Aldatılma

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Yaşamımda en ağırıma giden konunun aldatılmak olduğunu düşünmekteyim. Kanımca sizler de aldatılmayı sevmezsiniz. Hatta belki nefret bile edebilirsiniz. Çünkü aldatıldığını anladığı zaman insan, belki aptallığına vermekte, koşup giderek hemen aynada yüzüne bakıp, kendisi ile yüzleşir diye düşünmekteyim.
Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı, ismi Muhteşem, hatta eşimin de ilk okuldan sınıf arkadaşı idi. Eskiden yabancı sigaralar bugünkü gibi serbest olmadığı dönemlerde karaborsa, el altından sigara satılırdı. Bazı kenarlarda, köşelerde erketeciler vardı , yürürken “sigara sigara” diyerek ilgi ve müşteri bulurlardı. Bulgaristan veya Romanya’dan yurda kaçakcılar tarafından sokulan bu sigaraları, bir kaç şebeke pazarlardı. Bununda çeşitli yöntemleri vardı ve bu işleri yönetenler Istanbul’un göbeğinde, yasa dışı faaliyetlerini sürdürür , kimse de onlardan hesap soramazdı.
İçeride ve dışarıda kolları ve adamları olan bu teşkilata polis ne bir baskın yapabilir, ne de bunlar yakalanırdı. Baskın içerden köstebekler tarafından teşkilata uçurulur, bu nedenle kimsenin burnu kanamazdı. Kimi zaman bir iki olay göstermelik olarak gazete manşetlerine aktarılır, yüzbinlerce karton sıgara pazarlanırken , yakalanan 40 karton sıgara, gazetelere konu olurdu. İşte böyle bir dönemde arkadaşım Muhteşem, Sirkecide ara sokaklarda sigara çığırtkanlarını arar, ve bulur. Bir fiyatta anlaşırlar. İki karton sıgara ister. Birazdan çocuk gazete kağıdına sarılmış iki karton sigarayı getirir. Parayı veren arkadaşım gazeteye sarılı sıgaraları alır, ve her ikisi bir birlerinden anında uzaklaşırlar. Otoparka gelen arkadaşım, kimseye paketi göstermeden aracına biner, eşi de yerini alınca parktan etrafı kolaçan ederek yola çıkarlar. Ankara’ya doğru yola revan olunca eşine dönüp,
-Hanım, paketten bir tane çıkar da keyifli bir sigara içelim, der.
Kartonu açan eşi bir de ne görsün, gazeteye sarılı iki tost ekmeği. Bu hikayeyi gelip kendisi anlattı. Bana dönüp ;
-Metin, eve geldiğimde doğru aynaya gidip baktım, hani benim sıfatımda aptal ifadesi var mı diye, bir de sen bak ne olur söyle, öyle miyim?
Tabiidirki böylesine benzer bir duruma sizde düşmüş, kendinize kızmışsınızdır. Benimde böyle durumlara düştüğüm azda olsa, olmuştur. Hele seneler önce İtalya da yabancı para bozdurmanın gizli yapıldığı dönemlerde, bir çok kişiden çok çarpıcı benzer hikayeler dinlediğim olmuştu. Bir deste İtalyan liretinin arasına düz kağıtları deste yapıp turistleri aldatmaları ile İtalya, o senerde ünlü olduğunu, dinlediğim hikayelerden çıkarmıştım.
Aldatan bir insan olmadığım için böyle davranan insanların ne hissettiklerini pek bilmiyorum, fakat aldanan insanların ne hissettiklerini az da olsa bende hissettim. Birebir insanların aldatılmasından daha kötü ne olabilir diye düşünürüm. Toplumun samimi duygularını istismar ederek onlara doğru diye yalnışları söylemek ve Vatandaşı aldatmak kadar kötü ne olabilir diye değerlendirmeli. Yolsuzluk ve rüşvet olaylarının üzerinden 5 ay geçti yani 160 gün, dile kolay . Araştırma komusyonu kurmakla görevli Meclis Başkanı ise konuyu yokuşa sürerek:
-Ben yazı yazıp partilerden adaylarını istedim, daha ne yapabilirim, demekte.
Şimdi böyle bir durum bir başka yerde olsa adama :
-Bey sen orada bostan korkuluğu musun, senin işin sade yazı yazmak mı, denmez mi adama?
Bütün planlar SerVekilin köşkten cumbadan bakması üzerinde çalışılmakta. Bu durum toplumu germekte, çünkü Servekilin sergilediği istibdat idaresi, Sultan II. Abdulhamid de bile yoktu. Hoş ülkemde paralel, düşey yapılarda bir çok jurnalcılar kol gezmekte Istanbul’da, ama bugün Sultan Recep 1500 kişilik koruma ordusu ile yurdum insanının üzerinde kara bulutlar gibi dolaşmakta. Ne zaman ne yapacağı belli olmadığından, halk bezmiş durumda.
Minyatür bir seçim provası yapıldı. Biri ülkenin en doğusunda, diğeri ise en batısında iki şehirde yerel seçim provası gerçekleşti. Verilen vaadlere halk kanmadı, hatta nazikçe iki parmaklarının arasını gösterircesine sandıktan A K P çıkmadı. Burada endişelerim artmakta. İktidar partisi bir seçim kaybedince ortalık ne hale gelecek, tahayyül bile edemiyorum. Bugün SerVekil, kendisi de bu durumdan memnun olmadığını düşünmekteyim. Bir insan bu kadar mı kendini bilmez davranır?
Yurttaşların demokratik hakları ellerinden alınırken ekranlarda öyle bir konuşmaktaki SerVekil, dinleyen halkın yüz ifadesinde, Muhteşem adlı arkadaşımı görür gibi olmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.



Aldatılma