Ulema sabırlı olmalı…

YAYINLAMA: 14 Eylül 2014 / 20.00 | GÜNCELLEME: 14 Eylül 2014 / 20.00

Büyükşehir Belediyesi trafiği tıkanmaktan kurtarmak için elinden geleni yapıyor. Dinamik kavşaklardan yüzde şu kadar olsa, sola dönüş yasaklanan kavşaklardan yüzde bu kadar olsa, trafiğe bir nebze faydası olur mu acaba diye çaresizlik içinde çare, çözüm aranıyor..

 

Dünyanın en kötü ama en pahalı tramvay sistemi kurulurken sesini çıkarmayanların, şimdi, “Sola dönüşü kısıtlamanın zerre kadar faydası olmayacak” demesini hafif buluyorum ve önemsemiyorum.

Fransa’dan alınan tramvaylarda yolsuzluk şüphesini yerel bir gazete manşetine taşıyıp, “Doğrusunu siz söyleyin, biz size inanalım” gibisinden sakıt başkana soru yöneltmişti. O da bir gazeteciye mektup yazarak, “Temmuz ayında yanımda bir büyükelçi ile Antep’e geleceğim. Bütün sorularınızı yanıtlar, karşılıklı oturur sohbet ederiz” demişti. Bende, o bir mitoman, asla gelmez, o sorulara da tatmin edici yanıtlar veremez, demiştim.

 

Geldi mi?

Sakal-bıyık uzatarak yüzünü gizlemeye çalışan bir adamdan bu sorulara cevap vermesini beklemek ‘Godot’yu beklemek’ gibi bir şeydir!

Fransızcası: ‘En attendant Godot’ Türkçesi: ‘Godot’yu beklerken’.

Fransa’dan yolsuzluk şüphesi hemen aklıma Samuel Beckett’in 1953 yılında ilk kez Paris’te sergilenen ünlü oyununu getirdi. Oyunun teması, ‘Sonuçsuz bir bekleme eylemi. Gelmeyeceğini bildiğiniz halde Godot'yu beklersiniz,

bir ümit gelmesini dilersiniz ama o hiç gelmez.. Ama siz yine de beklersiniz!

 

Bakan Başkan’a ilk gün de söylemiştim. “Siz, yeni bir bakanlığı her şeyi ile yoktan var ettiniz. İstediğiniz gibi dizayn ettiniz. Kendi ekibinizi kendiniz kurdunuz. Ama burada köhne bir yapı var! Neye elinizi atsanız elinizde kalacak! Hangi bir şeyi tamir edip veya düzeltip işi yoluna koyacaksınız! Sabırlı olacaksınız, kırılmayacaksınız ama Antepliler de aynı şeyi yapacak!

 

Dediğim aynen çıkıyor. Bu kentin yollarına her ay yüzlerce yeni vasıta dahil oluyor. Suriyeli misafirler de cabası. Son 10 senede bu konuda dişe dokunur pek bir şey yapılmamış. Dünyanın en büyük makyaj ve pazarlama ustası kaçınca gerçekler bir bir meydana çıkıyor!

Sabırlı olun! 10 sene gıkınız çıkmadı, sizin gibi ustaların acemilere(!) yolak vermesi şandandır, şöhrettendir!..

 

 

Yalelli magandalar…

 

Bu ülkenin çok iyi eğitim görmüş bir subayı; F-16 pilotu  Hava Pilot Kurmay Yarbay Hakan Karakuş Brüksel’de NATO’da görev yapıyor.

Çoğu gencin rüyasına giren bir kariyer.

Türkiye’de bulunduğu bir sırada eşini ve küçük çocuğunu arabasına almış, sağlık ocağına aşı yaptırmaya gidiyorlar.

Ankara’nın göbeğinde bir araba önlerini kesiyor, neden korna çaldın diye genç pilot yarbayı arabadan indirip hep birlikte saldırıyorlar.

 

Bu kepaze Kuveytli diplomatlar, diplomatik dokunulmazlıklarından yararlanıp şehrin ortasında resmen eşkiyalık yapıyorlar!

İnanılır gibi değil! Bu nasıl bir cüret!

Arabanın içindekinin bir NATO subayı olduğunu, kayınpederinin Türk Hava Kuvvetleri Komutanı olduğunu bilmiyorlar. Ancak, sıradan bir vatandaşımıza da aynı muameleyi kabul edebilir miyiz?

Meğer diplomatik magandalar bunu alışkanlık haline getirmiş, arasıra böyle işler yapıyorlarmış!

 

Arabanın Türk şoförü kaçmış. Nereye kaçacak ki! Zaten ertesi gün hemen yakalanmış.

Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü ekibince adliyeye getirilen şoför Selahaddin A., Müracaat ve Suçüstü Cumhuriyet Savcısı Banu Özenç İslim'e ifade vermiş. Savcı, zanlıyı ‘neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama’ suçundan tutuklamaya sevk etmiş. Ancak Nöbetçi Sulh Ceza Hakimi Deniz Gül, şoförü adli kontrol şartıyla serbest bırakmış.

