Gaziantep’in CEO’su başarılıydı

YAYINLAMA: 12 Ekim 2014 / 20.00 | GÜNCELLEME: 12 Ekim 2014 / 20.00

Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin Cumartesi günü 4 ayrı haber kanalında canlı yayında soruları yanıtladı.

NTV, Habertürk, CNN Türk ve Kanal 24’de Şahin’i izlerken geçen Nisan ayında yazdıklarımı düşündüm.

Coca Cola’nın yönetim kurulu başkanı ve CEO’su Muhtar Kent, Şubat ayında Davos’taki ‘Dünya Ekonomik Forumu’ndaki konuşmasında Türkiye’den bahsederken, seçilmiş büyükşehir belediye başkanlarının şehirlerinin CEO’ları olduğunu anlatmıştı.

 

Şahin, televizyon ekranlarında kendisine sorulan soruların kapsamı, niteliği ve içeriği açısından verdiği yanıtlarla bu düşünceyi fiilen doğrulamış oldu. Gaziantep için bu bir ilkti!

Türkiye’nin bütün gözü Gaziantep’teyken, canlı televizyon yayınında Şahin’in muhatap olduğu sorulara verdiği yanıtlar kapsamlıydı, tatmin edici bütün bilgileri içeriyordu ve sesinin tonu ile tavırları izleyici tarafından  konulara hakim, Gaziantep’in yetkili ve sorumlusu olarak algılandı.

Canlı yayında spontane zor sorular karşısında hem hükümet politikasından ayrılmayacaksınız, hem de doğru,  makul ve tatmin edici bilgiler vereceksiniz. Hiç kolay değil! Ama gördük, çok başarılıydı.

 

Tekrar Muhtar Kent’in Davos konuşmasına dönersek…

Kent, sorunlara çözüm için kendi geliştirdiği altın üçgen teorisini şöyle özetlemişti:

Özel sektör, kamu ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek daha iyi işbirliği yaparak çözüm üretmesi.”

Fatma Şahin, altın üçgen teorisini başarı ile uygulayan belki de ilk ve tek Büyükşehir Belediye Başkanı.

Muhtar Kent, 18 Kasım 2014 günü New York’taki Harvard Club’da ‘Liderler Gecesi’nin baş konuşmacısı. Ben de okul arkadaşım Kent’e, Davos konuşmasındaki altın üçgen teorisi’nin Gaziantep’te başarı ile uygulandığını, örnekleriyle birlikte bir tebliğ olarak sunmaya hazırlanıyorum.

 

 

Hayal mi gerçek mi? Yakında görürüz!

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk yurtiçi gezisini Gaziantep’e yaptı.

Liderlerin seçimden sonra ilk gezilerinin destinasyonu önemlidir. İlk yurtdışı gezisini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapması hem doğal, hem de anlamlıydı.

İkinci ziyaretini de Azerbaycan’a yaptı. Birçok ilke konu olan bu resmi ziyaretin, Erdoğan’ın ‘Gardaşım’ dediği Haydar Aliyev’e yapılması şüphesiz çok isabetliydi.

Yurtiçi ikinci ziyaretini de kendi şehri Rize’ye gerçekleştirdi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk ziyaretini Gaziantep’e yapması yalnız Suriyeli sığınmacıların kaldıkları kamplara giderek bayramlarını kutlaması olarak açıklanabilir mi? Veya Gaziantep’in 12 milletvekili kontenjanının yüzde 75’ini cömertçe AK Parti’ye kullanması bunun nedeni olabilir mi?

Hayır!

Şahin, bizzat Erdoğan’ın isteği ile kurucusu olduğu ve çok emek verip sevdiği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan istifa ederek Gaziantep Büyükşehir Cenderesi’ne başkan oldu!

Düşünün, bu ülkede kadın olmak zaten çok zorken, bir de Türkiye’nin belediyecilik açısından en gaddar, en acımasız, menfaatine dokunduğunun dünyayı ayağa kaldırdığı Gaziantep’e Büyükşehir Belediye Başkanı olmak en hafif deyimiyle ömür törpüsüdür.

 

Benim kişisel görüşüm, Şahin’in temposuna ayak uydurulamıyor! Üstelik uyumsuzlar samimi de değiller!

Ağustos böceği gibi çoğu zamanını boşa harcayan selefin açığını kapatmak ne yazık ki Şahin’e kaldı!

