İhtiyaçtan

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Ne olduysa o sene 1969’da oldu, eşimle evlenmeye karar vermiştik. Bir ev tutmak olmazsa olmaz bir ihtiyaçtı. Her ne kadar babam evlenmem konusunda aynı evde oturmamızı şart koşmuştu amma, ayrı bir evde oturmak, kendi evinin reisi olmak başka bir duygu idi. Bir salonu olan ve bir yatak odası bulunan bir çatı katı tuttuk. Aslında kalorifer tertibatı vardı ama, kazanı olmayan bir bina idi. Bir kömür sobası alıp koridora kurmuştum. Bütün bir ev bu soba ile ısınmaktaydı.
Hani derler ya ‘ufacık, tefecik, bir oda, bir sofacık, yağsız aşım, kaygısız başım.’ Evliliğimizin ilk yılını bu evde geçirdik. Her sabah erkenden kalkar sobayı yakardım. Ev küçük olduğu için hemen ısınırdı. Ev ısındıktan sonra eşim kalkardı. Benim sıkça seyahatlerim olurdu. Evde eşim yalnız olduğu zamanlar sobanın yakılması ona aitti. İkinci seneye geçerken eşim ‘eğer çocuğumuz olursa ona oda gerekli’ diye ikaz edince bir çocuğumuzun olması gerektiğini anlamıştım.
Bu nedenle bu ev bize az gelecekti. Hem bir odası fazla, hem de kalorifer tertibatı bulunan bir ev aramaya başladık. Bu tabii bir ihtiyaçtan dolayı idi. İki yatak odası, bir salonu bulunan ve yine bütçemizin içinde bir ev kiraladık. İlk çocuğumuz bu evde dünyaya geldi. Mutluluğumuz bu çocuğumuzla daha bir pekişmişti.
Kısa zaman içinde ikinci çocuğumuz, kızımız dünyaya geldi. Evimizin çocuk odası çok geniş olduğundan, bu odaya iki çocuk karyolası sığdırmak kolaydı. Bir kusuru vardı, biri ağlayınca diğeri de ağlamakta idi. İki çocuğa bakabilmesi için eşime bir yardımcı arayışına geçtik. Bu nedenle eve yardımcı bir kız bulabileceğimiz bir semte taşımaya karar verdik.
Bu da bir ihtiyaçtan taşınmaktı. Böyle bir semtte uygun bir daire kirasını karşılayabileceğimi düşündüm. Evi tuttuk ve taşındıktan sonra çok yakın bir yerden eşime yardımcı bir kız temin ettik. Burası bizim için çok değişik bir mekandı. Şehrin bittiği ve gecekondu mahallesi diye adlandırılan bir mekana taşınmamız tamamiyle ihtiyaçtandı.
Bu dairede bir müddet oturduktan sonra çocuklar büyümeye başlamış, erkek ve kız çocuğunun aynı odada kalmalarının sakıncaları üzerinde eşimle konuşmuştuk. Neticede bizim iki yatak odasından üç yatak odası olan bir dairede oturmamızın kaçınılmaz olduğuna karar verdik. Bir kez daha bir ihtiyaçtan meydana gelen mekan değiştirmek işi için, yeni tuttuğumuz bir daireye taşındık. Bu yeni mekanda üç yatak odası vardı. Eşimle biz bir odada, kızımın bir odası ve oğlum da bir başka yatak odasında kalmaya başladı.
Çocukların büyümesi ve gelişmesinde, kendisine ait bir odası olması ve bu odaya izinsiz girilmemesi ona şahsiyet vereceğini düşünmekteydik. Zaman içinde babamı kaybetmiştim ve annemin bir süre bizde kalması gerekmekteydi. Bu nedenle çocuklarımdan birisine ‘Sen salonu kullan, senin odanda babaannen kalacak ‘ diye söylemem zordu.
Bunun yerine anneme ‘ Seni salonda bulunan kanepede müsafir edeceğiz’ diye söylemeye dilim varmıyordu. Doğurmuş, beslemiş, büyütmüş ve şimdi oğlunun evinde bir köşede eyriti müsafir edilmesine gönlümüz razı olmadı.
Eşimle düşündük, ‘’Dört odalı bir eve taşınalım’’ dedik. ‘Bir odayı da annem için düzenleriz ’ dedi eşim Yıldız. Eşimle beraber aramaya başladık ve sonunda 4 odalı bir ev bulduk. Hemen vakit kaybetmeden oraya taşındık. Bu taşınmamızda bir ihtiyaçtandı.
Annemin günlük yaşantısındaki saatler hiçbirimize uymadığından, bu taşınma bir ihtiyacı ortaya koymaktaydı. Validem kendisine bir oda tahsis edildiğini görünce sevindi, biz de çocukları yerlerinden etmediğimiz için mutluyduk. Zaman geçti çocuklar evlendi ve kendilerine ayrı birer ev açtılar. Bu arada annemi de kaybettik. Şimdi bu koskoca evde eşimle beraber oturmaktayız.
Geçtiğimiz günlerde başlayan, siyasette konuşulan Ankara’da, Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı köşkü vardı. Şehre hakim bir tepede, Türkiye tarihinin yazıldığı bu 892 rakımlı tepede sırasıyla Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren , Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, ve Abdullah Gül bu mekana yerleşerek Cumhurbaşkanlığı yaptığını izledik. Yüzlerce recep siyonlara ev sahipliği yapan bu mekana, Kasımpaşa’dan yeni gelen kişi daha içeriyi bile görmeden sığamayacağını düşünerek, Ankara’nın Atatürk Orman Çiftliği’nde, yüzlerce ağacı katlederek, 1000 odalı 30 bin metrekareye oturan bir SARAY yaptırmasını endişe ile seyrettik.
Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen inşaat durmamış, 860 lira maaşa madende kömür çıkarmak için hayatını kaybeden insanların var olduğu bu ülkede, 1 milyar 400 milyon liraya yaptırılan bu saray için ‘’ İhtiyactan dolayı yaptırılmıştır ‘’ diye tanımlayan Cumhurun bu mekanda oturmasını kabullenmek zor.
Evliliğim sürecinde gerçek ‘’ ihtiyaçtan ev değişikliği ‘’ yaptığım günleri hatırlıyorum, sonra bu saray israfını gördüğümde aklıma hep Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde SARAY’lar yaptırdığını ve bu nedenle borçlanan Osmanlı’nın üstüne 1856’da ‘’ Düyun-u Umumiye ‘’nin çökmesini hatırlamaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

İhtiyaçtan