‘Gazi’nin devlete karşı hayal kırıklığı!..

YAYINLAMA: 21 Ekim 2014 / 20.00 | GÜNCELLEME: 21 Ekim 2014 / 20.00

Hakkari, Çukurca’daki terör saldırısında 16 silah arkadaşı şehit olan, kendisi de sol bacağını kaybettiği halde hayata tutunan İzmirli gazi Bülent Kocaoğlan şu sıralar hacizle uğraşıyor.

Gazi Kocaoğlan, ‘Gaziler var olan protezlerin en gelişmişini kullanabilir’ yasa düzenlemesinden yararlanarak 135 bin lira değerinde, eğilmeyen, kaymayan, düşmeyi önleyen bir proteze sahip olmak için SGK’ya müracaat etti. Kabul ettiler. Ancak işlemlerin uzun süreceğini bildiği için bir bankadan aldığı 50 bin lira krediyi peşinat yaparak protezine kavuştu. Nasıl olsa devlet ödeyeceği için içi rahattı. Bir an önce yaşam kalitesini artırmak istedi.

Ancak, kısa sürede ödeme yapılacağını sanan Kocaoğlan’ın hevesi kursağında kaldı! SGK, “Biz evrakları gönderdik, henüz yanıt gelmedi”diyor, başka bir şey diyemiyordu!

Zaman uzuyor, bankanın parası aksıyordu! Banka daha fazla bekleyemedi ve haciz gönderdi.

Yapacak pek bir şey kalmamıştı, protezi iade etmekten başka!..

 

Gazi Bülent Kocaoğlan yaşadıklarına isyan etti. Devletin kendisine verdiği, ‘gazilik’ ünvanı ile ‘övünç madalyası’nı bile istemeyecek duruma geldiğini söyleyerek, “Bu hakkı verdiler. Her gazi gibi ben de yararlandım. Sonra ödeyeceklerine güvenip kredi kullanıp, ödedim. Ama devlete güvenmekle hata ettim” dedi.

 

Devleti ‘baba’ olarak gören, her zaman vatandaşının yanında hazır olacağını, şevkatle yaklaşacağını sananlar, devletin gerçek yüzünü ancak başlarına böyle işler gelince görebiliyorlar, anlayabiliyorlar.

İşin doğrusu, devlet kavramını bu ülkede yaşayanlar iyi özümseyebilmeliler ki hayal kırıklığı yaşamasınlar.

 

Size gerçek ve çok ünlü bir Yahudi fıkrası anlatayım.

Babası küçük oğlu ile evlerinin bahçesinde mutlu bir şekilde oynarken, baba oğlunu kucaklayarak pek de yüksek olmayan bahçenin duvarına çıkarır ve kucağına atlamasını ister.

Küçük çocuk sevinç içinde babasının kucağına atlar. Ama baba çocuğu tutacağına kenara çekilince, çocuk yere düşer. Çok tehlikeli bir şey değildir, ama çocuğun epey canı yanar.

Çocuğunu yerden kaldıran baba, şaşkınlıktan ne söyleceğini bilemeden aval aval babasının suratına bakarken, baba, “Bak oğlum! Babana bile güvenmeyeceksin!” der.

Büyük ders içeren bu fıkrayı dilerim hiç unutmazsınız…

 

Biz de bireyler ‘devlet’ için vardır! Demokrasisi güçlenmiş, belli bir ekonomik rahatlığa erişmiş ülkelerde, ‘devlet’ bireyler için vardır. Fark bu kadar, akla-kara kadar anlamlıdır.

Bunu bilirseniz, hem siz rahat edersiniz, hem de devlet!

 

 

Zarif bir yanıt…

Sevilen sanatçı Gülben Ergen, yeni eşiyle birlikte balaylarını ‘Umre’de geçirdiler. Mekke’de elele dolaşıp Türkiye’ye değişik bir mesaj verdiler.

Bazı insanlar gülümseyerek beğenilerini ifade ederken, bazı insanlar da bu durum yadırgadıklarını belli ettiler.

Kendi hayatları, kendi tarzları deyip hoşgörü göstermek dururken, eski eş Mustafa Erdoğan, üç çocuklarının annesine anlamsız, yakışıksız bir çıkış yaptı, “Çocuklarımın başka biriyle aynı evde yaşamasını kabul edemem!..” dedi.

 

Bu kabalığa, bakın Gülben Ergen’den sosyal platformdaki hesabından nasıl asil bir yanıt geldi:

Öfkeli insanın yüksek sesi ile mutlu insanın bilge sessizliği arasındaki farkın fotoğrafı.”

Küfretmeye, bağırıp çağırmaya, kırıp dökmeye hiç gerek yok! Öyle zarif bir cevap verirsiniz ki, karşınızdakini kamuoyu önünde rezil edersiniz!

Bravo, Gülben Ergen.

 

 

 

Aman adımı yazma ha!..

 

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber epey tepki çekti.

Bizi de ilgilendirdiği için ben de bu fırsattan yararlanmak istedim.

Önce haberi lütfen okuyun.

 

BBC muhabiri Moss'un İstanbul'da görüştüğü Adalet ve Kalkınma Partisi'nin üst düzey bir milletvekili -ismini vermemek kaydıyla- Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve partisinin Kürt politikasını sert biçimde eleştirdi.

Kimliğini saklayan AKP milletvekili, BBC'ye yaptığı açıklamada, ''Hükümetin PKK'ya saldırma kararını neden aldığını anlamak çok zor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürt sorununu çözmeye değil, oylarını artırmaya odaklanmış durumda. Barış sürecinin yakın zamanda çökebileceğine inanıyorum. Bu ise ülkeyi kaosa sürükleyecektir'' dedi.

 

Hürriyet’ten Ahmet Hakan, bu haberi köşesinde şöyle değerlendirdi:

İster general olsun ister AK Partili yetkili...

İsmini açıklamak istemeyenlere zerre  kadar itibar etmem.

Lütfen siz de etmeyin.

Çünkü...

Söylediğinin altına imza atamayacak bir adamın ne söylediğine bakılmaz.

Biraz daha ileri gidiyorum ve şunu diyorum:

Şu yeryüzünün en yavşak en onursuz insanları, ağızlarını doldura doldura konuştuktan sonra, "Abi başım belaya girer, sakın adımı yazma, olur mu?" diyecek kadar küçülen insanlardır.

 

Biz de bunları o kadar çok yaşıyoruz ki…

Anlatır anlatır ve sonunda, “Aman benim adımı yazma ha!” der.

Öyle ya, onun başı belaya gireceğine bizim ki girsin!

Gazeteye para vermeyen, doğru dürüst gazete okumayanların bu tutumuna Ahmet Hakan ne kadar güzel yorumda bulunmuş! Ağzına, kalemine sağlık.

 

 

 

 

‘Gazi’nin devlete karşı hayal kırıklığı!..