Bir ayağı Ankara’da, bir kulağı telefonda sürekli Başkent’te Gaziantep’in sorunlarını çözmek için insanüstü gayret sarfeden kadın başkana, “Görürsünüz dayanamaz çeker gider!” diyenlerin haddini bildirecek bir desteğin ne zaman geleceğini bekliyordum.

 

Destek en yüksek seviyede geldi, diye düşünüyorum. Hem de First Lady’nin katkısıyla. Bu katkı, asıl desteğin bile fevkinde, önemli ve güçlü sahip çıkma durumudur.

Hayal mi kuruyorum, gerçeği mi görüyorum yakında anlaşılır.

 

 

İmparator Fatih Terim

 

İmparator, UEFA’nın koyduğu şartlar gereği bugün oynanacak maç öncesinde Letonya’da basın toplantısı yaptı.

Letonyalı bir gazeteci sırıtarak şu soruyu sordu:
Kornerlerle ilgili özel çalışmalar yapıyor musunuz?

Soru masum gibi duruyor ama hiç değil! Resmen imparatorla dalga geçiyor!

Çünkü, 11 sene evvel Letonya ile berabere kaldığımızda Letonya golü kornerden bulmuştu. Gelen geçen herkese yenildikleri için Türkiye’den puan almak onları sonsuz sevindirmişti. Hala unutmamış olmalılar ki, ilk iki maçta sıfır çeken Türkiye’yi, “Kornerlere iyi çalıştınız mı?” diyerek akıllarınca küçümsemeye çalışıyorlar!..

Ehh, ünlü atasözümüzde olduğu gibi, ‘Kurt kocarsa köpeğin maskarası olur!

 

İmparator karizmayı çizdirdi!

İki maçta mağlup oldu diye değil tabii!

Eleştiriye tahammülü yok. Hemen çirkefleşiyor!

Letonyalı gazeteciye verilecek o kadar çok latif ve zeki cevaplar varken imparator, “Bizim seviyemizdeki takımlara böyle soru sorulmaz! Ciddi ol!” diyerek karşısındaki gazeteciyi güldürdü!

 

Gökhan Töre, milli takımdaki iki arkadaşına silah çekmiş! Çocuklar Almanya doğumlu. Böyle şeylere alışkın değiller. Silahı görünce ödleri kopuyor. Büyük travma yaşadıkları için milli takıma gelmeye korkuyorlar.

İmparator bunu bildiği halde Gökhan Töre’yi milli takıma çağırıyor. Silah çeken bir adama sporcu denebilir mi? Böyle mafya bozuntusu bir futbolcu milli takıma çağrılır mı? Ama imparator olursan, kabadayı olursan, ayakkabının arkasına basarsan, olur!..

Hürriyet Gazetesi bunu haber yaptı diye kıyameti kopardı! Basın toplantısı yapıp, gazetecilere verdi, veriştirdi!

Ertesi gün ne oldu?

Hürriyet, spor sayfasına kocaman bir ‘sıfır’ çizdi, ortasına da Terim’i koydu! Sıfır çekti ya...

Haketti ama!

 

Gazeteci Uğur Meleke ne yazdı?

“... Bugünkü gibi rakipleri yenmek için medya hedef gösterilmiyor, maçı kazanacak enerji için nefrete değil, oynanacak topa bel bağlanıyordu. Aynı forma için ter döken topçular kamplaştırılmıyor, birileri daha istekli diye kucaklanıp, birileri daha isteksiz diye medyaya şikayet edilmiyordu... Silahla tehdit edilmiş iki genç çocuğa bir taraftan kin tutmamaları öğütlenirken; diğer taraftan bir daha milli takım göremeyecekler tehdidiyle kinin kralı sergilenmiyordu o milli takımda... Siz bu milli takımı nasıl özetlersiniz bilmiyorum... Ama benim özetim şu: Nefretten motivasyon sağlamaya çalışan bir takım bu. Nefret enerjisinden medet uman bir takım. Ve bu kötü enerji de hem bu boş tribünlerin, hem de kötü futbolun baş sebebi bence...”

 

Bunu da haketti!

Bakalım bu akşam Letonya’yı yenebilecek miyiz?

 

 

 

 

 

Gaziantep’in CEO’su başarılıydı