hüseyin olsun, ister Ahmet Mehmet!.. Ne farkeder? Mühim olan zihniyet!

 

Ben kötü veya yanlış bir şey yazmadım ki! Yeni seçilen başkana, demokratik teamül gereği, istifalarınızı hemen verin, onun tercihini bekleyin, dedim. O kadar!

Bu kentin kaybedecek zamanı yok. Başkan Şahin, mazbatasını almadan 3 aydır brifinglerle, ekip kurmakla, işin organizasyonu ile gece gündüz uğraşıyor. Belli ki saatle yarışıyor. Bu vizyona yardımcı mı olmak, yoksa köstek mi olmak evladır?

Sizin de aslında oturup, vicdani bir muhasebe yapmanız gerekmez mi?

 

(*) Daire başkanlarının istifası konusunda yazdığım yazıya yorum yapan Hasan Hüseyin veya Ahmet Mehmet Bey…

Önce bir benzerlikten söz etmek istiyorum. Taptığınız başkanınız, dinimizce en büyük günah olan ‘iftira’dan mahkum oldu. Mahkeme safahatı başka bir şehirde kamuoyundan gizli seyrettiği için haberiniz olmamış olabilir. Biliyor musunuz, mahkumiyet kararını temyiz bile edemedi! Sizi tanıyorum, misafirim olun, size mahkeme kararını göstereyim. Şimdi siz de aynı günahı işliyorsunuz. Hukuk dünyasında bu cürüme verilen sıfatı burada yazmaktan imtina ediyorum.

 

Gaziantep’in 10 senesini heba ettiniz. Maarif’teki ve eski Doğumevi kavşağındaki deliklerden başlayıp, kentin akciğeri ve asla dokunulmaması gereken eski fuar alanını Fransız Accor’un ortağı Hamdi Akın’a, AMV’yi, onu siz benden iyi biliyorsunuz, pekeş çektiniz! Dikkat buyrun, Fransızlar’a karşı ateş-barut-kan bedeli ile binlerce şehit vererek savunduğumuz bu yeri 88 yıl sonra para karşılığı Fransızlar’a verdik! Ne hazin değil mi?

 

Nereyle devam edelim? Hürriyet Gazetesi’nin manşetine çıkan ve İl Başkanı’nın haksız yere istifası ile küllenen 100 trilyonluk arsa ile mi, yoksa benzeri onlarca olaylarla mı?

Elinizi vicdanınıza koyun, şehrin ortasından Almanlar’ın bir asır önce yapıp da yarım asır önce terk ettiği vagonları, gümrükten hurda olarak çekip, tamir edip, boyayıp bize hafif raylı sistem diye yutturmanın bir bedeli olmayacak mı? ‘Güzergahtan’ bahsetmiyorum bile!

Bu saydıklarım, siz de biliyorsunuz, saymadıklarımın yanında hiç kalır.

İlçe belediyelerine dua edin. Çoğu hizmetini engellediğiniz, dedikodusunu yaptığınız o iki başkanın can hıraş hizmeti olmasaydı, şimdiye çoktan mevta olmuştunuz.

Bektaşi’nin şarap fıkrasındaki gibi kabus dolu 10 yıldan sonra istifa etmek yerine göreve devam etmek istiyorsunuz! Ben de ‘siz çıldırdınız mı?’ diyorum ama siz ‘iftira’yı tercih ediyorsunuz!

Daha uzatmak istemiyorum, ama şunu sakın unutmayın! Bu şekilde elde edilmiş servet ile ailece mutlu olanı tarih henüz yazmadı! Ömrümüz olursa görürüz.

Size ve arkadaşlarınıza gelince…

İyi olan, dürüst olan, çalışkan olan hizmete vicdanı ile bağlı olanı kim işten çıkarır ki!

Demokratik teamüldür, siz istifayı başkanın masasının önüne koyarsınız, değerlendirmeyi ona bırakırsınız.

Unutmayın ki, bir tarih yazılıyor. Gaziantep’in ilk kadın milletvekili, ilk kadın Bakan’ı ve ilk kadın belediye başkanı; kariyerini, karizmasını, kellesini ortaya koymuş, diğer görevlerinde olduğu gibi başarı bekliyor. Kendisi için, toplum için, hepimiz için.

 

Nobran, narsist, ehil olmayan, muhakeme ve vefa özürlü, hayatta hiçbir işinde başarılı olamamış, sözüne asla güvenilmeyen, bulunduğu mevki ve makama layık olmayan birisi gitti, yerine mütevazı, kariyeri hep başarı ile dolu, ‘birlikte yapalım’ samimiyeti ile çok çalışkan birisi geldi.

Ona, hepimiz bir fırsat verelim.

Siz de, biz de…

 

 

 

 

 

 

 

Biz işimize bakalım!..