Şoför önemli değil, onun nasıl olsa gadası alınacaktır! Ama asıl saldırganlar, Kuveytli magandalar hiçbir ceza görmeyecekler, en fazla ‘deport’ edilecekler, yani kovulacaklar. Ödül gibi bir şey! Zaten kovulmasalar bile en kısa zamanda tüyeceklerdir! Çünkü, artık onların rezidanstan ayrılıp sokağa çıkmaları mangal gibi yürek ister.

 

Bu arada, kent dışında olduğu belirtilen Kuveyt’in Ankara Büyükelçisi Abdullah Abdulaziz El Duveyk yaptığı açıklamada, “Yargı işe el koydu. Ben Türk yetkililere, Türk yargısına güveniyorum. Diplomatımız hiçbir şekilde dokunulmazlık kullanmayacak. Avukatımız yargının istediği her türlü bilgiyi sunuyor. Suçlu olduğuna dair karar çıkarsa o diplomatı bir dakika tutmam. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan şoförü de en kısa zamanda kovacağım” dedi.

 

 

“Türkler’i bırakın artık, Kürtler’le dost olalım…”

 

ABD’nin koordinesinde IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonda Türkiye’nin yer almakta gönüllü davranmaması Amerikan basınında çok ciddi eleştiriler alıyor.

En etkili gazetelerden birisi olan Wall Street Journal, çok ağır bir başlık kullandı: Türkiye artık ABD'nin müttefiki değil…

Gazetenin editörleri tarafından ortak kaleme alınan yazıda şu ifadeler yer aldı: ''Türklerin geri çekilişi İngiliz ya da Almanlarınkinden bir adım daha ötede. Ankara herhangi bir askeri hamle yapmayacağı gibi ABD'nin Suriye sınırına 160 kilometre mesafede bulunan İncilik Üssü'nden teröristlere karşı hava saldırısı düzenlenmesine de izin vermeyecek. Bu durum özellikle yıllar sürmesi beklenen bir operasyon öncesinde Pentagon'un önünde lojistik ve keşifle ilgili engeller yaratacak. Türkiye NATO üyesi ama ABD'nin müttefiki veya Batı'nın dostu olarak davranmayı uzun süre önce bıraktı.

 

Bu fevkalade ağır ve haksız bir suçlama!

Bu yetmezmiş gibi ABD'nin Türkiye eski büyükelçisi Francis Ricciardone de basına yaptığı açıklamada, Türk hükümetinin açıkça Suriye'deki El Kaide uzantılı El Nusra Cephesi Örgütü ve diğer terörist örgütlerle görüştüğünü söyledi.

Gazete konu ile ilgili haberinde, Erdoğan hükümetinin Hamas'a ve Müslüman Kardeşler'e uzun bir süredir destek verdiği için IŞİD'in Türk diplomatları ve ailelerini Musul'da esir tutabileceğini iddia ederek şöyle devam etti:

 

Ancak vatandaşları esir düşen tek ülke Türkiye değil. Ankara aynı zamanda IŞİD karşıtlarına gönderilecek silahların Kürt terörist örgütü PKK'nın eline geçmesinden korkuyor. Ancak bu İncirlik Üssü'nün ABD harekatlarına kapatılması için bir sebep olamaz. Kaçınılmaz sonuç ABD'nin IŞİD'e karşı vereceği savaşta daha iyi bir bölgesel müttefik bulmasıdır. Beklendiği gibi Suudi Arabistan gibi Arap devletler en azından kamuoyuna isteksiz müttefikler olduklarını belli ettiler ve Bağdat'taki yeni hükümetin ordusunu yeniden toplayana kadar ne kadar yardımcı olabileceği bilinmiyor.

 

WSJ’de şimdiye kadar Türkiye aleyhinde çıkan en ağır yazı şöyle bitiyor:

Burada en iyi seçenek, desteklerini sunan ve diğer müttefiklerin aksine asker göndermeye hazır olan Kürtler olarak öne çıkıyor. İncirlik yaklaşık 60 senedir ABD güçlerine ev sahipliği yaptı, ancak belki de İncirlik'i Kuzey Irak'taki Kürt topraklarında bulunan bir hava üssüyle değiştirmenin zamanı geldi. Amerika'nın artık Ankara'da arkadaşları olmayabilir. Ancak bu Orta Doğu'da başka bir seçeneğimiz kalmadı anlamına gelmiyor.''

 

Görüyorsunuz, tahrik had seviyede!

Ama gerçek şu ki, Türkiye tam bataklığın ortasında!

49 rehineye başkası zarar verip, IŞİD üzerine atarsa, Türkiye’nin nasıl tahrik olup, neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum!

Bakın şu da olabilir…

IŞİD, rehineleri sapa sağlam bize gönderebilir.

Şimdi bu durumda bizim tavrımız ne olacak? Rehineler nasıl olsa geldi diye koalisyona dahil olup IŞİD’e saldırır mıyız?

Hassas bir durum!

Batı’nın, “Hadi artık, bahaneniz kalmadı, bize katılın” diyeceği kesin! Nasıl cevap vereceğiz?

Türkiye’yi Batı kamuoyunda güvenilmez müttefik göstermek için birileri bu yola başvurabilir!

Burası Ortadoğu, her şey mümkün!

 

Yanlış politikalar, kimbilir nelere malolacak? Bizi nerelere sürükleyecek?

En iyisi iyimser olmak.

 

 

Ulema sabırlı olmalı…